3.BÖLÜM

661 45 26
                                    

YEMEK MASASI

intikamcılar günün ortasında gelen alarm sesiyle işe başlamışlardı şehrin orta yerinde terörist saldırısı vardı ve problem kesinlikle terörist saldırısı değildi belki olmalıydı ama değildi ergen stark yetişkin starkın zırhını bulmuştu ve her çocuk oyun oynamak isterdi ama sonuç olarak her hatanın bir cezası vardı

"bütün gün odasından çıkmadı değil mi" natasha yorgunca sorarken papper olumsuz manada kafasını sallamıştı.

"yemek yemesi gerekiyor." demişti aynı yorgunlukla

"bence rahat bırakalım nat kendine gelsin sonuçta yeniden keşfediyor her şeyi." diyen clinte döndü tüm gözler.

"o mantıklı bir şey söyledi... tanrım inanamıyorum" diyen bruca loki "inan tanrılarda inanamıyor" dediğinde masayı tekrar bir sessizlik kaplamıştı.

"steve yarın tonyle dersiniz var unutma ve sakın onun üstüne fazla gitme." diyen papper tüm sesizliği bozup masadan kalkmıştı. bir tepsi alıp tabaklara yemeklerden dolduruyordu.

"tonye mi götüreceksin" clintin hafif meraklı çıkan sesi papper "evet" deyince endişeye dönüşmüştü.

"bence gerek yok...hem aç olsa kendisi gelip alır sonuçta koca adam oldu ya da çocuk her neyse, rahat bırakalım" derken clint okyanusa düşen yaralı bir insandı oluk oluk kan kaybediyordu ve şansa köpekbalıkları çok uzak değildi.

"clint bilmemiz gereken bir şey mi var" diyen natashaya "starkı düşünüyoruz bu da suç" diyerek kendini aklamaya çalıştığında kimse ikna olmamıştı.

"konuş" köpekbalıkları tam karşısındaydı o kan kaybından değil kesinlikle kalp krizinden gidecekti.

"bırakalım hayatı, kendini keşfestsin sınırlarını zorla-" demeye kalmamıştı

"barton çabuk söyle dedim" diyen natashanın tehditvari haline daha fazla dayanamamıştı sadece içinden starka sana yeterince abilik yaptım kelimeleri geçti o kadar.

"bugün görevden geldik ya biz ...erm yani ben de banyoya gideyim dedim çünkü neden gitmeseydim" derken natasha masadaki çatalı eline aldı ve clinte doğrulttu "kıvırma" dediğinde clintten cansız bir gülme sesi geldi.

"starkın odasının önünden geçtim ona da bir moral olsun diye merhaba diyecektim ve işte odasına girdim bilgisayar açıktı kendisi banyodaydı ve masada tuvalet peçetesi vardı." derken starkı bitirecek son kelimeleri söyledi.

"kullanılmış tuvalet peçetesi." tony starkın milyarları olabilirdi ya da dahiyane bir beyni bu saatten sonra ona fayda etmeyecekti.

"seni...gördü mü" diyen steve hayır manasında kafa salladığında papper tepsiyi bırakıp tekrar masaya oturmuştu loki dışında herkes sesizdi.

"peçetenin siz insanlar arasında önemli bir yeri mi var?" dediğinde rhodey, stark adına utanmayı seçmişti.

SPOR SALONU

tony ve steve iki saatir aralıksız antreman yapıyordu kesinlike aralarında selamlaşma dışında en ufak bir konuşma geçmemişti.

"bitsin artık yüzbaşı yoruldum." diyen starka olumsuzca baktı

"cidden yoruldum başka bir zaman devam ederiz." dediğinde belki bir umut izin verir diye düşünmüştü.

"şu saati görüyor musun tony" dediğinde tony kafasını saate çevirdi "sen iki saatir duruşları bile tam yapamıyorsun...bugün en azından tek bir şey öğrenmelisin." diyerek net bir hedef koymuştu ona göre tonynin kolları makarna bacakları çubuk krakerdi kısacası işe yaramazdı.

tony konuyu değiştirmek için "kendi fotoğraflarıma baktım" dedi.

"cidden çok yakışıklıyım sanki tüm mükem-" demeye bırakmadan "baştan başlıyoruz sesiyle tony yapamadığı durşa tekrar geçti.

"stark kaç defa daha söylemem gerekiyor öyle değil böyle duracaksın" steven sinirleri iyice gerilmişti.

"stark öylemi olduk yani soyadlarımızla mı pekala rogers " derken tony steven sinirlerini daha da geriyordu.

"hey rogers söylesene kıçım içeri doğrumu dışarımı" derken tony gerçekten sormaya çalışıyordu ama steve için son noktaydı "seni...seni tanrım lütfen, lütfen yardım et" diyerek starka bağırmamak için kendi kendine mırıldanmaya başlamıştı.

"bak böyle yapacaksın" diyerek starkın arkasına geçmiş koskocaman bedeniyle onun küçük bedenini kendince yönlendirmeye çalışıyordu.

"kolların böyle duracak." derken kollarını arkadan öne doğru uzatmıştı onun koluyla beraber.

"dizlerini böyle fazla değil bu kadar kır" derken kendi dizleriyle onunki iç içe geçmişti. pozisyon fazla tuhaftı ve steven nefesi tonynin boynu gıdıklıyordu

"bak aynen böyle" derken stevde buna rağmen duramayan çocuğa sinirliydi her şey yetmiyormuş gibi kokusu burnunu dolduruyordu durumu resmen acınasıydı starkı görünce kalbi hızlanıyor onun yaptığı herşey gözüne batıyordu daha doğusu yapamadığı  ve bu onu daha da sinirlendiriyordu.

"nasıl bu kadar beceriksiz olabilirsin... tanrım sana inanamıyorum benim tanıdığım stark böyle değildi senin o olduğuna inanamıyorum." derken tonyi hafif iteleyip bağırıyordu.

"ben-" diyerek kendini savunacak oldu tony

"bana ben deme artık kasıtlı bir biçimde yapamadığını düşünmeye başladım bir duruş bu kadar zor olmamalı tam iki saatir sana anlatıyorum koskoca iki saat bir kulağından girip diğerinden çıkıyor gösteriyorum yine bir faydası yok kendine gel bu saçma-" derken içeri papper girmişti

"steve" diyebilmişti papper tonynin dolmuş gözlerini gördüğünde "tony" diye seslenmeye çalıştığında stark koşarak dışarı çıkmıştı.

"sen ne yaptın ha" diyerek bağırdı birden o sırada tüm takım spor salonuna gelmişti koşarak.

"biz tonyi kaybettik...ben sevdiğim adamı kaybettim" derken içine derin bir nefes aldı ve bir damla yaş düştü gözlerinden.

"bu tonynin ailesi daha katledilmedi ... yine bu tony kaçırılmadı" durmuştu "yeni tony babasının yerine koyduğu adamın ihanetine uğramadı ya da dünyayı kurtarmak için canından vazgeçmedi." dediğinde steven gözlerinin içine baktı "en çok da senin ihanetine uğramadı anlıyorsun değil mi." kolları düşmüştü ayakta zor duruyordu.

"ben sevdiğim adamı o gün temelli kaybettim planlar, kurduğum insanı." bu cümlelerden sonra silkelendi papper, güçlü olmalıydı.

"steven grant rogers bir daha sakın ona bağırmaya kalkma bu sefer sadece konuşmam." derken bir eliyle bucky ve sami gösterdi.

"ikinizden birisi bundan sonra dövüş eğitimini ona verecek beni yormayıp kendiniz seçin." dediğinde spor salonundan çıkmış odasına gidiyordu onlarla tony karşı karşıya gelmişti ve bu çok da uzak bir zaman dilimi değildi ne olursa olsun onu kurt sürüsünde yanlız ve savunmasız bırakamazdı.


***şimdi yazacak bir not bulamadım ama belki diğere bölümde bulurum hadi bay


Zaman Makinesi ( STONY )Where stories live. Discover now