Bölüm 14

8.3K 1.1K 308
                                    



Jungkook'un Anlatımından

Kapıyı ardına kadar açıp, içeri girdim ve kenara çekildim. Mihera eşiğin bir adım gerisinde durmuş, kan sızan ellerini önünde birleştirmiş bir şekilde öylece duruyordu.

"Girmeyecek misin?"

Evime gelir misin diye sormamıştım ama buraya kadar geldikten sonra da kapıda kalacağını sanmıyordum.

"Girecek miyim?" Geriye baktı ve salıncağı gösterdi. "Ben orada otururuz diye düşündüm."

Onu eve atmaya çalıştığımı falan düşünüp, korkuyor olabilir miydi?

Yok, hayır. Ben bunu yapıyor olsam bile Mihera anlayabilecek son insan falandı.

"İçeri geç." Hala kararsız bir şekilde bakmaya devam ettiğini gördüğümde, derin bir nefes vererek ben de dışarı çıktım ve kapıyı kapattım. "Madem öyle, hadi hastaneye gidiyoruz."

Kolunu tuttuğumda, hızlı davranarak hemen çekti. "Tamam, tamam. Eve girelim, hastaneye gitmek istemiyorum." Eh, kendi bilirdi. Teklif var, ısrar yok felsefesinde çalışıyordum ben.

Tekrar kapıyı açtığımda bu sefer hemen arkamdan girmişti. Etrafta bakışlarını gezdirirken gözleri kocaman olmuştu, çok ilginç bir şey görüyormuş gibi duvarları bile en ufak detayına kadar inceliyordu.

"Bu taraftan."

Onu salona doğru yönlendirdim. Ufak adımlarla koltuklardan birinin yanına gitti ve tam oturacakken duraksadı.

"Oturmak için izin falan almayacaksın değil mi?"

Bu kadar kibarlığı bünyem kaldırmazdı, olduğum yere düşüp bayılmamak için kendimi zor tutuyordum.

"Yok, hayır. Şu fotoğraftaki, baban mı?"

Gösterdiği yere baktığımda, kafa salladım. Abim, ben ve babamın bir fotoğrafı televizyonun hemen yanında duruyordu. Mihera gözlerini başka hiçbir yere çevirmeden fotoğrafa yaklaştı.

"Ne kadar küçüksün." Elini camın üstüne koydu ve beni gösterdi. "Çok masum görünüyorsun." Bakışlarında üzgün bir ifade mi görüyordum?

Tam bir şey söyleyecekken, aniden gözlerini kapattı ve camın üstündeki elini yumruk yaptı. Ne olduğunu anlayamamıştım ama hemen yanına yöneldim.

"Ne oldu? İyi misin?"

Gözlerini açtığında, normalde buz mavisi olan gözlerinin biraz daha koyu göründüğünü fark etmiştim. "Elim acıyor." Sanki elini acıtan çerçeveymiş gibi, elime tutuşturdu.

"Ben temizlemek için bir şeyler getireyim, mikrop falan kapmasın."

Umursamazca kafasını salladı ve az önce oturmaya niyetlendiği koltuğa yöneldi. Ben de telefonumu çıkararak, banyoya doğru yürüdüm. Abimin yaralara sürdüğü bir krem vardı, neredeydi o acaba?

Bir yandan banyo dolabında krem ararken, bir yandan da abimin telefonu açmasını bekliyordum. "Alo?" Sesini duyar duymaz, eğildiğim yerden doğruldum.

"Abi, selam. Biz de bir krem vardı, yaralara sürdüğümüz. Nerede o?"

"Nereni yaraladın?"

Sesi anında endişeli bir ton aldığında göz devirdim. Kaç yaşına gelmiştim, yaralansam bile onu aradığıma göre demek ki ölmüyordum. Endişe etmeye ne gerek vardı?

"Ben yaralamadım ya. Hadi yerini söyle." Kısaca bana yerini tarif ettikten sonra devam etti. "Yaralanan yeri ilk olarak suyla yıka, kremi sür ve bezle sar. Ayrıca bu konunun burada kapandığını düşünme."

Elyora | JJK ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin