Giriş

88.8K 2.1K 1K
                                    

*Dreame uygulamasında aynı adla aratarak bölümlerin tamamına ulaşabilirsiniz. ❤

"Neden görüşmek istediniz benimle?"

Biri genç, biri yaşlı iki adam karşılıklı oturmuşlardı. Ortada kurulu, şatafatlı bir yemek masası vardı. Bulundukları oda, yaşlı adamın gücünü göstermek isteğini, fazlaca karşılıyordu.

Geniş, çift kanatlı, vitray ile süslenmiş camlardan oluşan kapı, daha odaya girmeden, karşılaşacağınız ihtişamın fragmanı gibiydi. Beyaz şarap rengi duvarlar, asılı duran; her biri muazzam, bir görsel şölen sunan tablolar süslemişti. Krem ve sütlü kahve tonlarındaki mobilyalara renk katmak amaçlı bordo avangard bir koltuk takımı kullanılmıştı. Pencerenin önünde ise daha klasik ama ortama uyum sağlayan iki adet berjer ve ortalarında bir adet sehpa vardı. Yine avangard desenli koyu kahve perdeler boydan boya pencerelerin önünde salınırken, içindeki kruvaze perdelerle uyum içerisindeydi. İki adamın, iki ucunda bulunduğu on iki kişilik yemek masası, ceviz ağacı oyması bir masaydı.

Bu kadar lüksün tek amacı vardı tabi ki; genç adamın gözlerine ihtişamlı bu hayatı sokmak..

Sert çehresi, dik duruşu ve kendinden emin bakışlarıyla, pantronunun karşısında oturan bir çalışan değil, daha çok çalışanına direktifler yağdırmayı amaçlayan bir adam gibiydi. Yeşil gözleri kısılmış, onları çevreleyen kıvrımlı siyah kiprikleri birer ok gibi, birbirine tezat iki yöne açılmıştı. Pembe dili dışarı çıktı ve dudaklarının üzerinde gezindi hafifçe. Okumak için çalıştığı demircide, terlerken kazandığı bir alışlanlığıydı bu. Dudakları sık kururdu ateşin karşısında demir döverken. Ancak şimdi içerisinde bulunduğu takım elbise, o günleri reddeden bir görüntü sergiliyordu. Duruşu sanki hep buraya aitti, bu ihtişam, onun parmaklarının ucundaydı.

Karşısındaki 55'li yaşlardaki yaşlı adam ise, keskin gözlerle süzüyordu adamı. Doğru bir karar vermişti. Saltanatını gönül rahatlığıyla bırakabilirdi bu adama. Öyle bir duruşu vardı ki adamın, sanki zaten her şey onundu. Yaşlı adamın diyeceklerinin bir önemi yoktu. Zekasından zaten emindi. Birlikte çalışmaya başlayalı iki yıl olmasına rağmen; bölüme kattıkları göz ardı edilemezdi. Onun gözlerindeki hırsı görebiliyordu Mahir USTURACI... Yerinde bir hırs iyiydi. Bulundukları konumda fazla mal da göz çıkartmazdı.

"Kızımla evlenmeni istiyorum genç adam."

Bir rica değil, bir soru değil, bir emirdi bu. USTURACI sadece yapılması gerekeni söylüyordu. Onun lügatında yoktu rica minnet. Ol der ve olurdu.

Genç adamın önce şaşkınlıkla kaşları havalandı. Sonra yüzünde alaylı bir tebessüm belirdi. Dünya zenginler sıralamasında üst sıralarda olan bu adam, bir tanecik kızıyla, tek varisiyle evlenmesini istiyordu öyle mi? Peki para... Ali Asaf'ın ne kadar umurundaydı? Kızını tanımıyordu. Bir kere görmemişti dahi. Neden evlensindi ki, onunla. Öte yandan daha önemli bir sebep vardı. Ali Asaf nişanlıydı. İstemli bir şekilde hislerine tercüman kelime döküldü dudaklarından. Dudaklarını yaladı, gözlerini şahin gibi etrafı taradı ve çift kanatlı kapının önündeki iri yarı iki adamda birkaç saniye oyalanıp karşısındaki 55 yaşında olmasına rağmen hala dipdiri duran adama döndü. Olgun ve yakışıklı bir adamdı USTURACI.

"Sebep?"

Gülümsedi yaşlı adam.

"Bak Ali Asaf, seninle açık konuşacağım." Önündeki tatlıya şöyle bir göz attı. Suyundan bir yudum alarak kuruyan boğazını ıslattı. "Bir tek kızım var benim. Kıymetlim. Firuze'm" Firuze'm, derken öyle bir söylüyordu ki adam, sanki ilahi bir isimdi kızınınkisi.. "Elbette bir holdingi yönetebilecek kapasite fazlasıyla var onda. Eğitimi, zekası, yöneticilik ruhu ve diğer her şey. Ancak..."

FİRUZEWhere stories live. Discover now