-30- OSMANLI LALESİ

1.3K 92 32
                                    


Multimedya: Belda

BÖLÜM 30: OSMANLI LALESİ

Carina saçlarımın arasına kırmızı kurdelelerle yapılmış küçük gülleri yerleştirdi. Her zamanki topuzun aksine bu gün, saçlarımı açık bırakmayı tercih etmişti. Belki de bu bir tercih değildi bilemiyorum, belki de suarede böyle olması gerekiyordur.

"İşte tamam."dedi beni beğeniyle süzerek. Ona gülümsedim. Bu zamana kadar en yakın arkadaşım Kyle idi ve bana öylesine yetiyordu ki, başka arkadaş edinmeme gerek yoktu. Ama Carina...

Bir kız arkadaşın varlığının tatlılığını şimdi şimdi tadıyordum. Ona minnettardım.

"Julien'le karşılaşırsam ne yapmam lazım?"dedim, sonra sorduğum sorunun saçmalığını anladım. Elbette Julien'le karşılaşacaktım. Biz yılın sözde müthiş çiftiydik.

"Julien aslında bu suareyi bir toplantı olarak da görüyor."dedi Carina. "Kyle ve seninle konuşacaktır. Çevredeki konakların kulübelerinde topladığımız insanlar gün değil, saat geçtikçe artıyor."

Bana döndü. "Yaptığımız şeyin sonucunda mahkemede yargılanacağımızı biliyoruz. Ama değer diye düşünüyoruz."

O anda Carina'ya yaptıklarının sonucunu söylemek istedim. Bu yaptıkları, başlattıkları ayaklanmanın aslında yeni bir çağa başlangıç olacağını, ileride okullarda ders olarak öğretileceğini söylemek istedim.

Ama sustum. Zaten yapmam gerektiğinin fazlasını yapıyordum. Bu söylediklerim ise, onda şüpheye yol açardı.

Kafamdaki bin bir düşünce ve üstümdeki gerginlikle harmanlanmış muhteşem kırmızı elbisemle merdivenlerden ağır ağır indim. Kyle her zamanki büyüleyici aurasıyla karşımdaydı.

Ona sahiptim.

"Suare, Belda'nın evinde olacak Angelina."dedi teyzem ben aşağıya iner inmez. Bundan haberim yoktu. Belda ve Evelyn'le karşılaşmaya hazırdım ama bu hazırlık Belda'ların evinde olacağı zaman, işler değişirdi.

Düşmanımın cephesine gidiyordum.

Teyzeme veda niteliğinde ufak bir reverans yaptım. Kyle'nin koluna girdim ve faytona kadar tek kelime etmedik.

Faytona ilk önce ben girip oturdum. Ardımdan Kyle bindi ve kapıyı kapatıp yanıma oturdu. Arabacı bizi duyabilirdi, bu yüzden kulağıma eğildi.

"Çok güzel görünüyorsun."

"Biliyorum."dedim fısıldayarak. Ukalalığım karşısında genişçe gülümsedi. Ve o gülümseyince bende istemsizce gülümsedim.

***

Belda'nın evi, eh işte, tahmin ettiğim gibiydi. Aşırı süslenmiş bir bahçe ve tabi ki evin içindeki Belda'nın tabloları...

"Bu çiçekler özel olarak Osmanlı'dan getirildi." Belda bahçede Evelyn ile konuşuyordu.

"Aslına bakarsan, bu lale soğanları o kadar da özel değil."dedi Evelyn ağız burun kıvırarak.

"Ah, hayır. Yanılıyorsun, bu lale soğanları sadece oradan getirildi ve rengarenkler. Sen daha önce hiç böyle bir güzellik görmüş müydün?" Belda, haklıydı.

Bizi görünce konuşmaları yarıda kaldı.

"Ah, Leydi Angelina. Sör Kyle."diyerek bize reverans yaptılar. Başımla selamladım.

"Biz de tam çiçeklerden bahsediyorduk."dedi Belda heyecanla.

"Ben, bu çiçeklerin o kadar da güzel olduğunu düşünmüyorum."dedi Evelyn.

Bahsettikleri çiçeğe baktım. Kan kırmızısı ve dik duruşuyla tam bir tanrıça gibiydi. Tartışmasız harika bir güzelliğe sahipti. Ve çiçeği nereden hatırladığımı anladım.

Bir Osmanlı lalesi...

Tanrım, tarih kitabının içine girmiştim. Osmanlı, Lale Devri'nden yeni çıkmış olmalıydı.

"Çok güzel.." Kelimeler dudaklarımdan bilinçsizce döküldü. Ve o an bu lalenin kaçırıldığını mı yoksa satın mı alındığını düşündüm. Osmanlı'dan lale soğanlarının çalındığını biliyordum.

Göz ucuyla Belda'ya baktım. Lale'ye dalıp gitmişti. Evelyn de belli etmese de kıskanmıştı ve lalenin kusurunu arıyordu. Bilmediği şey, kusur olmadığıydı.

"Senin kadar güzel." Kyle'nin içimi gıdıklayan kısık sesi kulağımı doldurdu. Dudağım yukarıya doğru kıvrıldı.

Belda öksürünce dikkatim ona çevrildi. Bu kız ne çok öksürüyordu.

"Belda iyi misin?"diye sordum.

Eliyle ağzını kapattı. "İyiyim. Öyle boğazım kurudu."

Endişeyle ona baktım. İyi değildi. Kesinlikle iyi değildi. Gözlerinin altı mordu. Kollarını göğsünde birleştirdi.

"Bu lalelerden daha çok istiyorum."dedi çenesini kaldırarak.

"Dediğim gibi. Çok aşırı bir güzelliği yok ve bence bakımı zor. Ben vakit ayırmazdım."dedi Evelyn. Kıskançlığın son raddesini yaşıyordu artık.

Belda tekrar öksürdü. Dayanamayıp sordum. "Belda bir doktora göründün mü? İyi hissettiğine emin misin?"

Kafasını salladı. "Buna gerek yok. Bahçedeyiz, öksürmem normal." Kaşlarımı çattım. Basit bir bahar nezlesi gibi değildi durumu. Bahar nezlesini bilirdim. Kyle bahar nezlesi geçirirdi. Evden dışarıya çıkmaz ve kırmızı bir burunla gezerdi.

"İzninizle bayanlar."dedi Kyle. "... Julien'le konuşmam gereken bir konu var. İçeriye girmeliyim."

Bize selam verip içeriye girdi. Giresiye kadar arkasından baktım. Önüme döndüğümde Evelyn ve Belda beni izliyorlardı. Zorla gülümsedim. İşte kurtlar sofrasındaydım.

"Üstümüze vazife değil ama, siz üçünüz ne karıştırıyorsunuz?"dedi Evelyn.

Başımı salladım. "Evet, üstünüze vazife değil."

Gözlerini kıstı. "Neler olduğunu öğrenmek istiyoruz. Yani sen iki erkeği birden idare edemezsin ki kaldı ki, Byron ne olacak?"

Kyle'ye ilişkim olduğu bilinse, Evelyn kendini Julien'in kollarına atardı ki, bu da Carina'nın üzülmesi demekti. Julien'e ilgi duyduğumu söylesem -yalan olsa bile- Belda Kyle'ye koşmaya dünden hazırdı.

Aklını çalıştırmalısın Angelina.

"Aslında onlar eşcinsel."dedim bir anda. İkisi de kuvvetli birer "Ne?!"savurdular.

Bu işten başka türlü kurtulamazdım. "Evet, kızlar onlar birbirlerine âşıklar ve lütfen bunu gizli tutun."dedim gözlerimi açarak. Ağızları ve aynı orantıda gözleri pörtlemiş olan kızlar başlarıyla beni onayladılar.

"Hadi şimdi içeriye girelim."dedim coşkulu bir sesle. Sorunu kökten çözmüştüm.

Asıl eğlence şimdi başlıyordu!

ABRAKADABRAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin