Giriş

255 19 5
                                    

Hamsa

On yıl önce

Ağaçların arasından geçip yoluma çıkan dalları çekerken gözyaşları yüzümden akıyor. Hafif rüzgar arkamdaki koyu renk buklelerimi uçuşturuyor, her basışımda acıtan çıplak ayaklarımın altındaki dallar ve kuru yapraklar eziliyor. Ama biliyorum ki ne olursa olsun duramam, eğer durursam yıkılacağım.

Nihayet ağaçlar ayrılıyor. Önümde vahşi ve özgürce akan bir nehir. Kayalara çarparak kükrüyor. Kayalar yine de titremiyor, sabit duruyorlar. Keşke nehir kadar özgür, kayalar kadar dayanıklı olabilseydim. Fakat aksine ben zayıf ve tutsağım.

Zorlukla soluyarak yere doğru düşüp koşmaya son veriyorum. Altımdaki soğuk nemli toprak kalbimin bir aynası gibi.

Onlar gitmiş olamaz! Herkes bana yalan söylüyor.

Söz verdiler... Ben tünelden çıktığımda orada olacaklarına dair söz verdiler. İyi olacağımı söylediler... Onlarsız nasıl olabilirim? Babam beni hala balık tutmaya götürmedi. Bu hafta sonu gideceğimizi söylemişti. Ve annem okul kıyafetimi dikmeyi bitirmemişti. Ne giyeceğim okulda bu yıl?

Allah'ım bana ailemi geri ver.

İyi bir kız olacağım. Zamanında uyuyacağım, tabağımdaki bütün sebzeleri bitireceğim, namazımı vaktinde kılacağım. Sadece ailemi bana geri ver. Lütfen, lütfen!

Parmaklarımla toprağı kazarken gözyaşlarım yüksek sesle hıçkıra hıçkıra ağlamaya dönüyor. Hayır, hayır, hayır...

Aniden omzumda bir el hissediyor ve donakalıyorum. Kim takip etti beni? Genç oğlanı görmek için arkama bakıyorum. Saçları koyu bir renk ve gözleri keskin bir mavilikte. Yüzünün her yerine yazılmış bir endişe ile bana bakıyor ve o yardımsever görünüyor.

"Sorun ne?" ilgili ve nazik bir sesle soruyor.

Dudaklarım titriyor ama cevaplamıyorum.

"Annem dedi ki; güzel gözleri olan insanlar ağlamamalı. Şimdiye kadar gördüğüm en güzel gözlere sahipsin... Bu yüzden lütfen ağlama," diyor kirli avcunu bana doğru uzatarak. Ortasında minik, kalp şeklinde bir çakıl taşı.

"Bunu nehirde buldum. Al! Sana daha iyi hissettirecek, söz veriyorum."

Çakıl taşını almak için yavaşça uzanıyorum ve elimi sıkıca etrafına kapatıyorum.

Kirli yüzünde bir gülümseme beliriyor. Sonra bana arkasını dönüyor ve ormana doğru kayboluyor.

Ve bir an için, elimdeki taşın güzel renklerine bakıyorum. Aslında daha iyi hissediyorum.

▫️▫️▫️▫️▫️▫️▫️▫️▫️▫️

Sebastian

Yüksek sesle gülerek düğüm olmuş ağaçların arasından geçiyorum. Üstümdeki ağaçtan bir kuş cıvıltısı duyduğumda duruyorum ve kanatlarını açtığını ve uçtuğunu görmek için bakıyorum.

Kameramı kaldırıyorum ve basıyorum kuşu gökyüzünde yakalarken. Bu fotoğraf bugün çektiklerimin en iyisi.

Orman fotoğraf çekmek için en sevdiğim yer.

Buradaki her şeyin hayat dolu oluşunu seviyorum. Evde bir tutsak gibi hissediyorum, bu yüzden her gün buraya geliyorum.

Bu yer çok güzel, anneme göstermeliyim bir gün.

Kameramı boynumda asılı olan çantasına koyuyorum ve ormandan çıkıyorum. Nehrin aktığı diğer tarafa gidiyorum.

Güneş gökyüzünde ışıl ışıl parlıyor ve elimde olmadan gülümsüyorum. Nehre yaklaşıyorum ve çakıl taşlarını içine atarken aşağısına doğru oturuyorum. Her biri suya düşerken etrafına yaydığı daire şeklindeki dalgaları izliyorum.

Elime başka bir çakıl taşı alıp dikkatlice bakıyorum. Diğerleri gibi değil, bir kalp şeklinde ve kırmızı baskın olmasına rağmen içinde çok güzel renkler var. Güneşe doğru tutuyorum, renkleri nasıl yansıttığına genişçe gülümseyerek bakıyorum.

Bunu anneme vereceğim, eminim ki buna bayılacak.

Aniden birinin ağladığını duyuyorum. Kalkıp sesi takip ediyorum. Nehir kıyısındaki büyük kayalardan birine ulaşıyorum. Etrafında dolaşıyorum ve orada bir kız görüyorum.

Çiçekli bir elbise giyiyor ve siyah at kuyruğu var. Yüzünü serbest kalmış birkaç saç teli yüzünden göremiyorum ama omuzları gözle görülür bir şekilde titriyor.

Onu korkutmak istemiyorum ama ağlıyor ve ben yardım etmeliyim.

Arkadan ona yaklaşıyorum ve yavaşça titreyen omzunun üzerine elimi koyuyorum. Arkamızdaki çimenler gibi olan yeşil gözleri ile şaşkınca bana bakıyor.

"Sorun ne?" diye soruyorum ona, annemin beni daha iyi hissettirmek istediğindeki gibi seslenmeyi deneyerek.

Hiçbir şey söylemiyor ve tekrar ağlayacağını görüyorum.

"Annem dedi ki; güzel gözleri olan insanlar ağlamamalı. Sen şimdiye kadar gördüğüm en güzel gözlere sahipsin... Bu yüzden lütfen ağlama," diyorum onu gülümsetmeye çalışarak.

Gözlerinde yaşların tekrar biriktiğini görünce paniklemeye başlıyorum. Belki ona bir şey verebilirim. Kızlar yeni şeyler almayı sever.

Elimdeki çakıl taşına bakıyorum. Beni gülümsetmişti, belki onu da gülümsetir. Annem neden başka birisine vermiş olduğumu anlayışla karşılayacaktır. O her zaman bana başkalarını mutlu etmemi söyler.

"Bunu nehirde buldum. Al! Sana daha iyi hissettirecek, söz veriyorum," diyorum önümdeki çakıl taşını uzatarak.

O tereddüt ediyor ama sonunda alıyor, etrafına avcunu kapıyor. Yaşların onun gözlerinde yok olduğunu görüyorum ve yüzümde bir gülümseme beliriyor.

EVET!

Onu mutlu ettim. Annem benimle gurur duyacak.

Arkamızdaki ağaçlardan bir kuş cıvıltısı duyuyorum ve başka bir fotoğraf çekmek için aceleyle geri dönüyorum. Belki anneme de çakıl taşı yerine bir fotoğraf verebilirim...







Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 26, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

❀Yeşil Başörtülü Kız❀ (Türkçe Çeviri) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin