Bölüm 2

3.7K 218 65
                                    

Toprak yolda arabanın tekerine değen taşlar, camı yalayan yağmur taneleri ve beynimi meşgul eden düşünceler...

Bu kutlu davaya adım atarken , bu mesleği seçerken çok düşünmüştüm. Hemde her şeyi düşünmüştüm. Kendi isteklerimi ön planda tutarak bu yola çıkmamıştım.

Elbette bana bişey olursa üzülecek insan çok olacaktı. Özellikle babaannem... İstemediğini belli etse de asla ağzından "Bu mesleğin peşini bırak" diye cümle dökülmemişti. Çünkü biliyordu, ki söylese de vazgeçmezdim. Bu hayal 4. Sınıfta yakama yapışmıştı. Hayal değil , hedef !

Bu topraklar bizim tek mirasımızdı. Ben korumayı ve uğruna canımı feda etmeyi seçtim. Tabiki öğretmen ya da bir hemşire de olup bunları yapabilirdim ama üstümde taşıyacağım üniforma farklıydı.

Bambaşkaydı.

Babamın üstünde görmeye alışıktım ama o gün annemin üstündeki üniforma... Hayranlıkla bakmıştım ona. Elindeki silahı ince parmaklarıyla kavrayışı ve keskin bakışları. O gün bu meslek kafama oturmuştu.

Kurdun dişisi , erkeği mi olurdu ?!

Kafamı yasladığım araba camı fazla titriyordu. Sinirlerimi hoplatmıştı bi anda . Tam başımı kaldıracağım sırada ani fren yapılmasıyla kafamı cama çarpmıştım. Elimi başıma koyup "Az yavaş süremez misin şunu !" diye hayıflanırken Yüzbaşının kahkaha sesleri kulağımı doldurdu.

"Kızım" dedi çenesini kavrayarak "Sende kendine hakim ol." Ben ona sinirli bakışlarımı yollarken o arabadan inmişti bile. Ne yapacağını merakla izlerken arabanın ön tarafında eğilip eline bir köpek yavrusu aldı. Kafasını okşuyor ve bir yerinde yarası var mı diye yokluyordu.

"Buraya getirir misin ?" dedim kafamı camdan çıkartıp "Bende sevmek istiyorum." Başını sallayarak arabaya doğru geldi. Sürücü koltuğuna oturduğunda köpeği kucağıma verdi. "Madem onu da seninle aynı gün kurtardım, bizimle beraber kışlada kalabilir."

Kucağımdaki köpeğin tüylerini düzeltirken Yüzbaşıya bakış fırlattım. "Beni kurtarmadın " dedim "Kendimi koruyabilirdim."

Göz devirerek motoru tekrar çalıştırdı. "Tabiki , tabiki " dedi alaycı ses tonuyla "Çatışmanın ortasında saf saf etrafına bakarak bende kendimi korurdum. Haklısın(!)"

Sessizliği seçip köpeği sevmeye devam ederken başımı koltuğa iyice yaslayıp gözlerime karanlığın örtülmesine izin verdim.

Kolumdan dürtülmemle uyanmam bir olmuştu. "Hadi geldik, in artık " diyen adama mahmur gözlerimle bakıyordum. "Seni taşıyacak değilim. Kalk ve yürü!"

Bedenimi ele geçiren soğuk havayla yüzümü buruşturdum. "Saçmalama istersen. Senin beni taşımana meraklı değilim." Göz devirip yanından geçerken bagajdan bavulumu aldım. Işıkları yanan kışlaya doğru yürümeye başladığımda "Yalnız ben kışlada değil, lojmanda kalacağım. Neden buraya geldim?"

Benim durmamla onun yanımdan rüzgar gibi geçmesi sinirimi bozmuştu."Fazla konuşuyorsun. Seninle aynı kışlada ve aynı taburda olduğum için zaten şanssızım. Üstüne bir de çenen çok düşük. Konuşmayı kes ve beni takip et"

Kasıntı.

Kışlanın kapısından girer girmez yüzüme çarpan sıcak hava ve tütün kolonyasının kokusu beni mest etmişti. Bu koku bana hep babamla geçirdiğim bayramları hatırlatıyordu.

Uzun ve karanlık koridorda ilerlerken etrafı inceliyordum. Duvarda asılı padişahlarımızın resimleri tüylerimi diken diken ediyordu. Önümde yürüyen adam duraksayınca bende olduğum yerde kaldım. Siyah tahta kapıyı incelerken Yüzbaşı kapıyı çalıp içeri girmişti bile. Bende derin nefes alıp arkasından adımladım.

Aşk-ı ŞehadetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin