Bölüm 3

3.1K 205 55
                                    

Hamza Cesur yazan kapının önünde durmuş namı diğer Hamza'yı bekliyordum.

"Kızım" dedi soluk soluğa "Bunlar niye böyle ağır!"

Hâline gülmüştüm. Kıkırdayarak "Nasıl özel harekat oldun bilmiyorum. Daha bavullarımı taşıyamıyorsun." Göz devirerek kapının kilidini açtı.

Hamza benim hem kuzenimdi hem de süt kardeşim. Benden 3 yaş büyüktü. Şakacı ve kibardı. Tabii küfürlerini saymazsak.

İçeri girdiğimde yoğun bir sigara kokusuna maruz kalmıştım. Sağ elimle burnumu tıkıyarak "Hamza bana bak sen sigara mı içiyosun. Bu koku da ne?"

Yamuk gülüşüyle bana döndü. "Kızım tabiki içiyorum." Sinirle "Çabuk camı pencereyi aç. Öff" dedim. O pencereyi açarken bende elimi yüzümü yıkamaya gittim. Belki pek doğru değildi burada onunla kalmam. Zaten bi süreliğineydi. Babaannemin ısrarları ile...

Elime havluyu almıştım ki içeriden seslendi. "Aybalaa parmağına yüzük takmayı unutma! Tontonun emri! Ben karışmam valla sonra"

Dudağıma yerleşen tebessüm ile ellerimi ve yüzümü kuruladım. Üstümü değiştirip mutfağa ilerledim. "Ben acıktım. Ne var ne yok?" diye bağırdım içeri doğru.

Koltuğun gıcırtılı sesi kalktığını işaret ediyordu. Gözlerimi kapıya çevirdim. "Ben dışarıdan yerim. Yemek yapmak gibi bir marifetim yok." Oflayarak karşılık verdim.

"Ee benimde yok. Ne yapacağız?" Elini cebine attı. "Dışarıdan söyleyeceğiz !"

"Memnun kalırım." dedim sahte sırıtmayla.

Gelen yemekleri balkonda yedikten sonra etrafı toparlayıp yatmak için odama gitmiştim. Yatsı namazını kılıp başımı yastığa gömdüm.

5 yıllık doğu görevimi burada bitirdikten sonra tekrar memlete yakın bi yere tayin için babaanneme söz vermiştim. Lâkin buraları bırakmaya niyetim yoktu. Yan dönüp ellerimi başımın altında birleştim.

"İkna ederim ya! Evet , evet ederim."

Gözlerimi karanlığa bıraktıktan sonra yorganı tepeme kadar çekip uykuya daldım.

Yüzüme vuran güneş ışığının eşliğiyle uyandım. Yatakta gerinirken birden aklıma saatin kaç olduğu geldi. "Allah'ım!" dedim bağırarak saat tam 7.30'du.

Yataktan apar topar kalkarak üniformamı giyinip hazırlandım. Bir elimde ekmek bi elimde botlarım "Hamza!" diyerek evde bağırıyordum. Ses gelmeyince odasının kapısını tıklattım. "Hamza, orda mısın?" Ses gelmeyince içeri daldım. Yatağında yoktu. Dişlerimi birbirine bastırarak söyledim. "Ulan çocuk! Umarım bu şaka değildir."

Banyoda dişlerimi fırçalayıp evden ayrıldım. Tam durağa gidiyordum ki arabadan el sallayan bir adet Hamza ile karşılaştım. Camı indirip "Ne bekliyorsun atlasana!" diye seslendi. Etrafta bize bakanlara kaş kaldırıp "Önünüze dönsenize !" dedim.

Arabaya bindiğimde sinirden ölmek üzereydim. Patlamamak için zor tutuyordum kendimi. Dayanamayıp tıslarcasına "Geç kaldım dimi!" dedim.

Bana şaşkın gözlerle bakıyordu. "Bakma aval aval!" dedim. Vitesteki elini kaldırıp yanağıma değdirdi. "Kızardın" dedi gülerek. Elini sinirle ittim.

Gülmeyi kestiğinde "Merak etme gecikmedin" dedi. Bakışlarımı ona çevirip sorarcasına kafa salladım. "Yüzbaşıyı dert ediyorsan etme! O ancak 12'de gelir."

İçime su serpilmişti. Derin bir oh çektim. "İyi bari." dedim koltukta yayılarak. Gözlerimi tekrar dışarı çevirdim. Gece fazla görememiştim etrafı. Fakat çok güzeldi. Dağlar, ormanlar..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 09, 2023 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Aşk-ı ŞehadetHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin