35

5.1K 494 1.1K
                                    

Louis stadyumun önünde, elindeki sigarayı tam anlamıyla bitirdiğini fark edip izmariti yere attığı anda "Lou!" diye bağıran Harry'i duydu ve arkasına döndü. Yeşil gözleri güneş ışığından gelen parıltıyla aydınlanıyordu. Yüzü hafif dolgundu ve saçları her zamanki gibi çok şey görünüyordu... Dokunulası.

Harry, kendisine birkaç saniyedir boş boş bakmakta olan Louis'ye "Hey!" dedi. Sonra kollarını iki yana açtı ve kendi etrafında döndü. "Nasıl olmuşum?"

Beyaz kalpli siyah gömleğini göstermek istercesine ceketinin önünü açtı. Louis ise gözlerini kırpıştırdı. "Sana yemin ederim, hayatımda gördüğüm en güzel prenses sensin."

Harry utançla başını öne eğerken "Sanki her gün prenses görüyorsun." dedi. Sonra aniden az önce duyduğu cümleyi yorumladı. "Ben prenses değilim Louis! Sensin prenses."

"Uzun saçlısın Harry. Prenses olan kesinlikle sensin." dedi Louis elini havada sallayarak.

"Senin de boyun kısa."

"Kalpli gömlek giyiyorsun."

"Hala boyun kısa."

"Anladım Harry. Boyum kısa. Yine de sen prensessin çünkü yüzün porselen bebeklerin yüzü gibi pürüssüz ve saçların kıvırcık."

Harry tıpkı önceki buluştuklarında olduğu gibi ona verecek cevap bulamadı. "Senin de ellerin minicik!" deyip onun ellerinden birini avcunun içine aldı. "Bak, elimin içinde yok oldu. Çünkü miniksin."

Louis gülümseyerek ona baktı. Konudan uzaklaşmayı umursamadan "Bugün buraya geldiğin için çok teşekkür ederim. Benim için çok önemliydi, gerçekten." dedi. Zaten okuldan arkadaşları vardı ama hepsi yanında biriyle geliyordu, Harry olmasa Louis tüm gün kendini yalnız hissederdi.

"Asıl davet ettiğin için ben teşekkür ederim." diye karşılık verdi Harry. Hala tutmakta olduğunu fark edince, elini serbest bıraktı ve gergince gülümsedi. "Geç kalmıyor muyuz? Gidelim artık."

Louis bunu o söyleyince hatırladı ve yola baktı. "Sen gelmeden biraz önce taksi çağırmıştım. Onun gelmesini bekliyoruz." dedi. Hava biraz serin olmasına rağmen hala güneşiydi. Biraz beklemekten zarar gelmezdi.

Harry "Yarışmaya kaç resmin katılıyordu?" diye sordu konu açabilmek adına.
"Üç."

Aslında yarışma için bir tane resim yapmıştı ama okul idaresi onun haberi olmadan fazladan üç resmini daha yarışmaya göndermişti. Biri elenmiş, diğer üçü ödüle aday gösterilmişti.

Bu sırada bir taksi yavaşça yol kenarından geçiyordu. Taksi şoförü kaldırıma bakıyor, kendisini kimin çağırdığını anlamaya çalışıyordu. Louis elini havaya kaldırarak onu kendi yanlarına çağırdı. Adam iki arabayı tek seferde sollayarak birden bire iki şerit yana kaydı ve onların 5-10 adım ilerisinde durdu.

Louis önden yürüyerek arka kapıyı açtı. Harry'nin geçmesi için kapıyı tuttu. Bu centilmen tavrına karşın Harry şirince gülümsedi ve arabaya bindi. Rahatsız edici deri koltuğa oturdu. Louis de onun yanına yerleşip kapıyı kapattı. "Seed Kongre merkezine gidiyoruz."

Yol boyunca, Harry sessizce camdan dışarıyı izledi ve Louis de onun hareketlerini inceledi. Parmağıyla camda hayali resimler çizip gülümsüyordu. Dışarıda gördüğü şeylerden bazıları ilgisini çekiyordu ve biraz daha görebilmek için arka camdan bakıyordu.

Gidecekleri yere ulaşmaları çok sürmedi. Trafik yoğun değildi. Taksi şoförü aşırı hızlı sürüyordu. Her taksici gibi kırmızı ışıklarda ani fren yapıyor, sinirlendiği sürücülere korna çalıp küfrediyordu.

CORRECTORWhere stories live. Discover now