Küllük - Sokak Adamı

310 167 14
                                    

SOKAK ADAMI

🌟

Her gece olduğu gibi aynı bankta uyuyordu. O bank onun eviydi. Evi olan bir evsizsi o. Daha birgün bile birisiyle sohbet ettiğini görmemiştim. Kimsesi de yoktu. Aynı saatte uyanırdı aşağı yukarı. Aynı saatte dönerdi evine. Bazen elleri ceplerinde umursamazlığın dibine vurarak. Bazen de ellerinde içinde bira olan poşetlerle. Sırtı hep bana dönük olurdu. İnip kalkan kolundan anlardım, hafif hafif birasını yudumlardı. Bir kere bile başını kaldırıp bakmazdı benden tarafa. Kendimi fark ettirmek için de bir şey yapmazdım zaten. Uzaktan izlemek hoşuma gidiyordu.

Neredeyse sırt hatlarını ezberlemiştim. Omuzlarına kadar gelen keçeleşmiş saçlarına gitti eli. Mümkün olan en iyi şekli vermeye çalıştı ama daha beter yapmaktan ileriye gidemedi. Yüzünün aldığı şekli az çok tahmin ediyordum; hoşnutsuz. Hoş, genelde hoşnutsuzdu ya. Gülümsediğine hiç denk gelmemiştim. Belki de gün içinde yaşadıkları onu gülümsetiyordu. Bunu bilemezdim ama biledebilirdim de. Aklımla gelenle yüzümde fütursuz bir gülümseme peydah oldu. Sokak adamını biraz olsun tanıma fırsatım olacaktı. Onu takip edecektim. Yüzümdeki gülümsemeyi silmeden pencereden çekildim. Odama dönüp yarım bıraktığım, kapağı açık kitabımı elime aldım. Yatağıma geçerken ışığı kapatıp baş ucu lambamı yaktım. İç çekip kaldığım yerden okumaya devam ettim.

" .. Eğer gerçekten odandaki gardırobun yerinde olsaydım, gündüz kendimi bir şekilde odanın dışına atar ve en azından çiçekler solana kadar salonda dururdum. Hayır, bu hiç de hoş değil.. "

Milena'ya yazılmış satırların içinde kaybolurken uyuyakalmıştım.

Sabah kalktığımda o hâlâ uyuyordu. Her zaman ondan erken kalkar işe gitmek için hazırlanırdım. Yarım saat sonra evden çıktığımda yoldan geçen insanları izliyordu boş boş. Bu sefer ters istikamette işe gitmek yerine apartmanın köşesine sinip izlemeye başladım. Birkaç dakika sonra ellerini dizlerine koyup derin bir nefes aldı ve ayağa kalktı. Bana sırtını dönüp yürümeye başladığında ben de hareketlendim. Saçma bir heyecan veren takibin içine düşmüştüm. Bunu yapmadan önce daha rahat şeyler giymeyi akıl edemediğim için kendime kızarken adamın peşinden köşeden sola döndüm. Topuklu ayakkabılarım boş sokakta sesini arttırırken dikkat çekmemek için fazla yaklaşamıyordum. Zaten bu işin raconu da buydu ya. Uzunca bir süre yürüdük. Neredeyse pes edecekken sahil kenarına geldik. Kıyıya yaklaşıp denizi izlemeye başladı. Bir süre baktı etrafına gelen giden yoktu. Sahil tamamen boştu. Bir an tüm İstanbul'da sadece onun kaldığını düşündüm.

Ben bile yoktum.

Kolunu kaldırıp denize el sallamaya başladı. Kaç dakika el salladı bilmiyordum. Ama o el sallarken gelen gemi sesleri yüzünde buruk bir gülümsemeye sebep oluyordu.

Gemiler bunu biliyor muydu?

Kime el salladığını deli gibi merak etmeye başladım. Belli ki birini bekliyordu. Ve bunu çoktandır yapıyordu.

Nihayet gemiler gözden kaybolduğunda ya da kendince ayırdığı bekleme süresinin sona erdiğinde tekrar yürümeye başladı. Tam hareket edecekken görüş alanıma başka bir adam girdi.

Kolları hafif arkada, bacaklarını aça aça yürüyen, kırmızı pullu ceketli, hafif kel bir adam yüzünde ablak bir gülümsemeyle uzaklaşan sokak adamın eski yerinde durdu. Biraz yaklaşıp adamın yüzüne daha dikkatli baktım. Bu, sokak adamının ikizi gibiydi. Aynı o gibi elini kaldırıp denize el salladı. Tam gitmeye niyetlenmişken başka bir adamın sesiyle yerimden sıçradım.

Küllük | Kısa HikayelerWhere stories live. Discover now