3 - "KAPŞONLU KiBARCIK"

1.6K 156 7
                                    

- Bir Ay Sonra -

Günü aydınlatmaya güneş bile yetmez çoğu zaman... Her sabah yeni bir büyü, yeni bir karmaşa, yeni bir heyecanla başlar. Ve o neşeli hayatın sabahını aydınlatan rengarenk ışıklardır. Benim için her yeni güne başlayanlar, o rengarenk ışıklar gibidir. Herkes farklı farklıdır. Ve bir araya geldiklerinde beyazı yani aydınlığı oluşturur. Bir de geceyi hatırlatan siyah vardır. Karanlığın, yani benim rengim! Siyahı tanıyamazsın. Kim olduğunu, ne olduğunu anlayamazsın. Göstermez, gizler kendini. Ben herkesi bir renge benzetmişimdir. Maviye, yeşile, sarıya, kırmızıya, mora. Ama şuana kadar siyahımı bir başkasına benzetemedim. Çünkü tanıyamadığım, gerçek yüzünü göremediğim kimse olmadı !

Yine bir sabah ve yine uyanmamak için direnen bir ben daha... Su sesi melodisi olarak ayarladığım alarm sesi, şuan bana Mehter Marşı gibi geliyor ve git gide yükseliyordu! Sonunda pes edip yatağımdan doğruldum ve telefonumun durdurma düğmesine bastığım gibi susturdum. Kollarımı iki yana açıp gerildikten sonra ayağa kalkıp gözlerimi ovalaya ovalaya banyonun yolunu tutmuştum.

Bugün saçlarımı at kuyruğu yaptığım için perçemim dışında yüzüme düşen saçım olmadı ve ayakkabılarımı rahatlıkla bağladım. Dış kapıyı açmaya yelteniyordum ki, gelen sesle olduğum yerde kala kaldım.

''Kızım neden her sabah sessizce çıkıp gidiyorsun evden? Beni niye uyandırmıyorsun?'' annem esneyerek yanıma geliyordu.

''Uykunun defalarca bölünmesini istemiyorum anne.'' yanağına sulu bir öpücük kondurdum. ''Abim benden yarım saat sonra okula, ablamsa bir saat sonra gidiyor dershaneye. Babamın işe giderken ki saatini söylememe gerek yok herhalde. Kendini yormana gerek yok tombiğim.''

Yanağımı okşarken, kendisinin yüzü düşmüştü.

''Zaten kahvaltı yapmadan gidiyorsun. İçim hiç rahat etmiyor vallahi.'' nefes alıp verirken içini çekmişti. ''Güçsüz düşeceksin diye korkuyorum.''

Yüzümü kocaman bir gülümseme kaplamıştı.

''Okulda Mehmet abinin tostlarını yiyorum ben, bir şey olmaz taş kafa kızına merak etme sen.'' diğer yanağına da öpücük kondurdum. ''Daha fazla lafa tutarsan okula geç kalacam bak.''

Ne yaptığını anlayamadan mutfağa gidip ekmek arası bir şeyler hazırlayıp geldi.

''Bunu ye bari, aç aç gitme okula.''

''Tamam anne.'' yine tebessüm etmeyi unutmamıştım. El sallayıp dış kapıyı açtım. ''Hadi kaçtım ben, görüşürüz.''

''ALLAH zihin açıklığı versin yavrum.''

Asansörün gelmesiyle kapıyı kapatıp bindim. Çantamdan telefonumu çıkarıp, kulaklıklarını kulağıma geçirdim.

Okul 10 dakikalık kısa bir mesafede olduğu için, ikinci şarkının bitmesiyle varmıştım. Öğretmenler zili henüz çalmadığından derse yetişebilmiştim. Bizimkiler lafa dalmışlarken ben kendi sırama geçtim. Yine orada ve kafasını deve kuşu misali gömmüş sıraya. Çantamı sert bir şekilde sıraya koymamla sıçrayıp bana baktı. Ağzını aralamış tam lafa girecekken, sahte bir gülümsemeyle ben önce davrandım.

''Günaydınnn! '' sıraya oturup kenara doğru ittirdim. ''Kaysana kenara, düşecem yoksa.''

Şaşkınlıklar içinde bana bakıyordu.

''Günaydın dedim, duymadın mı? '' gözlerimi devirdim. ''Neyse. Nasılsın bugün?''

Burnundan solarak lafa girdi. ''Ne yapmaya çalışıyorsun sen?'' Tamamen doğrulup yüzüme baktı.

MuhafazakarWhere stories live. Discover now