~1~

509 22 3
                                    

"Uzun sürmez merak etme."

"Anne en son bana bu cümleyi kurduğunda tam 2 saat seni beklemiştim." dedim göz devirerek ve emniyet kemerimi çıkarıp kollarımı bağlayarak arkama yaslandım. "Hayır yani sorun ettiğimden değil de, birbirimize karşı dürüst olalım diyorum. Sonra okuldan yalan söylüyorum diye uzaklaştırma aldığımda beni cezalandırıyorsun, tek suçum seni örnek almak aslında."

Benimle ilgilenmeden, iki ön koltuğun arasından arka koltuktuğa uzanarak çantasını almaya çalışan fakat başaramayan anneme döndüğümde, önümde bağladığım kollarımı ayırıp sıkıntıyla bir nefes verdim.

"Oraya sığmak için fazla şişkosun sen, geri çekil ben alırım."

Sonunda elinde tuttuğu deri çantasıyla geri çekildiğinde sinirle bana baktı. Kilolu olmamasına rağmen basenlerini kafasına taktığını biliyordum ve her seferinde onu bununla vurmaktan çekinmiyordum.

"Sen büyüdükçe şımarmaya başladın." Söylediğime tahmin ettiğim üzere bozulduğunu anladığımda mavi gözlerinin içine bakarak sırıttım.

"Gerçekler acı mı geldi Suzan Hanım? Yalan söylesem ayrı suç, doğru söylesem ayrı suç ben gerçekten anlamıyorum seni."

"Şu yalan konusunu açıp durma sinirlerim bozuluyor. Ayrıca asıl ben seni anlamıyorum! Neden bir insan, öğretmeninin karısını arayıp kocasının onu aldattığını söyler anlam veremiyorum. Ben seni böyle mi yetiştirdim?" Cevap vermek için ağzımı açtığımda konuşmaya devam etti.
"Ne olurdu sanki biraz bana çekseydin? Tıpkı babansın, şeytan görsün yüzünü." Kendi kendine söylenerek arabadan inmek için kapısını açtı.

"Sanırım beni bu yüzden sevmiyorsun."

Tam arabadan ineceği sırada söylediğim şey durmasına sebep oldu. Bir süre öylece durduktan sonra açtığı kapıyı yeniden kapattı.

Annem ne düşünüyorsa anında söyleyen biriydi fakat şimdi arabanın içinde oluşan yoğun sessizlikte onun doğru sözcükleri seçmeye çalıştığını hissedebiliyordum. Nasıl olduğunu anlamadan bir anda ağzımdan çıkan bu cümleden annemin bu kadar etkilenmesini beklemiyordum. Beklemediğim bir diğer şey ise benim de bu kadar etkilenmiş olmamdı çünkü şimdi onun yüzüne bile bakamıyordum.

"Ne demek istiyorsun Ada?" dedi kısık ve yumuşak bir sesle.

Ne demek istediğimi bildiğimden kendim bile emin değildim. Babamla annem, ben henüz çok küçükken boşanmışlardı. Şimdi babamın nerede olduğunu bilmiyordum. Bir iletişimimiz yoktu ama her yıl doğumgünümde bana hediyeler gönderirdi. Tıpkı kolumdan hiç çıkarmadığım gümüş bilezik gibi. Yani o uzakta da olsa bana verdiği değeri hissedebiliyordum fakat annem yanıbaşımda olmasına rağmen bana değer verdiğini hissedemiyordum. Babamı sevmiyordu ve bunu her defasında belirtmekten de çekinmiyordu. Sürekli ona benzediğimi söylerdi ve sanki onun gözünde o adamla yaşadığı bir pişmanlıktan başka birşey değildim.

"Birşey yok anne." dedim içimdeki tüm sözcükleri geri iterek.

"Böyle birşeyi nasıl düşünürsün?" Sıcak elini yanağımda hissederken gözlerimi kapattım. "Tek ailemi nasıl olur da sevmem?"

Yanağımdaki elini tutup kendimden uzaklaştırdım.

"Anne abartma istersen. Hiç söylemedim say olur mu? Hadi git artık." dedim umursamaz bir sesle.

"Gidiyorum ama eve döndüğümüzde bu konuyu konuşacağız."

Duygusal bir insandım, hatta her gece hiç bir sebebim yokken bile ağlardım ama bunu anneme bile belli etmemeye özen gösteriyordum.

TANIKWhere stories live. Discover now