15 | " Unutma, şuan sahip olamadıkların eskiden benimdi"

993 113 25
                                    

  Güvenmediğin konularda konuşmak için iki kez düşünmeliydi, insanoğlu. Ağzından çıkan her söz hayatımızı şekillendirirdi çünkü. Bir kişiyi sevmiyorsan hayatından çıkar, seviyorsan değer ver. Bu basit bir kuraldı. Herkes bu kurala inanır ve ona göre bir kişi seçerdi. Benim için böyle değildi. Küçüklüğümden beri sevdiğim, sevmediğim insanları ayırt edemezdim. En basitinden; annem ve babam.  Şu an bile bilmiyordum. Onları özlemiş miydim, beni özlemişler miydi, bilmiyordum. En acıtan şey ise bu zamana kadar hala haberlerini almamamdı. Aramamış, haberlerini alacağım hiç bir şey olmamıştı. Bir insan evladını bu kadar kolay siler miydi?

Evladı yerine başka birini koyabilir miydi?

Düşünceler, baş ağrısı yapıyordu. Gözlerimin acısıyla uyandığımda sessiz ve boş oda beni karşılamıştı. Kurumuş dudaklarımı ıslattım. Kaşlarımı ağrıdan dolayı çatıp alnımı ovaladım. O kadar ağrıyordu ki boynuma doğru iniyordu. Hastane odasında olduğum yavaşça anlarken doğrulmaya çalıştım. Başarısızlık ile sonuçlandığında tekrardan başımı yastığa koymuştum. Bacaklarımı yana çevirmek için kaldırmaya çalıştığımda kıpırdamayan ayaklarım içime korku getirmişti.

Sanki bacaklarım yokmuş da oynatamıyormuşum gibiydi. Korku dolu bir şekilde doktoru çağırdım. Yanımda ki kırmızı düğmeye basmamla odaya dolan doktor ve hemşirelere korku dolu bakıyordum.

"İyi misiniz? Sorun nedir?" Doktorun sorusuyla titreyen sesimle konuştum. "Bacağım, bacağımı oynatamıyorum." Hızla konuşurken eliyle sakin olmamı işaret edip yatağın kenarına oturdu. Örtüyü kaldırıp bakarken beynimden kan fışkırıyordu. "Sakin olun. Yeni uyandığınız için tepki vermesi gecikmiş olabilir," gülümseyerek konuştuğunda içime su serpilmişti. "Ne zamana düzelir? Benim birinin yanına gitmem gerek," doktor anlayışla başını sallayıp bileğinde ki saatini kontrol etti. "Yarım saat bekleyelim. Büyük bir kaza atlattınız. Vücudunuz yeni yeni kendine geliyor." Samimi gülüşünü bir kere daha sunduktan sonra odadan çıkmışlardı.

Korkmuştum. Ki hala korkuyordum. Ya yarım saat sonra düzelmezse? Bu düşünceyi düşünmek bile istemeyip kafamı iki yana salladım. Kapı çaldığında başımı oraya çevirdim. Taehyung gelmiş olabilir miydi?

Kapı açıldığında içeriye tanıdık sima girdiğinde gerilmiştim. Jimin'di. Nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Öylece yüzüne baktım. Yanımda ki koltuğa oturup yüzüme baktığında ona karşılık verdim.

"Daha iyi misin?" Gülümseyerek sorduğunda kaşlarımı çattım. "Bok gibiyim. O adamla ne alakan var senin? Beni nasıl tuzağa düşürürsün?" Sinirime hakim olamadığımda şaşkın bakışları ile gözleri büyümüştü. "Ne diyorsun, Hyung? Ne adamı, ne tuzağı?" Anlamayan bir şekilde konuşuyordu. Yaptığı şeyi neden görmezden geliyordu? Eninde sonunda öğreneceğimi bilmesi lazımdı.

"Bana mesaj attın, Taehyung ile aramızı düzeltmek amacıyla. Depo gibi bir yere çağırdın ve o görüntüleri izlettirdin. Suçun bana kalmasını, Taehyung'un benden nefret etmesini sağladın. Amacın ne senin, ha?" Yastığımı yatağın başlığına koyup doğruldum. Yatağın başlığına yaslandım ve açıklama bekleyen bir ifadeyle yüzüne baktım. "Hyung, ben hiç bir şey yapmadım. Bak," telefonunu çıkarıp mesajları gösterdiğinde aklım karışmıştı.

O lanet adama telefonunu verme ihtimalini sorduğumda bahsettiğim kişiyi anlamıştı.

"Hayır, tanımıyorum. Sadece müşteriydi. Mutfağa gelip özel baharatlı bir sos istedi. Belki ben sosu hazırlarken almış olabilir mi?" Jimin o günkü olayı aklına getirip eksiksiz anlattığında bunun o lanet adamın bir oyunu olduğunu anlamıştım. Gerçekten, ne istiyordu? Bunları Taehyung öğrendiğinde birlikte olacaklarını falan mı? "O adamla daha muhattap olmanı istemiyorum, Jimin-Ah. Daha restuaranta gelmez ama yolda falan görürsen, diye." Jimin başını salladığında memnun bir şekilde gülümsedim.

Pour Toujours | TaeJin √Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin