3.0 cheers for our endless love

5.7K 305 95
                                    

Koca kampüsün girişinden yakalamıştı genç adam dağınık sarı saçları. Aralarında iki yüz metreden fazla olmasına rağmen gülümsediğini fark etmişti, ya da hissetmişti.

Adımlarını hızlandırarak çimlerin üzerinde yalnız başına oturmuş, kahvesini yudumlayarak kitap okuyan sevgilisinin yanına bir an önce ulaşmayı amaçladı.

"İki harika haberim var!" dedi başında dikilip bağırarak. Sarışın elindeki kitabını düşürmüş ve yerinden sıçramıştı. Kıkırdayarak bileğine süzülen kahveyi üzerine silmesini bekledi.

"Birtanem, neden sakince gelmiyorsun? Ödümü kopardın..."

"Derse girmedin mi?" diye sordu asla istediği cevabı vermeyerek. "Neden girmedin?"

"Büyük ihtimalle iki aya burada işimiz kalmayacak bebeğim biliyorsun değil mi? Gideceğiz." dedi sarışın kitabını kapatıp ayağa kalkarken. Bitmiş kahvesinin bardağını kenardaki çöplüğe basket atmış ve arkasındaki tozları silkelemişti.

"Ah hayır..." dedi genç adam numara yaparak. Sevgilisinin yüzündeki kırgın ifadeyi görebiliyordu ama devam etti. "Sanırım..." Telaşlanacağını bildiğinden ve içi içine sığmadığından bu şakayı uzatmayacaktı.

"Sanırım?" Beklenti ve endişenin harmanlandığı bakışlarını gözlerine kilitlediğinde, sevgilisi düşürdüğü yüzünü toparlayıp aşık olduğu yüze çiçekler ekti.

"Vizem de, okul başvurum da kabul olmuş!"

Barış'ın dudakları hafifçe aralandı, kahvesini sakince yere bırakıp parmaklarıyla ağzını kapattı ve birkaç dakika kendine gelemedi. Sonunda gidiyorlardı. Altı yıl sonra, ilişkilerini, hayatlarını daha özgür yaşayabilecekleri bir yere gidiyorlardı. Heyecanla elini ensesine attı ve kendine çekip hapsetti sevgilisini. Lülük saçlarını parmakları arasında tutarken kendini dünyanın en şanslı ve an itibariyle en mutlu insanı gibi hissetmemesi için hiçbir sebep yoktu.

"Şaka gibi," dedi kahkaha atarak. Biraz daha sıkarsa kaburgalarını kıracağını düşündüğünden kollarını gevşetti, ama bırakmadan burnunu boynuna dayayarak ezberindeki kokusunu soludu. Ciğerlerinde bile çiçek açtırıyordu Ali.
"Sonunda... Gerçekten ne desem yetersiz kalacak gibi ve- ve-"
"Sakin ol!" dedi Ali lafını bölüp gülüşüne eşlik ederken. O da çok heyecanlıydı fakat sevinç çığlıklarını dışarıya atmayı değil, içinde patlatmayı seçiyordu.

"Çocuklara haber verdin mi?" diye sordu Barış geri çekilip Ali'nin yüzünü avuçları içine hapsederken. Baş parmağıyla da hafifçe yüzünü okşuyordu.
"Verdim," dedi. "Yaprak sonunda yanına geleceğimiz için mutlu. Çocuklar üzülmüş gibiydi ama Sinan okulu bittiği gibi kaçacağını söyledi. Gökhan ve Oğuz da fazla durmaz burada. Yani-"

"Her şey şu an olduğundan kat kat güzel olacak. Birlikte olacağız. Sokaklarda kim ne der diye umursamadan dolaşacağız... Tanrım, rüya gibi."

"Kesinlikle öyle," dedi Ali ve Barış'ın az önce kalktığı yere oturup okuduğu kitabı kavradı. "Nereden aklına geldi okumak? İnternette duydum adını. Herkes o kadar önyargılı bakmış ki kitaba, alıp da okuyasım gelmedi."

Güldü Barış. "Şu altı yılda her şeyi birlikte öğrendiğimizi sanıyordum ama bir şeyi atlamışız," arkasına oturup, sırtını göğsüne yasladığında hiç istifini bozmadan kendini rahat bıraktı Ali ve sevgilisinin anlattıklarını can kulağıyla dinlemeye başladı.
"Önyargı," dedi. Ardından yutkunduğunu hissetmişti Ali. "Önyargı şu dünyadaki en acımasız şey değil mi sence de? Soruyorum, tartışalım. Beynimizde öyle bir yere kodlanmış ki, çağdan çağa o kadar içimize işlemiş ki; yıkmak hiç kolay değil. Hatta belki de mümkün değil...
Her birey farklı yaratılmıştır. Hani sen eşsizsin diyoruz ya, çok doğru bir cümle. Ama kişiliklere gelince, olay değişiyor. İnsan geninde olanlar kadar çevresinden aldıklarıyla da şekilleniyor olabilir,"

stop making me think about you || bali [boyxboy]Where stories live. Discover now