17

1.2K 82 11
                                    

Yanılmamıştı... İnsanlara çok çabuk güveniyor ve her seferinde yanılıyordu. Başına ne geliyorsa aptallığındandı ve bu yüzden kimseyi suçlayamıyor daha da sinirleniyordu.

Ona yalan söylemişti. Hem de hiç gerekmediği, hak etmediği halde!

Ceren bu filmi daha önce de görmüştü. İlişkileri genelde bu yüzden biterdi. Güven duygusu hayatî, sevdiği insanlar ise yaşayan ölüydü. O ise sırtını korkusuzca dayayabileceği bir duvar bulamadığı an giderdi.

Deniz güçlü bir kadındı, bunu ona bakan herkes anlayabilirdi. Başlarda bu yüzden etkilendiği ortadayken kalkıp da şartlar eşitmiş gibi davranmayacaktı. Fakat aşk denklerin değil, dengede tutanların işiydi ve Ceren bunu anlayacak kadar tecrübeliydi. Yediği kazıklar, çektiği acılardan mütevellit bir tecrübe bankası. Onu Deniz'e tutulmaktan kurtaramamıştı.

Ne yapacağını bilemiyordu. Bırakıp gidemeyecek kadar muhtaçtı işine. Düzeni daha yeni oturmuştu ve lanet olsun ki kaçmak istediği kişi onun da bir parçasıydı.

Kaçmak isteyen yanını bastıran ise Deniz'e güvenen tarafıydı. Henüz ölmemişti. Onun tarafından yapılacak makul bir açıklamaya odaklanmış ve ne derse inanacak kadar acizleşmişti.

Bir yandan ise Sinan vardı. Günler önce tesadüfen de olsa yine hayatına girmiş ve asıl gerçekle yüzleşmesine neden olmuştu. Hayatı tehlikedeydi ve İrem denilen bir önceliği vardı. Onu korumak, kendini korumak, korurken korunmak zorundaydı. Halletmesi gereken bir boşanma davası, kurması gereken yeni bir hayat ve mutlu etmesi gereken çocuğu...

Evinin balkonunda oturmuş, baharın gelişini müjdeleyen ılık bir geceyle soluklanmaktaydı. Derin bir nefes aldıktan sonra tekrar düşündü. Keşke kendini tutsaydı. Zaten zor olan hayatını, bir kadınla, hele hele Deniz gibi seçenekleri bol bir kadınla daha da zorlaştırmadan önce oturup düşünseydi. Ama yapamayacağını biliyordu. Onu gördüğü ilk anda etkilenmişti. İnsanların ona bakmasına alışkındı Ceren, bundan etkilenmezdi. Fakat Deniz başkaydı. Duru yüzünün ardında gizlenen azametli bir yapısı vardı ve bu, baktığı kişiyi hem korkutuyor hem de kendine bağlıyordu. Demirden bir dağın içindeki ışık hüzmesi gibiydi. Sızıyor olsa bile kendine çekiyordu. Ceren de öyle çekilmişti.

Oturduğu plastik sandalyeden kalkıp elindeki artık soğumuş fincanı iyice kavradı. İrem içeride televizyon izliyordu. Neyse ki çocukları birkaç dakikalığına da olsa uyuşturan programlar vardı. Yoksa annelik cidden dört duvar arasına sığmazdı.

İçeri girdiğinde telefonuna gelen mesaj sesiyle karşılandı. Önce fincanı tezgaha bırakıp ardından masaya yöneldi. Deniz'den olduğunu biliyordu zira ona özel melodi atamıştı. İnsanları özel kılmak hoşuna gidiyordu. Ceren'in dünyasında herkesin ayrı bir yeri ve sesi vardı.

"Sandığın gibi değil." Yazmıştı.

Ne sandığını tahmin bile edemezdi. Ceren'in aklından geçen ilk ihtimal, Deniz'inkinden geçmezdi bile. Sahiplenmek onun kalesiydi. Sarsılmamalıydı.

Mesajı okuduğunun görüleceğini bile bile cevap yazmadan kızına yöneldi. Yarın ilk iş avukatına ulaşıp boşanmayı bir an önce halletmesini isteyecekti. Koruma talep etmesini söyleyecekti. Tehlike yine kapıdaydı ve şu an yanında olmasını istediği kişinin başka koyunlarda gününü gün etmiş olduğu düşüncesi ona kafayı yedirtecekti.

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin