13

1.2K 71 3
                                    

İçeri girdiklerinde Tülin ve İrem kanepenin üzerine yığılmıştı. Belli ki İrem kendini de onu da nakavt etmişti. Gün geçtikçe hareketleniyor ve kısa geçmişinde yaşadığı badirelerin izini, görülmeyecek kadar silikleştiriyordu. Büyüyordu...

"Ben onu yatağına götüreyim."

Ceren'in sesi fısıltılıydı. Uyanması mümkün olmayan çocuğu bahane ederek gece boyunca Elif'in karşısındaki gerginliğinin içe kapanıklığa dönüşmesini gizlemeye çalışıyordu. Nafile! Deniz bu duruma çok düşmüş, aynı zehirden kana kana içmişti, tanırdı.

Deniz yavaşça Tülin'e yaklaştığı sırada genç kız da gözlerini açmıştı. Belli ki harekete duyarlıydı.

"Hoş geldiniz Deniz Hanım."

"Seni bırakmamı ister misin?"

Kız yerinden kalkıp üstünü başını düzeltmekteydi.

"Hayır, gerek yok. Annemin arabası bende. Geç geleceğinizi hesap ederek almıştım."

Deniz mutfağa yönelip su içmek için dolabı açınca o da çıkmak üzere kapıya varmıştı bile.

"İyi geceler Tülin."

"Size de."

Kapı kapandığı an Ceren de dönmüştü. Gün boyu açık bıraktığı kıvırcık saçlarını sakince tepesinde kıvırmaktaydı. Deniz onun ne yapmak istediğini anlayınca yanına ilerledi. Onun yaklaştığını gören Ceren ise olduğu haliyle donup beklemişti.

Ne de olsa her ceylan, kendine güdümlenmiş dişi aslandan etkilenirdi. Bundandır ki insanlar da aşık olunca uçurumdan aşağı yuvarlanmayı göze alabilirdi.

Deniz Ceren'in tam karşısında durduktan sonra ellerini onun saçına götürdü. Ceren kontrolü ona bırakmıştı bile, ne isterse yapabilirdi. Sağ elini yüzünün sol tarafından başlayıp yukarı doğru sürerek saçları toparladı. Aynısını sağ tarafa da yaptı.

Her temasında Ceren'in gözleri kapanıp tekrar açılıyordu. Benzersiz gözleri, kapakları ile huzur sayesinde buluşuyordu...

Konuşmamalıydı. Aralarındaki ilişki, konuşmadan da anlaşacakları evreye girmek zorundaydı. Fakat yine de kendini tutamadı.

"Onunla çok eskid-"

"Duymak istemiyorum."

Gözlerini yine kapamıştı. Kaçmaya mecali yoktu ceylanın, aslan onu kapmalıydı.

Deniz mesajı alınca dudaklarını birleştirdi. Sıcaklık çok vefalıydı, ikisi birbirine dokunduğu an canlanıyor, her yanını sarıyordu.

Daha önce de ilişkileri olmuştu Deniz'in. Erkeklerle öpüşmek de zevkliydi, eh Elif'le de az sürtüşmemişti. Lakin Ceren'le durum farklıydı. Ona dokunduğu an susuzluğu gidermek için çırpınan deri parçası gibiydi, anında içine çekiyordu. Dolgun et parçaları madde olmaktan çıkıyor, onun zihninde kaotik parçalara dönüşüyordu. Karışıklık insana zevk verir mi? Veriyordu.

Lezbiyen olduğunu düşünmemişti hiç. Sonuçta erkeklerle de gayet rahat düzüşüyordu. Ama şu an elleriyle dokunduğu yumuşak ve pürüzsüz yüzün yarattığı his paha biçilmezdi. Yumuşak hatlı ve naif... Dudakları öpülmek için yaratılmıştı, bastırılmak için can atıyordu. Birkaç saat önce sürülmüş rujun tadı hâlâ oradaydı. Deniz buna bayılıyordu ve erkeklerde olmayanlardandı.

Elini Ceren'in beline attığında düşünmeye devam etti. İncecik bir bel, ve omurilik boyunca çukurlaşmış hatları. Dokundukça kıvrılan bir beden hangi erkekte rastlanırdı?

Yetinmedi, şaha kalktı... Beli dolanan eli öne doğru kayıp memelere yöneldi. Bu da bir hazineydi işte. Tatlı, diri ve dokunulası... Azdığı an dikleşen uçları ile kadın memesi, tartışılmaz şekilde seksin tek ilacıydı.

Ona dokundu Deniz. Kıyafetin üzerinden bile hissediyordu, azmıştı.

Dudakları halen ayrılmamıştı. Dilleri birbirini okşarken Ceren'in tek istediği biraz daha sevilmekti. Sevişmek işin eğlence kısmıydı. Deniz ise sevişerek severdi, sevişerek gelirdi.

Usulca ayrıldı dudak ve dilden. Okşadığı yüzün çenesine dokundu diliyle. Erkek olsa sinek kaydı tıraş bile halt ederdi! Kadın teni açık ara en yalanası şeydi.

Daha fazla dayanamayacağını belli eden Ceren, kalçasını kanepenin koluna dayadı, sırtı da yüksekliğe denk gelmişti. Deniz bu pozisyonu fırsat bilip sahip olduğu arazinin en sulak bölgesine koştu.

Deri bir pantolon giymişti Ceren ve çıkarması zordu. Orada oyalanmak yerine üzerindekilerden kurtuldu Deniz. Üzerindeki beyaz gömleği çıkardığı sırada Ceren de pantolonu yere atmıştı. Artık özgürdü.

İç çamaşırını da çıkarmaya yeltenmişti ki Deniz vakit kaybetmeden bacaklarını tutup havalandırdı. Bu sayede Ceren'in sırtı iyiden iyiye kanepeye gömülmüştü. Kalçası ve bacakları ise Deniz'in bacak hizasındaydı. Deniz iyice ayırdığı bacakların arasına dalarak toz pembe çamaşırı kenara sıyırdı. İşte karşısındaydı. Şehvetten nemlenmiş, arzuyla kasılan ve Deniz'in bir erkekte asla bulamayacağı hayatın anlamı. Dilini önce kendi dudaklarına sürttü, yumuşak olmalıydı. Kadınlar sert girişlerden hoşlanmazdı, onu anca iyice kıvama geldiklerinde arzulardı.

Deniz bir eliyle sol bacağı sabitleyip ötekiyle de çamaşırı tutmaya devam etti. Dili ise mülkiyetine kavuşmuştu. Ceren'in deli gibi bekleyen klitorisi... Minik yarığının en güzel yeri, zevkten kıvranmasını sağlayan merkezi... Adem'in kemiği bu, kadının var olmasını sağlayan mihenk noktası...

Diliyle ıslatıp dudaklarıyla sıkıştırmaya başlarken Ceren'den de iniltiler yükselmeye başlamıştı. Çok sürmezdi, bu iş Deniz'in uzmanlık alanıydı ve onun orgazm sırasında nasıl bir şelaleye dönüştüğünün en büyük şahidi, konuşamayacak durumda olan diliydi.

Sorun yok! İşaret dili de iş görürdü. Ki eğer biliyorsa ta buradan Elif'e gelsindi: Ceren'in kasılmakta olan elinin şahlanan orta parmağı.

1+1 = -1 Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin