RÜYA İÇİNDE RÜYA

1K 160 139
                                    

Selamünaleyküm güzel insanlar. Geciken bölüm için hepinizden özür dilerim. Emin olun elimde olmayan sebeplerden ötürü yeni bölüm yazamadım. Yoksa sizi asla bekletmek istemem.

Anlayışınız için teşekkür ederim. 😊

Bu bölümü sevgikayaahmed 'e ithaf ediyorum.

Keyifli okumalar... 😍🤗😇

         Hastanenin soğuk koridorunda bıraktıklarımdan, yüzüme tokat gibi inen realiteden, bedenimi paramparça eden acıdan kaçıyordum.

Hastaneden çıktığımdan bu yana bir kez bile arkamı dönüp bakmadım. Nasıl bakabilirdim ki! Sevdiğim adamın ölümüne tanıklık etmişken, onu benden alıp morga götürürlerken nasıl kalabilirdim. Durdum, hastaneden çok uzaklaşmıştım. Soluklanmadan koştuğum için nefes nefese kalmıştım. Geriye döndüm, hastane gözükmüyordu. Geri dönmek için bir adım attım. Gitsem ne değişecekti ki? Saruhan'a seslendiğimde kehribar rengi gözleriyle bakıp yakışıklı yüzünde çarpık gülüşüyle bana cevap verecek miydi? Hayır, hayır. Kıyamet kopup tekrar dirilene kadar onu bir daha göremeyecektim.

      Denizin kokusu yoğunlaşmış, dalganın kıyıya çarpma sesini duyabiliyordum. Yönümü denize doğru çevirdim, caddeden karşıya geçmek için  adım attım. Kırmızı ışık yandı, ama ne anlama geldiğini idrak edecek durumda değildim. Sahi kırmızı ışıkta geçiyor muyduk, bekliyor muyduk? Peki, ben niye bu yöne yöneldim?  Nereye gidiyordum? Deniz acılarımı dindirecek miydi? Saruhan olmadan hayatıma nasıl devam edecektim?
       
        Düşünceler beynimi kemirirken bir adım attım, korna sesi ve hızla önümden geçip giden bir araba. Yavaşça bir adım daha, artan korna sesine karışan öfkeli insan sesleri. Yağmur hızını yavaşlatmadan yağmaya devam ediyordu, hava çoktan kararmıştı. Bir adım daha attığımda bedenim sert bir cisme çarptı, kendi etrafımda kısa bir dönüş yaptıktan sonra sırt üstü asfalta çakıldım. Çarpan arabanın farlarından gelen beyaz ışıklar vücuduma vuruyordu. Başıma toplaşan insanlar, birbirine karışmış sesler. Başımı gökyüzüne çevirdim. Kasavet çökmüştü sanki geceye, yoksa o da mı üzgündü benim gibi.

"Ağlama kızım, ambulans çağırdık, hastane yakın gelir birazdan," dedi yaşlı bir kadın sesi.

Ağlıyor muydum gerçekten, farkında bile değildim. Vuslat erken gelmişti belki de, Saruhansız daha fazla nefes almayacaktım, topraktan gelen bedenlerimiz toprakta buluşacaktı. Gülümsedim, yağmurda hafiflemişti sanki. Tebessümüm koca bir sırıtışa dönüştü.

"Tövbe tövbe. Kızım niye gülüyorsun? Kafasını çok mu sert çarptı acaba? Yazık çokta gençmiş."

Biraz önce endişeyle seslenen yaşlı teyzenin sesiydi bu. Güçlükle yerden kalktım. Vücudum acıyla sızlıyordu, asfalta düşen yağmur tanelerinin arasına alnımdan damlayan kan taneleri eşlik ediyordu. Hastaneye gitmem gerektiğini söyleyen insan bedenleri arasından kurtulmaya çalıştım. Her hareket edişim de kolumdaki el sayısı artıyor ve sesler daha da karmaşık bir hal almaya başlıyordu. Geride kuyruk olan arabaların korna seslerini, etrafımdaki insanların sesi çekilmez olmaya başladı. Bırakın beni acım büyük. Bırakın nefes almaya takatim kalmayana kadar kaçıp uzaklaşmalıyım. Sevgilim, Saruhan'ım yok artık, ben niye duruyorum buralarda. Gidecek yerim var mı ki? Her nereye kaçarsam kaçayım onsuzluk karşılayacaktı beni.

"Yeter," diyerek bağırdığımda tüm sesler kesildi. İnsanlar bana tuhaf tuhaf bakarlarken aralarından sıyrıldım. "İlginiz için sağ olun ama ben iyiyim," deyip öfkeyle bağırdım. Sanki her şeyin suçlusu onlarmış gibi.

"Deli mi ne?" Dedi sarışın kadın, tepkime kızmış olmalıydı. Ama hiç kimse hiç bir şey umurumda değildi.

Şaşkın ve kızgın bakışların arasından kaçıp karşı caddeye geçtim. Büyük adımlarla hızla yürüdüm, akabinde koştum. Aniden durdum, iki kolumu da açıp gökyüzüne baktım. Hızlanan yağmurun altında gözlerimi kapayıp kendi etrafımda dönmeye başladım.

PEYGAMBER ÇİÇEĞİ  ~Düzenleniyor~Where stories live. Discover now