·33·

2.1K 209 81
                                    

Medya: nf - oh lord

Ölüm.

4 harf bir kelime. Fakat hissettirdikleri fazlaydı. Korku, heyecan, üzüntü veya buna benzer bir çok şeyi bir arada hissettiriyordu.

Fakat ölümün benim için anlamı farklıydı. Kurtuluş olarak görüyordum ölümü ben. Tüm bu hayatımdan, yaşadıklarımdan ve yaşayacaklarımdan kurtulmaktı.

Fakat ben ölmeyi veya yaşamayı bile becerememiştim. Ölümle yaşamak arasındaki o ince çizgide yürüyordum.

Beni itekleyen kişi Jimin'di. Yaşama doğru iteklemişti. Fakat bir sonuç elde edememekle beraber kendisi de benim yüzümden o çizgiye mahkum kalmıştı.
Hayatında yer edinmeseydim ve tek başına kaçmasına ikna etseydim güzel bir hayat kurup yaşayabilirdi. Fakat o yanlış yapmıştı beni severek. Ona iyi gelen birilerine aşık olmalıydı, bana değil.

Ama tek onu suçlayamazdım. Benim de yanlışlarım vardı. Ona aşık olmak ve yavaşça ona çekilmek benim en büyük yanlışımdı. Aynı zaman da zayıflığım.

Evet.

Jimin benim zayıflığımdı. Ona bir şey olacak düşüncesi bile bana zarar verirken o benim yüzünden zarar görecekti. Bu daha çok canımı yakıyordu. Bu yüzden kapalı gözlerimden akıtmayı ihmal etmemiştim o tuzlu sıvıyı.

Gözlerimin önüne sürekli Jimin'in yüzü geliyordu. O soğuk, göz altları morarmış, teni bembeyaz bir Jimin.

Yaşamazdım ben.

Onsuz devam etmezdim. Fakat beni korkutan bu değildi. Beni korkutan sürekli gözümün önüne gelen Jimin'in acı çekmiş olmasıydı. Acı çekmesine katlanamazdım.

Gözyaşlarım çoğaldı ve dudaklarımın arasından koca bir hıçkırık çıktı. O sıra bana seslenilmişti.

"Taehyung." Ses derinlerden gibi geliyordu. Ama önemli olan bu değildi. Asıl önemli olan bu sesin Seung Gi'nin sesi olmasıydı. Bedenim titremeye başladı. Ancak o zaman fark edebildim soğuk bir betonun üzerinde yattığımı.

Sonra tekrardan ismim söylendi. Fakat bu farklıydı. Endişe doluydu, sevgi doluydu. Bu Jimin'in sesiydi.

Ama anlam veremiyordum. Kafayı yiyecekmiş gibi hissetmiştim. Soğuk bir betonun üzerinde uzanıyordum. Gözlerimin önünde sürekli Jimin'in ölü vücudu vardı. Kulaklarımda iki ayrı ses yankılanıyordu.

Biri Jimin, diğeri ise Seung Gi'ydi.

Daha sonra bir el hissetmiştim başımın altında. "Sikeyim, Taehyung neden bu halde?"

Seung Gi'nin sesi iyice yakınlardan gelmeye başlayınca titrememi durdurmaya çalışarak gözlerimi açmaya çalıştım. Lanet bir rüyanın ortasında olmalıydım. Uyanacak ve Jimin'in huzur dolu uykusunda oluşunu görecek, ona sımsıkı sarılıp, dudaklarından küçüp bir öpücük çalıp, kokusunu içime çekerek yeniden uykuya dalacaktım.

Fakat olmadı.

Gözlerimi açtığımda karşımda Seung Gi'nin endişeli yüzünü gördüm. Etraf tanıdık geliyordu. Eskiden beri adamlarına dövdürdüğü adamları tuttuğu depoydu burası. Bu depoya en son geldiğimde Seung Gi'nin Jimin'e vermiş olduğu süreyi azaltışını duymuş ve ondan sonra kaçmaya karar vermiştik.

Ya ben hala lanet rüyanın ortasındaydım ya da biz yakalanmıştık. Bir kaç saniye bunu ciddi manada düşündüğüm o sırada betonun soğukluğu, Seung Gi'nin dokunuşları ve kokusunun gerçekliği yüzüme bir bir çarptı.

Yakalanmıştık.

Tüm bu oyunun sonuna gelmiştik. Ve rüyam aklıma geldi o saniyede. Jimin'in ölü bedeni. Hemen ayaklandım. Seung Gi bu saniyede geriye çekildi. Korku dolu gözlerimle etrafı taradım. Seung Gi umurumda bile değildi.

flawless あ vmin ✓Opowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz