1. BÖLÜM-DÜZENLENDİ

9.8K 318 49
                                    

"Mavişimm!"

Derin bir nefes alıp daha yeni okumaya başladığım kitabımın kapağını kapattım. Kaçınılmaz bir şeydi... Ne zaman elime bir kitap alsam, okumaya başlasam, sürekli birileri okumama engel olurdu. Odamın kapısı çalınmadan pat diye açılınca başımı oraya çevirdim. Ece yüzündeki kocaman gülümsemesi ile bana doğru gelmeye başladı.

"Beni buraya eve tıkmak için mi getirdin hain maviş? Kaldır o koca kıçını da beni gezdir bakalım!"

Hafifçe kaşlarımı çatarak sahte bir kızgınlıkla baktım Ece'ye. Bu kız oturmak nedir bilmez miydi Allah aşkına!

"Ece geldiğimiz günden beri popomuzu yere koyduğumuz mu var Allah aşkına? Mardin'in gezilmedik yerini bırakmadık zaten. Biraz da evde vakit geçirmek istiyorum." deyip yatakta uzandım. Ece yanıma gelip beni çekiştirmeden öncede keyfim gayet yerindeydi.

"Hadi ama Hayal.... Pazar günü geri döneceğiz zaten. Arkadaşlarını ara da son bir kez onlarla buluşalım!"

Bir müddet Ece'ye dirensemde sonunda derin bir of çekerek yerimden kalktım. Bu kızla baş etmek gerçektende imkansızdı yahu! Sonuçta Ece'den bahsediyorduk ve bu inatçı kızı istediğinden vazgeçirmek hiçde kolay değildi. İnatçı keçinin tekiydi işte.

"Hadi gitde hazırlan inatçı keçi! Ben kızlara mesaj atarım."

"Sen birtanesin!"

Ece sevinçle el çırparak bana sarıldı ve yanağıma kocaman sulu bir öpücük kondurarak odadan çıktı. Bende üzerimi değiştirmek için gardırobumun yanına gittim. Siyah pantolonumu ve kısa kollu önü desenli beyaz tişörtümü dolabımdan çıkararak üzerime geçirdim. Mardin'in sokaklarında gezerken İstanbul'da giyindiğim kadar rahat giyinemiyordum tabi. Mardin'e ayak bastığım an Kahraman aşiretinden Ahmet Ağa'nın kızı Hayal Kahraman oluyordum. Ve tabiki ona göre davranıp ona göre hareket etmek zorunda kalıyorum.

Mardin her şeyiyle büyülü bir şehirdi. İstanbul'dan farklı olarak sakin, sessiz bir şehirdi. Mardin'i daha çok seviyordum ama buradayken farklı bir kimliğe bürünmek zorunda kalıyordum. Oysa İstanbul'da üniversite okuyan sıradan ve basit bir kızım. 14 yaşından beri İstanbul'da teyzemin yanında kalıyordum. Mardin'de kızların okunması pek hoş karşılanmadığı için babam beni İstanbul'a göndermişti sırf okuyabilmem için. Özellikle ağa kızları diğer aşiretlerden güçlü ağalarla evlendirilip güçlerine güç katıyorlardı. Ama babam bu konuda bana destek çıkmış ve onca söze rağmen beni okutmuştu. Şu anda da İstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesinde 3. sınıf öğrencisiydim.

Daldığım düşüncelerden çıkarak odadan çıktım ve anneme haber vermek adına salona doğru yürüdüm. Salondan gelen bağrışlarla adımlarımı hızlandırdım ve salonun girişinde durdum. Annemi ve babamı ilk defa bu kadar öfkeli görüyordum. Endişe tohumu içime düştü ve orada filizlenip büyüdü. Tüm vücudumu endişe kapladı.

"Bu işin sonunu hiç düşündün mü Ahmet Ağa? Bunu ona nasıl açıklayacaksın hiç düşündün mü? Vicdanını nasıl susturacaksın hiç düşündün mü?"

Annem avazı çıktığı kadar bağırırken şaşkınlıktan ne yapacağımı bilemiyordum. Annemi 20 yıllık hayatım boyunca bir kere bile babama sesini yükseltirken görmemiştim. Babam her ne yaparsa yapsın annem babama bir kere bile karşı çıkmamış, her zaman babamın kararlarının arkasında durmuş ve ona destek olmuştu. Zaten babamda bu zamana kadar bizi üzecek, yıpratacak hiçbir atakta bulunmamıştı. Şimdi ne yapmıştıda annem bu kadar sinirlenmişti ve babama bağırıyordu. Onu bu kadar sinirlendiren şey neydi merak ediyordum.

"Bağırma Asmin! Bana sakın sesini yükseltme! İyi düşündüm taşındım! Bir çıkar yolu yok! Bizim için en doğrusu bu!"

Babam her ne kadar bağırmasada o kadar sert konuşmuştu ki bir an olduğum yerde titredim. Resmen gözlerinden ateş çıkıyordu ama annem bunu göremeyecek kadar öfkeliydi.

SEN BENİMSİNHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin