Liv yedi ,acımasız? aciz? ilah?'

55 4 2
                                    



italik yazılar; Yoongi.
normal yazılar; Jimin.
kalın yazılar Jimin'in mektupları.

'

medya'' Velvetears - We All Wanna Die Sometimes

'Ölürken gülümsemeye çalışmayı bırak'

'

"Sana, gülümsemen gülmem için tek sebep dediğimi hatırlıyorum, sanırım aylar birbirinden zamandan başka bir şey almıyor. Hala aynı olan ben, değişime uğramadığım için dünyadan yavaş yavaş siliniyorum. Biliyorum, sen güçlü olacak kadar varsın. Ben susacak kadar yokum. Ben tekrar tekrar söylesem de anlatamayacak kadar acizim, sen, sen hiçbir şey yapmasan da bana tüm hislerini anlatacak kadar sağlamsın. Şimdi sadece aptal olmanı, beni hiç tanımamış olmanı umuyorum; eğer bunları yaptıysan ve şuan beni yine de bırakabiliyorsan. Bunca zaman dediklerimden, tek bir kelimesini bile anlayıp beni yine de bırakıp gidebiliyorsan; Sen hayatımda gördüğüm en acımasız, kişisin."

'

Ellerim nadir olan fotoğraflarımızın üzerinde gezerken yüzümde kendime hakim olamadığım bir gülümseme vardı. Sebepsizdi, sebebi vardı ama nedeni yoktu. Aklım uçmuş gibiydi.

"Kahven soğuyor"

Taehyung, önümdeki kupayı gösterek konuştuğunda ciddiyetle bakan yüzünden tırsarak hızlıca kahveden bir yudum almıştım. Tanrım! hala sıcacıktı.

"Jimin, farkında mısın?," Taehyung tam karşımda kaşları çatılı bir şekilde bana bakarken söylendi. "Aptal bir aşık gibi davranıyorsun"

Öyle mi davranıyordum? Hayır, içimde yaşadığım patlamaları yansıttığımı asla düşünmüyordum.

"Sen bu eve onunla yapamadığın için geldin, bak-" yüzüme acıyan gözlerini dikmeye devam ettiğinde, içimde karanlık bir his kıpırdadı. "Eve gittiğini biliyorum, birkaç haftadır gidiyorusun, farkındayım. Birkaç gündür eve farklı bir şekilde geliyorsun, işine odaklanamıyorsun; bizimle iletişime bile geçmiyorsun sürekli düşünüyorsun"

Yavaşça yükselen sesi Jungkook'u endişelendirmiş gibi salona hızlıca giren beden, gözlerini bizim aramızda hızlıca dolaştırmıştı. Ellerindeki bezlerle kuruttuğu ellerini yaklaşıp Taehyung'un buradan bile belli olan kasılmış bedenine sardı. Sakinleştirmeye çalışır gibi belini okşayan ellerini gördüğümde istemsizce yutkundum, Taehyung sorunlarımı her zaman üstüme gelerek çözmeye çalışırken; Jungkook, onu sakinleştirir ve beni sessizce dinlemesini sağlardı. Ama bu sefer yapamamıştı, Taehyung bana karşı oldukça dolmuş olmalıydı ki, Jungkook'un belindeki ellerini tutarak elleri arasında hapsetmişti.

"Eğer ona geri dönmeyi düşünüyorsan -ki bunu asla onaylamıyorum- kendini daha fazla yıpratmadan geri dön Jimin.." Sıkıca tuttuğu eller, bileklerini okşayarak farkettirmeden sinirli bedeni sakinleştirdiğinden bakışları yumuşamıştı. "Sana bu evden git demiyorum, yani bizim için bir sorun yok hatta burada kaldığın için Jungkook mutlu bile.." Bakışları yanındaki bedenin masum ve stressli ifadesine dönünce yüzünde garip bir tebessüm oluşmuştu.

Taehyung'u bu şekilde görmek... bu bana birkaç yıl önce söylense saatlerce güleceğim cinsten bir görüntüydü. Dünyanın en hovarda insanı şu anda kalbini tamamiyle bir kişiye adamıştı ve gözleri ondan başkasını görmüyordu.

"Sadece seni düşünüyorum," Endişe barındıran, anlayış dolu gözler direkt olarak bana bakıyordu, "Git, konuş ve rahatla.."

O an kısaca başımı sallamıştım, üçümüz birbirimize bakarak gülümsemiştik biraz. Sonra Jungkook, Taehyung'un bedeninden zorla ayrılarak benim yanıma gelip bana sıkı sıkı sarılmıştı. Desteğin en derinlerime kadar hissederken, en yakın arkadaşım kıskanıp sevgilisini bedenimden ayırmıştı, biraz dalaşmanın ardından odalarına geçen bedenlerin ardından biraz daha düşünmüştüm salonda.

Liv 'Yoonmin,Where stories live. Discover now