Liv (on)sekiz ,hiçbir şeyi ertelemek yok'

85 5 3
                                    


italik yazılar; Yoongi.
normal yazılar; Jimin.
kalın yazılar Jimin'in mektupları.

'

medya' Gökhan Kırdar - Yerine Sevemem

'Senden uzakta hep bir şeyler eksik'

'

'Farkında mısın? Yarın günlerden ne? aslında önemli değil ama sen, severdin. Bilmiyorum, değişmiş de olabilirsin, şahsen ben değiştim.. Galiba, artık seni beklemiyorum. Sanırım..Gelmeyeceğine emin oldum, geçenlerde bıraktığın çiçek o, soldu. Mor çiçek, karardı. Bir defterin arasındaydı ama bir türlü bulamıyorum. Yani, bitti. Aydınlığımızı bizden öylece aldın. Yarın, doğum günüm.. Ve Park Jimin, ben gidiyorum. Bu sefer gerçekten gidiyorum, senden gidemesem de bu evden gidiyorum. Bu şehirden, belkide bu ülkeden gidiyorum. Bu bir veda yazısı, okuyabileceğin son yazım.. Park Jimin,

elveda..'



Boğucu bir hava, boğucu bir ses karmaşası. Min Yoongi, kalabalık içinde köşede yerini aldığında hali hazırda kendini çoktan soyutlamıştı. Önünden öylece ilerleyen insanlara boş gözlerle öylece bakıyordu. Ayakların dibine yasladığı, oldukça hafif bir çantası vardı. İçine koyacak hiçbir şey bulamamıştı, gidiyordu. Ama nereye? İçi boş olan, süsten bir valizi vardı. Ayakkabıları yağmurun etkisiyle ıslanmıştı, hiç umursamadan daldığı su birikintilerinde sadece kendi yansımasını görüyordu. Yorulmuştu. Hayatını tamamen değiştiren kararlar almıştı, Min Yoongi, yorulmuştu.

Ayakları arasında sıkıştırdığı valizi eline alarak ilerlemeye başladı, tren yarım saat içinde kalkacaktı. İlk adımını attığında, insanlar dışarıdan gürültüyü koparmaya devam ediyorlardı. Sakin olabileceğini düşündüğü köşeye geçtiğinde, öylece oturdu. Karşısında yaşlı bir adam oturuyordu. Sürekli konuşarak ses çıkaran insanlara ters bakışlar atarken Yoongi'ye ithafen "bu insanlar neden hiç susmaz, saygıları bile yok" demişti. Haklıydı, ama Min Yoongi sadece kafasını sallamakla yetinmişti. Onun kafası çok daha dışarıdaydı, bulundukları istasyonun da dışında bir yerlerdeydi.

Yaşlı adam bastonuyla Yoongi'nin ayağına dokundu, "Nereye gidiyorsun, evlat?" Min Yoongi de sordu bu soruyu kendine bir kez daha, nereye gidiyordu? Lanet olasıca dünyada onun yükünü taşıyabilecek bir yer var mıydı?

"Ben, bilmiyorum.." Huzursuz bekleyişler, trenin 15 dakika içinde kalkacağı yönünde bir ikazı takip etti. Nereye gideceğini bile bilmiyorken, ne yapacaktı ki? Nasıl hayatına devam edecekti?

"Yüreğindeki kor ateş buradan bile hissediliyor.." Yaşlı adam hüzünlü gözlerini birkaç dakikadır diktiği gencin gözlerinden ayırmadı. "Çok cesaretlisin, evlat"

"Ben, anlamadım efendim"

"Diyorum ki, kül olacağını bile bile gidecek kadar cesaretlisin.." Yaşlı adamın yüzünde bir gülüş peydahlandı. "Ama bu gerekli bir cesaret mi?"

Yoongi o an sebepsiz bir biçimde adamdan pek hoşlanmadığını anladığında yüzünü çevirdi ve kalkmak için elini bavuluna attı. "Efendim, o benden çoktan gitti."

Adam, Yoonginin bavulu tutan elini sıkıca kavradığında kelimeler dudağını çoktan harekere geçirmişti, bu bir emirdi, o adam orada olmalı ve o trene binmeliydi. Min Yoongi'nin yeri ise orası değildi, hiç olmamıştı.

"Evlat, ondan bahsetmediğimi biliyorsun. Sen, gidecek kadar cesaretlisin.. Onu arkanda bırakacak kadar cesaretlisin.. Peki bu değecek mi? Onu unutabilecek misin?"

Liv 'Yoonmin,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin