20

1.3K 81 20
                                    



XX

Ömer eve döndüğü zaman, Macide gözlerini açmış, fakat henüz kafasını toparlayamamıştı. Madam asık suratıyla girip çıkıyor ve kendi bildiği birtakım ilaçlarla tedavisine devam ediyordu. Vakayı yarım yamalak Türkçesiyle anlatamayacağını aklı kesince susmuş ve tekrar işine koyulmuştu. Ömer karısını bayıltan bu sıska karının kim olduğunu pek merak ediyordu.

Macide yarı açık gözlerle bir müddet tavana baktıktan sonra başını yavaşça yana çevirdi. Orada ayakta duran Ömer hemen:

"Karıcığım, karıcığım!.. Ne oldu sana?" diyerek genç kadının ellerine sarıldı. Macide ilk anda hiçbir şey hatırlayamadığı için sadece gülümsedi ve gözlerini kapadı. Madam getirdiği birkaç şişeyi topladıktan sonra başıyla hafif bir selam verdi ve odayı terk etti. Karı koca ani bir sessizlik içinde dakikalarca birbirlerine baktılar. Vakit gece yarısına yaklaşmış, sokaklarda gürültü kesilmişti. Serince bir rüzgâr açık pencerenin kalın ve kirli perdelerini kımıldatıyordu. Ömer:

"Üşüyeceksin... Haydi seni soyayım da yorganın altına gir!" dedi. Fevkalade bir dikkatle karısının sırtından elbisesini, ayaklarından çoraplarını çıkardı. Kendisi de soyunarak elektriği söndürmeden yatağa girdi.

Kolunu Macide'nin başının altına sürdükten sonra gene uzun zaman hareketsiz kaldılar. Kadın duvardaki meçhul bir noktaya ve Ömer onun yüzüne bakıyordu. Macide, rengi biraz solmuş, çenesi biraz daha uzamış olmasına rağmen hep güzel, belki daha güzeldi. Abajurun ışığı kirpiklerinin ucunu kırmızıya boyuyor, dudakları zaman zaman ürperir gibi kımıldıyordu. Nihayet başını yavaşça kocasına doğru çevirdi. Ağzından ilk çıkan söz:

"Ne yaptın?" suali oldu.

Ömer fısıltı halinde söylenen bu kelimelerin ne kastettiğini anlayamadı. Acaba: "Neler yaptın? Neden yaptın?.. Bak beni ne hallere koydun?" manasına mıydı, yoksa: "Ne yaptın, gidip Bedri'yi gördün mü?" demek mi istiyordu? İkinci şekle cevap vermeyi daha kolay buldu:

"Bedri'nin evine gittim" dedi. "Zavallı çocuğun halini görünce hakikaten kendimden utandım. Bir insan ancak haksız bir hücuma uğrarsa bu kadar harap olabilir. Buna rağmen beni arkadaşça, evet, hiçbir şey olmamış gibi, dostça karşıladı. Yaptıklarımı mazur görmeyi ne kadar istediği yüzünden okunuyordu. Her şeyi kendisine anlatınca... Bana hak verdi diyemem... Fakat bana acıdı... Ah, Macide, sen de her şeyi bilsen bana acırdın..." Birdenbire sözünü keserek:

"Ben gittikten sonra gelen kadın kimdi?" diye sordu:

"Ablası!"

"Ablası mı? Bedri'nin ablası mı? Ne istiyormuş?"

Macide kadınla arasında geçen sahneyi hatırlamaktan fevkalade muazzep olduğunu gösteren bir hareket yaptı. Gözlerini Ömer'den çekerek:

"Bilmiyorum!" dedi. "Bedri'nin bizimle ahbaplık etmesi... Bize yardım etmesi doğru değilmiş... Onlara zararı varmış..."

Ömer ne kadar samimi olduğunu kendisi de tayin edemediği bir hiddetle:

"Hayvan!.." dedi. "Ne üstüne vazifeymiş?"

Macide farkında olmadan Ömer'den biraz uzaklaştı. Güç zapt ettiği bir isyan ile, sesi titreyerek:

"Bana, biraz evvel senden dinlediğime benzeyen şeyler söyledi. Belki de daha fazlasını... Aynı şeyleri senin de düşündüğünü bilmesem belki bu kadar fena olmazdım. Hasta ve edepsiz bir kadın derdim. Fakat görüşlerinizin bu kadar yakın oluşu beni deli etti. Onu dinlerken, aklımın almayacağı kadar bayağı iftiralarıyla ezilirken gözümün önünde hep sen canlanıyordun... Kadına kızmaya, onu kovmaya cesaret edemedim. Buna ne hakkım vardı?.. Aynı şeyleri sen de söylememiş miydin?.. Bedri'nin kardeşi beni senden daha çok düşünecek, senden daha iyi tanıyacak değildi ya... Ağzımı açıp bir kelime bile cevap veremedim. Sonra, birdenbire başım döndü... Galiba teyzemlere gittiğini ve onların benden nasıl bahsettiklerini anlatıyordu... Dizlerim bükülüverdi!.."

İçimizdeki ŞeytanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin