#6#

981 80 13
                                    

Doyoung yine ve yine okula gidiyordu. Otobüsler onun hayatıydı. Bunu anlaması pek zor olmasa gerekti, çünkü gününün %85'ini okulda, %10'unu otobüslerde ve geri kalan %4'ü ödev yapmak ve uyumakla, %1'i ise yemek ve tuvalete gitmekle geçiyordu. Eh, alışmıştı bunlara. Daha 10 dakikalık yolu vardı. Trafiği de eklersek, 20 dakika eder diye düşündü ve kendini yine Jaehyun'u düşünürken buldu.
  Tuhaf biriydi Jaehyun. Bazen çok iyi davranıyor, gülüyor, selam veriyordu. Bazense soğuk davranıyor, kızıyor, bağırıyor, görmemezlikten geliyordu. Nedenini Doyounh bilmiyordu. Taeil birkaç kez Jaehyun'dan bir şeyler öğrenmeye çalışmıştı. Ancak, bir şeyler öğrendiyse de Doyoung'a hiçbir şey söylememişti.
Doyoung Jaehyun'a gerizekalı falan diyordu evet ama onun her şeyi anladığını sadece umursamayıp yani daha doğru takmadığını düşünüyordu. Jaehyun duygularını ve tepkilerini saklamada çok iyiydi. Şuan biri ona kötü şeyler söyleyip kalbini kırsa umursamıyormuş gibi görünür fakat eve gidince ağlamaya başlardı. Başkalarının yanında güçsüz görünmek istemiyordu.
  Doyoung ineceği durağa geldiğini fark eder etmez hemen düğmeye bastı. Neyse ki durağı daha geçmemişlerdi ve otobüs durmuştu.
'Ucuz kurtuldum yoksa durağı kaçırıyordum.' diyerek okula doğru yürümeye devam etti.
Okula ulaşmasına yaklaşık 5 dakika kalmışken, karşıdan karşıya geçen 'Hayır, bu gerçek olamaz, hayır onu görmüyorumdur şuan. Hayır. Ah, olamaz beni gördü. Bir dakika selam vermeden mi gitti o? Görmemezlikten geldi! Ben senden büyüğüm ve sıra arkadaşınım be. Hiç saygı kalmamış bu çocukta.' diye içinden söylene söylene ve Jaehyun'a dik dik bakışlar ata ata yürüdü okula Doyoung.
  Soğuktu bu çocuk ya. Her neyse sakin ol Doyoung, sakin ol... diye kendini sakinleştirmeye çalışarak okuluna girdi ve merdivenleri hızlı hızlı çıktı. Sinirliydi, evet ama bunu kimseye belli etmeye niyeti yoktu. O yüzden her gün rutin olarak yaptığı şeyleri yapmaya devam etti. Sırasına eşyalarını koydu ve daha sonra Jungwoo'nun yanına gidip oturdu.
"Selam benim küçük DoDo'm."
"Ulan sen benden küçüksün, ama neyse günaydın Junguwucuğum."
"DoDo ne oldu biliyor musun?"
"Hayır, ne oldu?"
"Lucas!! Bana!! Hediye !! Aldııı."
"E, bu çok normal. Niye bu kadar abarttın ki?"
"Gerizekalı... Çünkü Lucas yani. Şu sıra arkadaşım olan! "
"He, anladım sevdiğin çocuk sana hediye aldı diye kızlar gibi çok sevindin bu mudur?"
  "Yaa! Sevdiğim çocuk demeyelim de, işte arkadaşım ya. Hem erkekler sevinemez mi ulan?"
"Tamam be kızma. Şuan gözlerindeki sevinci en son Wanna One şarkı çıkardığında görmüştüm."
"Evet, biraz öyle olabilir. Lucas en sevdiğim insanlardan biri olma listesinde no #1 falan olabilir. Eğlenceli, biraz da salak. Aynı ben."
"Kütüphaneye gittiğin Jaehyun ağlıyor ama şuan."
"Yok o ağlamaz. Sen varsın ya yanında."
Doyoung yine vurmaya başlayınca, Jungwoo'nun ağzından yine o kelimeler döküldü.
"Ya vurma tamam! Anlıyorum çok seviyorsun, DoJae real tamam!"
Jungwoo söylediği şeylerden sonra kaçarken, Doyoung da arkasından koşuyordu. İkisi de gülüyordu, mutlulardı. Pardon, dördü de...

my classmate//dojaeWhere stories live. Discover now