*-*BÖLÜM14*-*

735 43 4
                                    

...

Salonun ortasında dikilen fantastik dörtlüye şaşkınlıkla baktım. Onlar için bu salon uygun ortam değildi. Onlara uzun kuleleri olan şatolar olmalıydı. Üç adam ve bir kadından oluşuyordu kanun koyucuların elemanları.

Orion’nu daha önce görmüştüm. Ama diğerlerini ilk defa görüyordum.

Kadının gümüş rengi pelerini sanki içeride rüzgâr varmış gibi dalgalanıyordu. Alnında ve çenesinde gümüş rengi dövmeler vardı. Bir nakış gibi yüzünü çevreliyordu. “Ailos.” Dedi ben ona bakarken. Ailos… garip bir isimdi.

Saçları da pelerini gibi berrak mavi olan adama baktım. “Satin.” Dedi yavaşça verdiği baş selamıyla.

Kahverengi pelerini olanınsa yüzünü tamamıyla kaplayan bir maskesi vardı. yağmur sonrası ortaya çıkan toprak kokusu bu adamadan geliyordu. “Balamir.” Diye tanıttı kendini

“Bende Esmer. Buraya geldiğinize göre beni tanığınız açık. Ama ben sizinle tanıştığıma memnun olmadım.” Yüzümü buruşturdum.

“Rahatsızlığını görebiliyorum.” Dedi Balamir. “Ama bu bizden kaynaklı değil.”

“Sorularına cevap verebiliriz.” Dedi Orion.

Ailos “İstersen gelebilirsin.” Diye devam etti.

“Yardımcı olacağız.” Diye tamamladı Satin.

Dışardan gören sadece davet ediyorlar sanırdı. Ama bakışlarında zorlama vardı. Gözleri pelerinlerinin renginde parlıyordu. Konu o kadar basit görünmüştü ki gözüme, hemen kabul etmek istedim davetlerini.

Baran kendine çekti beni. Bedenini bana siper etmişti. “Onu zorlayamazsınız.”  Sesi oyunu kaybeden küçük bir çocuğunki gibiydi.

Ailos “O bir tamamlayan, orta kıtanın lideri Baran Kızılören. Kendi kararlarını kendi verebilir.” Dedi asabiyetle. Bu kadın neden bu kadar asabi? Ben zorlamadım gel diye. Kendin geldin! “Onu zorlamıyoruz.” Ha hayt! Onu benim külahıma anlat sen! Zorlamıyormuş-muş! Büyü kullanman zorlama değil mi yani?! Fantastik dörtlünün gıcık elemanı! Şekil değiştiren ya da vampir diyemiyorum. Çünkü enerjileri onlardan çok farklıydı. Kendi aralarında bile farklıydı bu. Renklere dökecek olursak pelerinleri gayet uyumluydu bunun için. Birbirinden tamamen farklı olan dört renk. Kırmızı, mavi, gümüş ve kahverengi. Elementlere benziyorlardı.

Aslında bu durumu lehime çevirebilirdim. Hissettiğim rahatlamayla Baran’a baktım. “Anlatacak mısın Baran, yoksa onlarla gitmemi mi istiyorsun? Kim bilir söyledikleri hangi yalanlarla beynimi yıkar bunlar.” Çatık kaşlarla karşımızdaki fantastik dörtlüye baktım. “Kusura bakmayın. Hatta bakın! Niye bakmıyorsunuz ki. Yalancı dedim size sonuçta. Her neyse işte. Nasıl algılıyorsanız. Bir şekilde bu kazma dişi ikna etmem gerekiyordu. Piyango size patladı.” Tekrar Baran’a döndüm. “Eee? Ne diyorsun? Onlarla mı gideyim?”

“Seni bırakmayacağımı biliyorsun Esmer.” Kolumu tutan eli daha da sıkmaya başlamıştı. Aov! Sinirlendiriyorum sanırım. İçimdeki puma kıs kıs güldü bu manzaraya. Yürü kızım! Kim tutar seni! Köşeye sıkıştır! Başka seçeneği kalmasın!

*-*MÜHÜR*-*Where stories live. Discover now