4.4

2.4K 413 150
                                    

[story.]

Elimde telefonumu çevirirken doğrudan karşımdaki kapalı plazma televizyonun siyah ekranına bakıyordum. L koltukta bağdaş kurmuştum. Bekliyordum.

Saat akşam dokuzu geçiyordu ve Donghyuck'un dönmesini bekliyordum.

Okulda falan değildi, yalan söylemişti ve ben onu değiştirmek için aptal nuitman olarak çabalarken o gıdım uğraşmıyordu. Hem nuitman, hem de Mark olarak umurunda değildim.

Televizyona diktiğim ve ağrımaya başlayan gözlerimi kırptım, televizyon açıldı. Kumandayı alarak film kanallarından rastgele birinde durdum. Telefonumu açıp Donghyuck ile yazışmalarımıza girdim.

mark: bu arada sana anahtar vermeyi unutmuşum, dersim dörtte bitecek senin için sorun olur mu?

iletildiㅣ15.02

mark: dışarıdaysan seni alabilirim, eve dönüyorum şu an.

iletildiㅣ16.11

mark: hyuck geç kalacaksan söyleyebilirsin.

iletildiㅣ19.43

mark: donghyuck?

iletildiㅣ20.05

mark: bak şu aptal telefonuna endişelenmeye başlıyorum.

iletildiㅣ20.19

mark: görünce haber verirsen sevinirim.

iletildiㅣ21.03

Derin bir iç çekerek sol elimi koyu kahverengi saçlarımın arasına daldırdım. Nasıl hissettiğimi bilmiyordum, hem öfkeli hem de endişeliydim ve dünya üzerinde en çok hislerini kontrol altında tutması gereken kişi bendim.

Tepemdeki sarı ampulün ışığı titredi. Televizyonun kanalı değişti. Zil çaldı.

Zil çaldı.

Aceleyle ayaklanarak kapıya doğru koştum ve beklemeden kilidi çevirerek kapıyı ağzına kadar hızla açtım.

Donghyuck karşımdaydı. Şu an onu kan içinde veya sarhoş görmeyi bekliyordum. Böyle geç kalmış olmasının başka açıklaması olmayacağını düşünüyordum fakat o sapasağlamdı. Kızılımsı kahverengi saçlarının üzerine siyah beresini takmış, deri ceketini giymiş, kayışları gevşek çantasını tek omzuna atmıştı. Bir eliyle kayışın tekini tutarken diğer elinde telefonu vardı ve ağzındaki sakızı çiğniyordu. Gayet rahattı.

"Selam," dedi botlarını çıkarıp içeriye girerken. Yanımdan geçip gittiğinde kapıyı şokla ve bastırmaya çalıştığım sinirimle kapattım. Donghyuck çantasıyla beraber odama girdi ve ışığı açıp çantasını yere koydu, peşinden gittim.

"Biraz geciktin," dedim omzumu kapı pervazına yaslayıp kollarımı göğsümde birleştirerek. O sırada üzerindeki ceketi çıkarıyordu.

"Evet, pardon."

"Keşke haber verseydin."

Donghyuck elindeki telefonunu yatağıma atarken omuzlarını silkti ve beresini de çıkardı. "Şarjım bitmişti. Ben de dışarıdaydım. Numaran da kayıtlı değildi."

Donghyuck çantasını açıp pijamalarını çıkarırken kafamı pervaza yasladım. Derin bir nefes verdim. Bu haline alışmam gerekecekti.

"Aç mısın?"

"Hayır, arkadaşlarla yedim." Donghyuck arka cebinden sigara paketini çıkardı. Ardından bana döndü. "İzlemeye devam edecek misin yoksa soyunayım mı?"

Başımı biraz rezillik duygusuyla iki yana salladım ve kapıyı kapatıp salona döndüm. Her şey normalmiş gibi.

nuitmanWhere stories live. Discover now