-13-

53.1K 3.1K 187
                                    

Akın'la zaman hızlı geçiyordu

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Akın'la zaman hızlı geçiyordu. Son günlerde yoğunlaşan işleri yüzünden sık sık görüşemeseler bile, garip bir şekilde onun varlığını her saniye hissediyordu Hale. Akın, yokken bile her anını doldurmayı başarıyordu. Hale gözlerini onunla açıyor, onunla kapatıyordu. Her nefesini Akın'la birlikte alıyordu sanki. Her gün onu daha yakından tanıyordu. Her gün ona dair yeni bir şey öğreniyordu ve bu mükemmeldi. Hızlı gittiklerini düşünmüştü ama hızlı olan yalnızca duygulardı. Birbirlerinin hayatına yerleşmeleri yavaş yavaş gerçekleşiyordu. Ve hal böyleyken saniyeler bir şelaleden akıyordu hızla ve hiç durmadan. Saatler, bir ırmaktan göz açıp kapayıncaya kadar geçip mazi denizine karışıyordu. Hale nasıl olduğunu anlayamadan tanışmalarının üzerinden iki koca ay geçmişti bile.

Ve Hale âşıktı, delicesine. Artık dünyasını tamamen, çepeçevre sarmış bu adama dursuz duraksız, uçsuz bucaksız âşık olmuştu. Bunun gerçekleştiği belli bir an yoktu. Şu anda aşık oldum diyemezdi. Onu ilk gördüğü anla geçen sabah sahilde kahvaltı yaptıkları o hoş hatıra arasında bir yerde yüreğini Akın'a kaptırmıştı ki bu beklenmedik bir şey değildi. Ona bir şans verirken, hatta ondan uzak durmaya çalışırken bile bu adama aşık olacağını. Fakat bu duyguyu bu kadar yoğun hissedip bu kadar uçlarda yaşayacağını düşünemezdi.

Aklı fikri Akın olmuştu. Kendini Akın'la tanımlamıyor ya da o olmazsa öleceğini düşünmüyordu. Ama onun eksikliğini düşünmeyi de yüreği korkunç bir sancıyla karşılıyordu. Gamzelerinin eksik olduğu, kara bakışlarındaki o tatlı ışıltının şenlendirmediği her an bir parça yitikti. Onun sesi yoksa diğer tüm seslerin, şarkıların, melodilerin bir anlamı yarımdı. Dünyadaki her nesne Akın'la daha anlamlıydı. Açılmayan her perdenin ardında Akın, Hale'ye dair her şeyin yansımasında bir parça onun aşkı vardı. Akın varlığı mühimdi. Yokluğu ise Hale'nin düşünmeyi reddettiği bir çıkmaz.

Bu kadar kısacık bir zamanda, birini hayatınıza bu şekilde yerleştirmek dışarıdan saçma gözükebilirdi. Ama içeriye hükmetmek zordu. Hale'nin kalbi pençelerini çıkarıp aklını ve mantığını bir kenara itiyor, kendi mükemmeline dört elle sarılıyordu. Mantığının yaptığı her hamle geri püskürtülürken Akın kalbine biraz daha yerleşiyordu. Kalbine yerleştikçe aklına da kök salıyordu. Ve küçük bir toprak parçasını kucaklayan ağaç kökleri gibi Hale'nin her bir yanını sarıyordu aşk. Genç kadın durduramıyor, kendisini çekip çıkaramıyordu düştüğü girdabın içinden.

Aslında bunu istemiyordu da. Aşka böylesine teslim olmak güzel bir şeydi. Akın'ın ve ona olan duyguların onu ele geçirmesini seviyordu. Çünkü bu şekilde kendini ilk defa eksiksiz hissediyordu. Akın'a âşıkken ve O, kendisini sevgilim diye çağırıyorken Hale'nin hayatında tek bir boşluk bile kalmıyordu. Doluyordu. Akın'la tamamen, tıka basa doluyordu. Akın'ı gerçekten ve vazgeçemeyecek kadar çok seviyordu. Bunu durdurmak da istemiyordu.

İstediği üç şey vardı. Akın, onun aşkı ve mezara kadar sürecek olan bir birliktelik.

Bu düşünceler sesli bir şekilde iç geçirmesine neden oldu. Yalnızca iki aydır birlikte olduğu bir adamla bir gelecek düşlemeye başlamıştı Hale. Şu an gayet normal ve şaşırtıcı derecede güzel geliyordu bu arzu. Ama aylar önce ona böyle bir şey söyleseler dehşete düşerdi. Ele avuca sığmayan kalbini kısacık bir süre içinde yakalayıp hapsedebilecek bir kafes olmadığını söylerdi. Oysa şimdi, o zamanlar Akın'ın gözlerinden habersiz oluşuna yanıyordu bütün benliğiyle. Onu bir kafes olarak görmüyordu. Kendisine bahşedilen uçsuz bucaksız bir gökyüzü gibiydi Akın ve Hale o göklerde özgürce kanat çırpmanın hayalini kuruyordu.

Mor BulutlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin