BÖLÜM 3

115 11 6
                                    

-Kyungsoo-

Kafamın içinde beni rahatsız eden sesler duyuyordum. Derinden gelen ses desibelini arttırırken istemsizce yüzümü buruşturdum. Bu neydi böyle?

Telefonum? Hayır, zil sesine benzemiyordu.

Korna sesleri? Bu da hayır.

Ah, hayır.. Çalar saatim!? Lanet sesler keyfimi iyice bozduğunda gözlerimi açtım ve yataktan doğrulmadan elimle komidinin üzerinde duran saate sert bir el darbesi geçirdim.

Saat sustuğunda gözlerimi açmaya çalışıp bir kaç kez kırptım ve elime telefonu alıp saate baktım. Bakmamla gözlerim hiç olmadığı kadar açıldı.

GEÇ KALIYORDUM.

Ah, tanrım geçirdiğim bir hafta boyunca hiç aksatmadan geç kalan ben, yine ve yine geç kalıyordum. Biri beni dürtmeli bu konuda! Tanrım! Kovulmadığıma şükretmeliyim değil mi? Bence de öyle.

Hızlı hareketlerle akşamdan hazırlamış olduğum ütülenmiş kıyafetlerimi bir çırpıda giyip iş çantamı, anahtarımı ve cüzdanımı alıp hızlı adımlarla evden ayrıldım.

~~~~~

"Hey! Önüne baksana! Lanet herif."

Karşıdan karşıya geçerken ki yediğim facia bana ders olmuşçasına tırsarken bir yandan hem kendime hem de sürücüye saydırıyordum.

Saydırmalarım devam ederken hızla köşeyi döndüm ve büyük şirket binasının silueti görünürken gülümsedim. 'Sonunda.' dedim kendi kendime. Adımlarımın temposunu arttırıp şirketten içeri adımımı attığımda, içerideki danışman sekreterlere başımı eğip geçtim.

Ofise vardığımda her zamanki gibi koltuğumda oturan 'patron' kılıklı uyuz herif duruyordu. Hayır.. Yani niye her gün sandalyeme oturmak zorundasın?

Yüzümü buruşturmama ramak kala koltuğumdan kalktı, yanıma yavaş hareketlerle ve piç sırıtışıyla gözlerini bana dikerek o dolgun dudaklarını aralayıp kulağıma fısıldadı.

"Geç kalmanın cezasını biliyorsun değil mi Kyungsoo-ah?"

"Ah.. Evet efendim."

Yanlış anlamayın. Bu geç kalma cezası, aslında düşündüğünüz şey değil. Bütün gün ayak işlerini bana yaptırıyor. Evraktır, belgedir, dosyadır derken kendi yapacağı işleri bana yaptırıyor. O da yetmiyor, ayağına köpüklü kahve getirmemi, işlerimi o günde bitirmemi söylüyor. Böyle sadist bir insanla haşır neşir oluyorum. Adamım, neden bana çatmak zorundaydın? Tanrım, ne yaptım da bu uyuz herifi başıma verdin?

"O zaman.. odamda bekliyorum Kyungie.~"

O aegyonu bana yapma lütfen. Hiç sevimli olmuyorsun.

Oflaya sıkıla eşyalarımı masama koyup bir kaç düzeltmemi yaptıktan sonra gerekli evrakları elime alıp patron odasına ilerlemeye başladım. Adımlarımı isteksizce ve yavaşça atarken kaçamayacağım kaderime doğru yol alıyordum.

Parmaklarım kapının kulpunu tuttuğunda içimde bir titreme oluştu. Umursamayarak kapıyı yavaşça açtığımda karşılaştığım görüntüyle yerimde çakılı kalmıştım. Hah?

Şuan, patron Jongin, karşımda sekreterle yiyişiyordu. Hani, bilirsiniz o pembe dizilerde hep olur. İşte ben de kendimi o pembe dizinin içindeymişim gibi hissediyorum. Ne alaka ise artık..

"I-ıhm.. B-ben sonra gelsem..iyi olur."

Sesimle her ikisi de irkilip üstünlerini düzeltirken, o yılışık kadın saçlarını arkaya atıp kısa olan eteğini çekiştirdi ve derin bir nefes alıp evrakları masaya koydu.

Kuyruklu YıldızımHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin