10

2.9K 222 37
                                    

Saat akşam 10'u geçiyordu. Jimin zaten işten 10'da çıkıyordu. Bu geç saatte Jungkook'u evinde görmeyi tabiki beklemiyordu. Hem de yeri temizlerken. Ayrıca burnuna mis gibi yemek kokuları da geliyordu. Şaşkınlıktan dondu kaldı bir süre. Onun bu ifadesini gören Jungkook sırıtıyordu.
"Hey sağır mısın? Hoşgeldin dedim." Jimin sonunda kendini topladı.
"Sen gitmedin mi hala." O sırada gözleri evin içinde dolaşıyordu. Ev tertemiz olmuştu. Ayrıca bıraktığından daha topluydu. Bu ne demek oluyordu böyle. Ne yani Jungkook onun evini mi temizlemişti.
"Hııı gittim şu an evimdeyim. Tövbe yaa bu nasıl bir soru. Burdayım işte." Jimin gözlerini kırpıştırdı. Hala anlamaya çalışıyordu.
"Temizlik mi yaptın?" Jungkook bu durumdan sıkılmaya başlamıştı. Ne görüyorsa oydu işte. Soru bombardımanına tutuluyordu resmen.
"Bakıcı daha fazla soru sormadan önce banyoya geç ve ellerini yıka. Ben çok açım valla. Bir öğün yedim bugün sadece."
Jimin Jungkook'un dediğini yapmaya karar verdi. Madem yemek hazırlamış yerken konuşmak daha mantıklıydı. Ceketini ve minik sırt çantasını dolaba bırakıp banyoya gitti. Yorgundu. Ama bugün en azından okula gitmemişti. Ellerini yüzünü yıkayıp içeri geçti. Jungkook masanın başında tabaklara çorba dolduruyordu.
"Gel hadi çorba soğumasın." Jimin tereddütle başını salladı. Jungkook'un karşısına oturdu.
"Anlatacak mısın?" Jimin şu anki tuhaf durumlarını merak ediyordu. Jungkook neden gitmemişti.
"Anlatacak çok da bir şey yok aslında. Sabah bakıcılığını yaptığın bebekle konuşmalarınızı rahat rahat yapın diye banyoda ayakta dikilirken çok yoruldum. Siz gidince de yatağa uzanmıştım. Sonra da uyuyakalmışım." Jimin dikkatle Jungkook'u izliyordu.
"Ve uyanınca da şöyle bir evi temizleyivereyim dedin öyle mi?" Jungkook rahatsız olmuş gibi görünüyordu. Sanki tam olarak ne diyeceğini bilemiyordu.
"Kahvaltı yaparken senin ne kadar pis bir insan olduğunu farkettim. E ben de bir seferlik temizleyeyim bari dedim. Bugün vaktim de vardı." Jimin duyduklarına sinirlenmişti. Bu çocuk neden hep sinir etmek zorundaydı onu.
"Ben pis falan değilim bi kere tamam mı. Sadece son günlerde evle ilgilenmeye vaktim olmadı. Yoksa gayet temiz bir insanım." Jimin'in atarına karşı Jungkook tavşan gibi sırıtıyordu.
"Tamam prenses kızma. Sen tabiki pis falan değilsin." Jimin elindeki kaşığı bıraktı ve Jungkook'a ters bakışlar atmaya başladı.
"Bana prenses deme." Jungkook ifadesini değiştirmiyordu. Ayrıca çok da rahat görünüyordu şu an.
"Neden onu sadece sevgilin mi diyebilir?" Jimin iyice öfkelendi.
"Tae benim sevgilim falan değil. En yakın arkadaşım. Sen beni nerenle dinliyorsun Allah aşkına." Jungkook kuşkuyla bakıyordu Jimin'e.
"Hiç öyle arkadaş gibi görünmüyordunuz. Sen çok safsın. O seni arkadaş olarak görmüyor." Jimin gülmeye başladı. Sinirden gülüyordu.
"Saçmalıyorsun. Sen ne biliyorsun ki bizim arkadaşlığımız hakkında."
"Ah cidden Jimin nasıl bu kadar saf olabiliyorsun. Bahse girerim tanıştığın herkesin iyi kalpli olduğunu düşünüyorsundur. Nasıl bir dünyada yaşadığımız hakkında hiçbir fikrin yok." Jimin bu sözler üzerine direk düşündüğü cevabı verdi.
"Evet Jungkook tanıştığım herkesin iyi olduğunu düşünüyorum. Hatta tüm dünyanın. Sadece senin dışında." Bu defa Jimin alaylı gülümsüyordu. Jungkook belli ki bozulmuştu bu sözlere.
"Benden o kadar çok mu nefret ediyorsun?" Bu soruyu sorarken hüzün vardı Jungkook'un yüzünde. Jimin bunu görmüştü. Kalbi acımıştı bir an. Neden böyle içine oturmuştu bu soru. Ne demeliydi. Jungkook iki gündür ona nasıl da yardım etmişti. Yarasıyla nasıl da merhametle ilgilenmişti. Jimin sessiz kaldı bir süre.
"Jungkook teşekkür ederim. Dün için de bugün için de." Jungkook sırıtmıyordu şimdi. Her zamanki halinden çok daha farklıydı. Ciddiydi.

Jungkook kırılmıştı Jimin'in sözüne. Neden kırılmıştı ki. Jimin onun için öyle önemli birisi değildi. Ama sonra Jimin'in yüzünde pişmanlık gördü. Jimin ona samimiyetle teşekkür ediyordu. Belki de buna çok takılmayıp ortamın havasını değiştirmek en iyisi olacaktı.
"Hımm peki madem sevgili değilsiniz sevgilin var mı?" Jungkook yine gülümsüyordu. Bu sorunun Jimin'i şaşırtacağını biliyordu ve öyle de olmuştu. Jimin anlamsızca bakıyordu Jungkook'a.
"Neden? Benimle ilgileniyor musun?" Jimin buna ihtimal vermese de sormuştu işte. Jungkook'sa beyninde direk olumsuz yanıtladı bu soruyu. Çok saçmaydı. Jimin'den falan hoşlanmıyordu. Peki kalbi ne diyordu?
"Ahahaha komiksin bakıcı. Güldürdün beni akşam akşam. Ben ve sen hahaha hayal gücün nasıl çalışıyor öyle." Jungkook alaya aldı Jimin'i. Bu durumda yapabileceği en doğru şey buydu.
"Peki madem. Önce sen cevap ver. Sevgilin var mı?" Şaşırma sırası Jungkook'taydı. Jimin'den böyle bir karşı atak beklemiyordu.
"Ne o benden hoşlanıyor musun yoksa?" Aynı şekilde cevap vermeyi tercih etti.
"Ha ha ha çok komik. Hoşlandığım tarzdaki erkeğe yakın bile değilsin." Jungkook yine bozuldu içten içe.
"Nasılmış ki senin hoşlandığın erkek tarzı. Benim gibi mükemmel bir varlığa böyle diyebildiğine göre oldukça zevksizsin." Jimin alayla güldü.
"Tabi ne demezsin çok mükemmelsin. Ben nazik erkeklerden hoşlanırım. Senin tam tersin yani."
Jungkook Jimin'in kendisini tanımadığını biliyordu. Aslında sevdiklerine karşı gayet kibar biriydi. Arada şakadan kaba davransa da yumuşak kalpliydi. Ayrıca sevdiklerini çok da düşünürdü. Tabi şu hayatta sevdiği, değer verdiği çok da insan yoktu. Bir Yugyeom vardı hayatında bir de ölünceye kadar ona bakan büyüten bakıcısı. Jungkook ikisine de değer vermiş, güzel sevmişti. Jimin'se onu tam tanımadan önyargıyla yaklaşıyordu.
"Bu sevgilin olmadığı anlamına geliyor heralde." Jungkook gülümsüyordu. Jimin ise yine şaşkın gözlerle bakıyordu ona.
"Ne yani sen benim söylediklerimden bunu mu anladın." Jimin de gülmeye başladı.
"Açım. Ben de çok bir şey yiyemedim bugün. Şimdi de senin yüzünden yiyemiyorum." Jimin bunu söyledikten sonra Jungkook gülümseyerek çorbasına gömüldü.
"Evet biliyorum ellerime sağlık. Çok beğendin itiraf et. Soslu makarna da var daha." Jimin yanındaki tencereye baktı.
"Zehir koymadın değil mi içine? En iyisi önce sen ye. Senden sonra rahatlıkla yiyebilirim ben de. Bu defa Jimin sırıtıyordu. Az önce Jungkook gibi davranmıştı ve bu hoşuna gitmişti.
"Vazgeçtim yeme sen makarna falan. Hepsini ben yerim." Jungkook Jimin'in dalga geçtiğinin farkındaydı. Yine de hoşuna gidiyordu onunla böyle konuşmak. Jimin çorbasını bitirince tabağına makarna doldurmaya başladı. Gerçekten acıkmış olmalıydı. Jungkook ise buna mutlu olmuştu. Yani gitmeyip yemek yapmak gerçekten iyi bir fikirdi. Jungkook da makarnasını koyarken Jimin'i izliyordu bir yandan. Ne kadar iştahla yiyordu böyle. Beğenmişti heralde. Jungkook gülümsedi.
Yemekleri bitmek üzereydi. Jungkook'un aklına yine şeytanlıklar geliyordu. Son lokmasını yerken konuşmaya başladı.
"Gri boxerın sana biraz küçük gibi görünüyordu. Bir beden büyüğünü alsan daha rahat olur sanki." Jungkook şeytanca sırıtıyordu. Jimin de o sırada ağzı dolu olduğu için şaşkınlıktan yemek bozağına kaçtı. Öksürmeye başladı.
"Yavaş ye boğulacaksın. Kıtlıktan mı çıktın bugün. Yoksa normalde de böyle çok mu yersin."

Jimin öksürüğünü kesmeye çalışıyordu. Birkaç yudum su içip rahat nefes almaya başladı. Ne yani Jungkook sabah giyinirsen onu görmüş müydü.
"Yaaaa. Sapık mısın sen. Ben giyinirken beni neden dikizliyorsun. Sen cidden dayak istiyorsun." Jungkook ağzını 'o' şekline getirip bir elini de ağzının üstüne kapattı.
"Aaa nasıl korktum nasıl korktum." Jungkook kahkaha atıyordu. Jimin iyice uyuz olmuştu bu çocuğa. Ayağa kalktı ve onun üzerine doğru yürümeye başladı.
"Bence de korksan iyi olacak bay sapık." Jimin Jungkook'un yanına gelirken Jungkook da onu izliyordu. Jimin Jungkook'un omuzlarına iki elini koydu ve sıkmaya başladı.
"Sen ne yaptığını sanıyorsun. Karşında birisi giyiniyorsa bakmazsın dimi bu kadar basit." Jungkook hiç korkmuş gözükmüyordu. Aksine fazla rahattı. Jimin'in kollarından tuttu ve çekti. Bu hareketin üzerine Jimin Jungkook'un kucağına düştü. İkisi de birbirine bakıyordu şimdi. Jungkook gözlerini kaçırmıyordu. Jimin ise bir süre sonra gözlerini kaçırdı.
"Utandın mı sen. Yanakların pembeleşti bakıcı." Jungkook gülüyordu. Jimin Jungkook'un gülümsemesini bu kadar yakından hiç görmemişti. Ne kadar güzeldi. Bu yanındaki adam ne kadar güzeldi. Jimin hemen kalkmaya yeltendi. Ama Jungkook onu bırakmamıştı.
"Bıraksana beni." Jimin onun yüzüne bakmadan konuşmuştu. Daha doğrusu bakmaya çalışsa da bu kadar yakınken bakamamıştı. Bu arada bu adam neden böyle sırıtıp duruyordu.
"Az önce döveceğini söylüyordun. Madem kendine güveniyorsun sen kurtul ellerimden." Jimin hızla başını çevirdi ona. Bu son cümlesi içinde bir şeyleri harekete geçirmişti. Heyecanlanmış mıydı sanki biraz. Jungkook ona ellerinde olduğunu söylüyordu. Normal bir kelime miydi bu. Belki normaldi ama Jimine'e neden öyle gelmemişti. Daha fazla bu şekilde kalamazlardı. Jimin oturduğu yerden sert bir tekme attı Jungkook'un bacağına. Jungkook acıyla inledi. Ellerini çekti Jimin'in üzerinden. Jimin de hemen kalktı ayağa.
"Kendin kaşınıyorsun." Bu defa gülen Jimin'di.
"Ağzına..." Jungkook nerdeyse küfrecekti ama tuttu kendini. Jungkook acıyla yüzünü buruşturup bacağını ovarken Jimin kahkaha atıyordu. Zafer kazanmış gibiydi. Tüm günün en keyifli anını yaşıyordu şu an. Jungkook söylenmeye devam ediyordu. Jimin de tabakları toplayıp tezgaha bıraktı bu sırada. Bulaşıklarını akıtmıştı biraz. Şimdi yorgundu. Yarın kalkınca yıkayacaktı.
"Bir de pis değilim diyorsun." Jungkook normale dönmüştü. Jimin'se şu an hiç takılmıyordu onun söylediğine. Az önce yeterince eğlenmişti.
"Sen gitmeyi düşünmüyor musun?" Jungkook boş gözlerle baktı Jimin'e bir süre. Sonra cevap verdi.
"Bu saatte beni gönderecek misin gerçekten?" Jungkook şu an her zamanki halinden farklıydı. Daha uysal ve kibar görünüyordu.
"Ne yani burda mı kalacaksın yine?" Jimin Jungkook'u anlayamıyordu. Neden evine gitmeyip onunla vakit geçiriyordu.
"Kalamaz mıyım?" Jungkook çok masum sormuştu bu soruyu. Jimin gayet ciddi görünse de içinden gülüyordu bu karşısındaki çocuğa.
"Tek yatağım var. Sonuçta senin gibi bir sapıkla da yatamam." Jungkook hemen kalkıp yatağa uzandı. Başını kaldırıp baktı Jimin'e.
"Tamam söz dokunmam sana. Namusun bana emanet. Böyle masumca kıvrılıp yatarım." Jimin şu an şaşkındı. Jungkook böyle şebeklik de mi yapabiliyordu. Yine de kuşkucu bakışlarını gönderiyordu ona.
"Öf tamam bakıcı. Araya yastık koyarız. Bu saatte gönderme beni." Jimin gülmeye başladı. Kahkahasına hakim olmaya çalışıyordu.
"Tamam ama yastık koyucaz. Gece sarılmak falan da yok."

Of yaa çok tatlılar. Isırmak istiyorum ikisini de. Hatta Tae'yi de :))
Bu bölümü yazarken inanılmaz keyif aldım. Umarım okurken siz de aynı keyfi alırsınız :)

KAÇINILMAZ KADER/jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin