11

3K 207 31
                                    

Jimin yatar yatmaz uyuyakaldı. Jungkook'unsa hiç uykusu yoktu. Gece yeterince uyumuştu. Hatta sırf can sıkıntısından gündüz de uyumuştu. Jimin'in iş yerinde yorulduğu belliydi. Yine sorunlu müşteriler geliyor muydu acaba. Jimin'in kendini savunmayışı sinir bozucuydu. Jungkook bunu anlayamıyordu. Sonuçta haklıydı ve diyelim ki kovuldu, başka bir iş de bulabilirdi. Bu arada Jimin'in yüzünü incelemeye başladı. Uyurken çok masum görünüyordu. Yastık yanağını sıkıştırıyor ve ağzı da hafif aralıkken sevimli bir görüntü ortaya çıkıyordu.
Jungkook aklına gelen bir şeyle telefonuna uzandı. Kamerayı açtı. Jimin uyuduğu için ışık kapalıydı ama oda yine de hafif aydınlıktı. Jimin'in uykusu derin gibi görünüyordu. Uyanmayacağını düşünerek flaşı da açtı. Fotoğraf karanlık olsun istemiyordu. Sonra Jimin'in uzaktan ve yakından fotoğraflarını çekmeye başladı. Jimin flaşa tepki vermiyordu. Jungkook da suyunu çıkarmaya karar verdi. Nasılsa uykusu yoktu. Kendisiyle birlikte de çekti birkaç fotoğraf. Çektiği fotoğraflara bakarken dudağında bir gülümseme belirdi. Belki bu fotoğrafları bir gün Jimin'e karşı şantaj olarak da kullanabilirdi. Gülümsemesi daha da genişledi.
En iyisi artık uyumalıydı. Jimin'in erken kalkmak gibi bir alışkanlığı olmadığını umut ediyordu. Sonuçta yarın da pazardı. Yatakta Jimin'e doğru döndüğünde aralarındaki yastığa baktı. Cidden ne komik bir durumdu bu böyle. Yastığa ne gerek vardı ki sanki. Jungkook yastığı alıp Jimin'in tarafındaki yere fırlattı. Kendi tarafına tabiki atamazdı. O zaman kendisinin attığı belli olurdu.
Yatak sıcacıktı. Bu sıcaklık onu Jimin'e yaklaşmaya itiyordu. Jimin'in sıcaklığını hissetmek daha güzeldi. Ona biraz daha yaklaştı. Sonuçta kötü bir niyeti yoktu sadece arkadaşçaydı.(Tabi Kookie tabi :D) Jimin'in kokusu geliyordu yine boynuna. Rahat bir hisle kapadı gözlerini.

Jimin telefonun sesine uyandı. Hâlâ titreşime almamıştı. Uyandığında belinin ve bacağının üzerinde bir ağırlık hissetti. Gözlerini açıp baktığında Jungkook'u gördü. Uyurken normalde olduğundan çok daha masum görünüyordu. Ama bir dakika. Jungkook'un onun üzerinde ne işi vardı. Aradaki yastık nerdeydi ayrıca. Bu arada telefon çalmaya devam ediyordu. Jungkook da uyanmaya başlamıştı. Jimin onu öyle bir hızla itti ki Jungkook uykulu haliyle poposunun üzerine düştü.
"Manyak mısın be ne itiyorsun?" Gözlerini düşünce açabilmişti. Bu darbe onu ancak tam anlamıyla uyandırabilmişti.
"Bi de bana manyak diyor? Asıl sen cevap ver ne işin vardı üzerimde?" Jimin hala çalan telefonun sesine de sinirlendi. Telefonu aldı çekmecenin üzerinden. Taehyung arıyordu. Ve Jimin bugün için ona söz verdiğini şimdi hatırlıyordu.
"Bana bak sakın ses yapma. Ben telefonu kapatana kadar en ufak sesin çıkmasın."
Jungkook ters ters bakıyordu Jimin'e. Kalktı tam banyoya geçecekti ki Jimin telefonu cevapladı. Jungkook da duraksadı.
"Tae bi dur bi nefes al. Tamam uyuyakalmışım işte kalktım şimdi.
Ne bana mı geleceksin. Hava çok güzel bence dışarda takılalım bugün. Daha eğlenceli olur.
Ne hakkında konuşucaz.
Yaa merak ettim söylesene.
İyi be gelince illaki söyleyeceksin.
Hemen mi? Dur dur bi 15 dakika sonra falan çık sen en iyisi. Ben de bi kendime gelip ortalığı toparlayayım.
Tamam hadi bekliyorum. Öptüm prensim." Son cümlesini yüzünde şapşal bir gülümsemeyle söyledi.

Jungkook Jimin'i dinliyordu. Tae'nin ne dediğini duyamıyordu ama Jimin'in söylediklerinden her şey anlaşılıyordu. Belli ki Tae az sonra oraya gelecekti ve Jimin'le konuşmak istedikleri vardı. Jungkook ne konuşacaklarını inanılmaz merak etmişti.
"Ne gülüyorsun sen. Öptümmüş hıh. İnsanlar sevgililerine söyler genelde böyle şeyleri canım." Jimin Jungkook'a bakıyordu. Başta sinirliydi ama şimdi gülüyordu.
"Öyle mi CANIM" Jimin gülerken Jungkook ne dediğini yeni farketti. Onunla daha önceden çok dalgasını geçtiği şeyi bu defa kendisi yapmıştı.
"Of Jimin sabah sabah hiç çekilmiyorsun." Jungkook hafif tripli bir ifadeyle söylemişti.
"Öyle mi CANIM. Ahahaha bu arada farkında mısın bana Jimin dedin." Jungkook boş gözlerle bakıyordu ona.
"Bana hiç Jimin diye seslendiğini hatırlamıyorum." Jungkook da bunu yeni farketmişti. Tam bir şeyler söyleyecekti ki Jimin'in ifadesi değişti ve hızla yerinden fırladı.
"Hadi Jungkook bey senin bir an önce gitmen gerekiyor. Eşyalarını falan da unutma." Jimin aceleyle Jungkook'u kapıya iteliyordu.
"İttirmesene. Ya bi dur. Ne konuşacaksınız siz baş başa." Jimin bir an durdu.
"Pardon da sanane. Hadi acele et Tae'nin evi çok yakın. Yakında gelir." Jungkook sinir olmuştu bu duruma. Bu şekilde kovulmak da hiç hoşuna gitmemişti.
"Bana bak bakıcı. Bir şey sorduğumda doğru düzgün cevap ver bana. Hem ne itip duruyorsun." Jimin onun sözlerine hiç aldırmıyordu.
"Ya anlamıyor musun. Tae seni burda görmemeli. Hiçbir zaman. Hiçbir koşulda." Jungkook tam o anda Jimin'i şaşırtacak bir şey yaptı. Kolları aşağıda kalacak şekilde sımsıkı sarıldı ona. Bu şekilde en azından söyleyeceklerini dinletebilirdi. Jimin Jungkook kadar güçlü değildi. Kurtulamıyordu onun kollarından.
"Napıyorsun Jungkook bırak beni." Bu defa Jungkook onu dinlemiyordu.
"Kendin kaşınıyorsun. Sana düzgün cevap ver dedim dimi." Jimin hala Jungkook'un kollarından kurtulmaya çalışıyordu. Jungkook ise garip hissediyordu. Jimin'in bedeniyle bu kadar yakın olmak böylesine temas kurmak kesinlikle kötü bir his değildi. Hatta güzeldi.
"Tamam bak bırak beni sakince konuşalım. Ama cidden çok vaktim yok lütfen." Jimin lütfen demişti. Kibarca rica ediyordu. Jungkook istemese de bıraktı Jimin'i.
"Ne konuşacağımızı ben de bilmiyorum. Tae'nin sesi heyecanlı geliyordu. Belli ki onu mutlu eden bir şey olmuş. Muhtemelen bu tarz bir şeydir. Ve cidden artık gitmen gerekiyor. Ona bu durumu açıklayamam çünkü." Jungkook tatmin olmamıştı. Yine de merak ediyordu.
"Peki dünkü gibi banyoda kalsam olmaz mı o gidene kadar." Jimin hemen kafasını iki yana salladı.
"Olmaz. Tae illaki banyoyu kullanır. Akşama kadar burda sonuçta." Akşama kadar orda mı olacaktı. O da Jungkook gibi orda mı kalacaktı yoksa. Jimin'in yatağında mı uyuyacaktı.
"Gece de burda kalacak mı peki?" Jimin Jungkook'un neden bu kadar meraklı olduğunu anlayamıyordu. Bu konuyla haddinden fazla ilgileniyordu. Ama az önceki olaydan sonra tersleyip uzatmak istemiyordu. Vakti de yoktu zaten.
"Sanmıyorum. O evinden başka yerde kalmayı sevmez." Jungkook gitmeliydi artık. Farkındaydı. Telefonunu ve cüzdanını alıp kapıya doğru ilerledi. Jimin arkasından seslendi.
"Teşekkür ederim. O gece için de dün geceki yemek için de." Jimin az önce fazla kaba davrandığını düşünmeye başlamıştı. O şekilde kovması kaba olmuştu.
"Teşekkür etme bakıcı. Bana borçlu kalmazsın. Ödersin illaki." Jungkook gülümseyen bir ifadeyle ona baktı ve kapıdan çıktı. Arkadaşı gelmeden çıktığı iyi olmuştu. Yoksa Jimin gerçekten korkunç birisine dönüşürdü. Bir de.. Bir de çok üzülürdü Tae'yle araları açılırsa. Üzülmesine gerek yoktu. En iyisi artık eve gidip duş almalıydı. İki gündür aynı kıyafetlerle kalmıştı.

KAÇINILMAZ KADER/jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin