Özel bölüm *son*

2.1K 132 49
                                    

Sevda ağır imtihan.
Gönül yangınım.
Dinmek bilmeyen sevdam...

Gece şahit ararken kendine, tek tük insanlar köşelere saklandı. El ayak çekilince ortalıktan onlar efkârlarıyla başbaşa kaldı. Ellerinde sevdikleri hasretlerinden başka bir şey yoktu. Amenna. Onlar için o olmazsa dünya yüktü. Ne kendilerini anlatmaya çalıştılar, ne de anlamaya kalkıştılar. Selam olsun gönül ehline!

Oturduğum köşemde elimde bir bardak çayımı yudumlarken yanmakla sönmek arasında cebelleşen mumdan kaldırdım gözlerimi. Soğuğa aldırmadan balkonda oturuyordum. İçimin yangınından olsa gerek o kadarda üşümüyordum. Kafamı kaldırdım ve semada gezdirdim gözlerimi. Bu gece etraf sakindi. Gökyüzü bile serpiştirmemişti incilerini.

Ah inci.

Benim en güzel yıldızım.

Yılların ardından bile olsa bana hasretten başka bir şey getirmeyen kadın. O bu hayatta ki en güzel nimetim, çocuklarımın annesi.

Cennet kokulu kadın.

Ahir dünyaya göçmüş insan.

Hani söz vermiştik birbirimize, hani tutmayan elim görmeyen gözüm olacaktın? Kadere dil uzatılmaz. Saddekna. Yanıyorum be inci. Sensizlikle sınanmak en ağırı. Ben seninle iken bile sana hasret olan ben!
Nasıl yapayım sensiz?

Hep derdin adam bu kadar sevmekle hata mı ettik Rabbim bizi birbirimizle imtihan etmesin, diye.
Seni bilmem ama ben seninle imtihandayım güzel kadın.
Hemde bu imtihanı sevecek kadar aşığım.

Sevdiğim, bugün sensizlik adı altında yaşamaya başlayalı kırk gün oldu. Biri dedi bir acı yirmi bir gün sürermiş. Insan alışırmış o vakitten sonra.
Peki İnci'm ya benim sana alışmalarım, nasıl son bulacak. Bilemiyorum. Tek umudum bir gün sana kavuşacak olmam ve o zamana kadar da evlatlarımıza güzel bakmak.

Senin için bitirdiğim hatmin duasını yaparak yerimden kalktım. Yatak odasına doğru yürüdüm. Içeriye geçerken önce kızımızın odasına girerek üzerini örttüm. Ne de güzel yetiştirmiştin sen onu. Yirmi yaşına gelmişti güzeller güzelimiz...

Peki, oğlumuz Ali tam delikanlı olma yolunda daha on sekiz yaşında.

Yanıma bıraktığın fıstık Ümmü gülsüm beş yaşında.

Aynaya baktığımda kırışıklıkların arasına beyaz sakallarım ve ara ara siyahlı beyazlı saçlarım bana yaşlandın diyordu adeta.

Ömer, ömür geçiyor. Ne ektin ne biçtin ahir dünyada. Ne fayda verdi sana. Geçmişte üzüldüğün şeyler bugün senin aklına bile gelmiyor değil mi? Dertlendiğin yüklerin dert olmadığını öğrendiğin gün çökmedi mi omuzların. Rabbin için ettiğin hizmetten başka neler götüreceksin. Evlatlarını hayırlı bir şekilde büyütecek misin? Yapayalnız kalsan da bir ömür sevdiğini bekleyecek misin?

Güzel seven adam.

Gönlü güzel adam.

2 ay önce
(İnci)

Ömür, öyle çabuk geçiyordu ki. Ölenlerin arkasından etkilenip en fazla bir gün sonra hiçbir şey olmamış gibi devam edebiliyorduk. Zaten dağlar, gökler kaldırmazken bu görevi biz üstlenmedik mi? Insan nisyan kökünden gelir yani unutmaya meyillidir.

Göçüp gidenlerin ardından bakarken sıranın bize geleceğini hiç düşünmezdik. Ama bugün öyle bir şey olmuştu ki. Oturduğum banktan kalkamadım. Hıçkırıklarım dinmedi. Kırk yaşındaydım; olgunluk çağı diye bilinir. Benim için anlamı büyüktü. Hayal edilmesi bile güçtü bir vakitler.
Sevdiğim adamdan ve üç evlâdımdan ayrılık ne denli yakardı canımı.
Bilmiyordum. Arkamda bırakacağım enkazdan korkuyordum.

Ayet Buluşması ~HemDem~Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin