Millie'nin üzerindeki kıyafetler multide bu arada gerçekten multideki fotoyu Finn çekmiş.😱😱❤️❤️❤️✨✨ Mutlideki müzikle okuyun✨💛
FİNN'İN AĞZINDAN:
"Hayır, yani bilmiyorum. Sadece Charles Dickens'ten bir alıntı?" diyerek ona duymak istediği cevabı verdim.
Ona günlüğünü okuduğumu ve beni ne derecede sevdiğini öğrendiğini söyleseydim ikimizi de çok zor bir duruma sokardı.
"Ah, çok güzel bir yazıdır o" diyerek defteri elimden aldı ve sesli okumaya başladı.
*Herhangi bir günü hayatınızdan çıkardığınızı düşünün. Hayatın akışı ne kadar farklı olucaktır. Bunu okuyan sizler, durun ve bir an için düşünün; demirden, alfandan, dikenlerden ya da çiçeklerden yapılma bir zinciri düşünün. Ilk halkası o hatırlanmaya değer olan günde yaratılmasaydı sizi hiç bağlayamayacak olan zinciri... (Charles Dickens, Büyük Umutlar)*
Güzel bir alıntıydı, muhtemelen bunu okulda beni ilk gördüğü anda yazmıştı. Tarihleri net hatırlayamasamda gördüğüm kadarıyla bu durum bir yılı aşkın süredir devam ediyordu. Yani Lilia'dan daha önce
Bunu nasıl da farkedememiştim... Aslında bu durum Noah'la arkadaşlıklarını da açıklıyordu. Keşke son sayfalara ilerleyip de Lilia'yla ilişkimiz hakkında ne düşündüğünü öğrenebilseydim. Yaptığım adil veya etik bir davranış değil biliyorum ama orada adımı görünce... Duramadım ve okudum?
Millie çok iyi bir kızdı, onunla konuşmak ve vakit geçirmek güzeldi. Lilia'nın aksine onunla çok fazla ortak noktamız vardı. Ama ben ona hiç o gözle bakmadım ve bakamam da. Çünkü ben tüm farklılıklarımıza rağmen Lilia'yı seviyorum.
Bu gerçeği öğrendikten sonra Millie'ye aramıza mesafe koymayı düşündüm. Ama Millie Lilia'yla arasına bir mesafe koymamıştı. Bu da demek oluyor ki, bu durumu kabullendi? Biraz mantıklı düşününce sadece beni sevdiğini, hem de bu denli çok sevdiğini, bildiğim için birinden uzak durmak hiç hoş bir hareket olmazdı. Ama onun hislerine karşılık da veremezdim. Çünkü kesinlikle böyle birşey hissetmiyordum. Ben sadece Lilia ile ilişkimizin sağlıklı yürümesi açısından onun en yakın arkadaşıyla samimi olmaya çalışmıştım. Umarım ona umut vermemişimdir.
Bir yandan dumanı tüten kahvemi içerken, ki çok lezzetli olduğunu söylemeliyim, bir yandan da bu saatten sonra nasıl davranmam gerektiğini düşünüyordum.
"Ee yarın kaçta başlarız" diye sordu.
Hay aksi, ona araba kullanmayı öğreticeğime söz vermiştim! Yapılabilcek en mantıklı şeyin o lanet olası günlüğü hiç görmemiş gibi davranmak olduğuna karar verdim
"Bilmem kaç gibi müsait olursun" diye gülümsedim.
Bu gülümsememin onu heycanlandırıp heyecanlandırmadığını düşünmeden edememiştim.
"Saat 13:00 gibi nasıl" diye sordu
"Harika" dedim.
Onu daha yakından tanımak istiyordum. Kesinlikle ona karşı birşey hissettiğimden değil, sadece onu üzmekten korkuyordum ve onu ne kadar tanırsam nasıl davranacağıma o kadar kolay karar veririm diye düşündüm.
"Bana biraz kendinden bahsetmek ister misin?" Dedim
Anlatmaya başladı
"6 yaşında bir trafik kazasında babamı kaybettim. Ama bununla eş zamanlı olarak annemi de mecaz anlamda da olsa kaybettiğimi farkettim. Annem babam öldükten sonra bir anne olduğunu unuttu ve bakıcımla büyüdüm. Doğduğumdan beri bu evde yaşıyorum ve bildiğin gibi diplomat olup çok ama çok fazla yer gezmek istiyorum. Drama dolu bir hayatım var gibi görünse de ben halimden memnunum... Yani babamı özlediğim zamanlar hariç. Ya sen?" Dedi
Onu teselli etmek için ne diyeceğimi bilmiyordum. Ben de kendimi anlatmaya başladım.
"Babam bir bürokrat. Işinde son derece başarılı. Bunun yan etkisi olarak da ailesi her zaman onun için ikinci plandaydı. Çok iyi anlaştığım bir ablam var ve annem son derece eğlenceli bir tiptir. Okulun futbol takımındayım, edebiyatı seviyorum biliyorsun. Arkadaşlarla bir müzik grubumuz var amatör ama olsun eğlencesine çalıyoruz. Orada solistim" dedim
"Seni dinlemeyi çok isterdim" dedi
"Birgün provamıza seni de çağırmalıyım" dedim
Bu çok zordu. Ona umut vermemek ve onu kırmamak arasında çok ince bir çizgi vardı ve her iki tarafa doğru da çizgiden çıkmaktan çok korkuyordum. Ama ona bunu borçlydum sanırım. Lilia ile olan ilişkime bir zarar vermediği sürece bir sakıncası olmaz diye umuyordum. Onu tanımadığım için bir an pişman olmaktan korktum. Bunu zaman göstericekti ve bu süreç içerisinde bana çok iş düşüyordu.
"Sanırım artık eve gitsem iyi olucak" dedim kahvenin son yudumunu içtikten sonra
"Kahve için çok teşekkür ederim çok lezzetliydi" diye de ekledim.
"Rica ederim, ben de tekrar beklerim" dedi beni kapıya doğru uğurlarken.
Arabama bindiğimde ister istemez düşündüm acaba bu geceyi günlüğüne nasıl yazıcaktı.Sonra aklımda bir soru daha belirdi. Noah.
O bunları biliyordu anladığım kadarıyla. Peki ya ona söylesem Millie'ye söyler miydi?
Belki de ona söylemem daha iyi olurdu. En azından fikir alabilirdim. Ama Millie'ye yumurtlama ihtimali de düşündürmüyor değildi.Eve girdiğimde sadece bu konuya odaklandım. Bir karar verip sabah Noah'ı ona göre arayacak ya da aramayacaktım. Ama şimdi bunları düşünmek için çok yorgun hissediyordum. Yastığa başımı koyduğum sırada bugünün hiç yaşanmamış olmasını isteyeceğimi farkettim. Ama artık çok geçti. Bir kez daha merakım başıma iş açtı...
***
Kısa bir bölüm oldu ve çok da içime sindiğini söylemem aslında ama umarım beğenirsiniz. Lütfen oylarınızla beni destekleyin :)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Always In My Heart (FİLLİE)
ChickLitSana çok ihtiyacım var. Tıpkı nefes almak gibi Finn...