Bölüm 1

238 21 27
                                    

Şimdi ikisi de o kapıdan kimin geçeceğine karar vermeye çalışıp, oyuncak için kavga eden çocuklardan farksızdılar.

Sam;

Dean'ın gözlerinde oraya dönmek istemeyen bakışlarını yakalayabiliyordum. Korku değildi bu, bundan emindim ama ne olduğunu tam anlayamamıştım. Bu sefer ben gitmeliydim oraya, artık iyi bir şeyler söyleyip onu ikna etmem gerekiyordu.

''Dean artık buna bir son vermeliyiz, bak kapı giderek daralıyor. Bunu yapabilirim!'' dedim bir nefeste.

Sadece artık bitmesini istiyordum, onun oraya gitmesini istemiyordum. Bende korkmuyor değildim ama zaten orada yeterince zaman geçirmemiş miydi?

''Sam bu çocuk oyuncağı değil, seni öylece nasıl yollarım? Ben orayı daha iyi biliyorum.'' 

Evet Dean yine haklıydı işte, benden iyi biliyordu ve bunun sebebi de bendim biraz da olsa. Hatalarım ya da zamanında yapamadığım seçimler beni buraya getirmişti ve şimdi kendimce telafi etmeye çalışıyordum işte. 

''Haklısın, seni anlıyorum. Bir de söyle düşün, onları Kafes'e tıkabilecek tek kişi sensin çünkü içinde hala Michael'dan kalıntılar var, Araf'a da bu yüzden gitmeyecek miyiz zaten? Sen gidersen ve bir sorun olduğunda dönemezsem burayı kim tamir edecek? Bende o güç yok, ama sen buna sahipsin ve geride kalıp yine benim batırdıklarımı temizlemen gerekiyor kardeşim.''

''Böyle konuşma Sam, saçmalıyorsun. İkimizde yanlış seçimler yaptık, birilerini kaybettik ama elimde birsen varsın adamım, biliyorsun ya beraber ya hiç!'' 

''Ama ikimizin geçebileceği bir büyüklükte değil, sende bunu biliyorsun Dean. Bana izin vermelisin, en azından bunu yapmama eğer öleceksem bile bir hiç uğruna olmamasına yardım etmelisin. ''

''Beni ikna etmeye çalıştığına emin misin Sammy?''

Evet, bu söz biraz saçma olmuş olabilirdi. Şimdi susmuştu, belli ki düşünüyordu. Başarabilmiş omak umuduyla ağzından çıkacak kelimeler için öylece yüzüne bakıyordum. Birçok kere onu dinlememiştim, birçok kere hata yapıp onu tek başına bırakmıştım ama Dean her zaman yanımda olmuştu. Sanırım hala nefes alabiliyorsam, bunun tek sebebi oydu. 

''Pekala.'' 

Tuttuğum nefesimi bıraktım. Doğru mu duymuştum? Kabul etmişti, sonunda onu ikna edebildiğim için mutluydum.

''Ama bir şartla.'' diye titreyen sesiyle bana yüzünü döndü.  Erken sevinmiş olduğumu düşünüyordum.

''Nedir?''

''Tam burada olacağım ve kapı kapanır gibi olursa bende içeri geleceğim Sam. Burası yada buradaki kimse umurumda değil.''

''Anlaştık.'' dedim sessizce. Konuyu uzatırsam tekrar başa dönebilirdim bu yüzden sessizce kabullendim söylediğini. Cebinden beyaz kabzalı, yanından hiç ayırmadığı o silahını ve boynundaki Amulet'i çıkartıp bana uzattı.

''O yılbaşında bana verdiğin bu hediye benim birçok kez hayatımı kurtardı Sammy. Çok kez beni uçurumun kenarından döndürdü. Onu boynumda hissettikçe seni hatırladım. Geri dönmek için bir sebepti. Şimdi bunu sana veriyorum, eğer orada yanlış bir karar vermeye kalkarsan beni hatırlaman için. İnan bana dostum, bir sebepten -isteyerek veya istemeyerek- geri gelemezsen eğer, seni bulacağımı asla ama asla aklından çıkarma. Bu Dünya'da ya da tüm evrende nerede olursan ol seni bulacağım kardeşim.''

Söylediklerine ne tepki vereceğimi bilemiyordum. Konuşan gerçekten Dean miydi? O kolyeye bu kadar değer verdiğini, böyle anlamlar yüklediğini hiç düşünmemiştim bunca zaman. Ne kadar güçlü ve yorgun olduğunu bir kez daha anlamıştım. Bana uzattığı silahı ve kolyeyi aldım. O an ellerimin titrediğini fark etmiştim. Artık dönüş yoktu. 

'' Teşekkür ederim Dean, geri geleceğim. Ne pahasına olursa olsun!''

''Şimdi sana söyleyeceklerimi çok iyi dinle. Daha önce orada bulundum ve kurallar nasıl işler biliyorum. Orası onların bölgesi Sam, yani kartlarını açık oynamamalısın. mümkün olduğunca sessiz ol, kimseyle konuşma ve takip etme. Dünya'da güçlü olan o yaratıklar Araf'ta evrim geçirip Hulk gibi bir şey oluyorlar. Seninle akıl oyunları oynamalarına izin verme ve eğer bir şey sana olması gerektiğinden farklı geliyorsa oradan kaç, öyledir. Tamam mı? Çıkış kapısı Araf'ın Kalbi diye adlandırılan bir şelalenin tepesinde. Orayı bulursan, hem aradığımız şeyi, hem de geçidi bulursun. ''

Söylediklerinin her bir kelimesini aklıma kazıdım. Kapıya bir adım daha yaklaştım ve derin bir nefes alıp arkama baktım. Bu onu son görüşüm olabilirdi. Dean gözlerindeki endişe dolu bakışlarla sakin durmaya çalışıyordu. Bu Michael ve Lucifer'ı evrenden silmemizin tek yolu olabilirdi. Yine taşıyamayacağı kadar büyük bir yük ağabeyimin omuzlarındaydı. Tam içeri adım atacaktım ki, Dean'ın seslenmesiyle duraksadım.

''Bir şey söylemeyi unuttum ufaklık. Bana elini ver!''

''Ne saçmalıyorsun sen Dean, yumuşaklığın zamanı değil dostum.''

Dean beni kolumdan sertçe yakalayıp kendine çekti ve sıkıca sarıldı. Son olabileceğinin o da farkındaydı ama bu farklı bir amaç da içeriyordu anladığım kadarıyla. Elinde küçük bir torba vardı, büyü torbasıydı muhtemelen. Avucumun içine koydu ve Latince bir şeyler söylemeye başladı. Sert bir rüzgar esmeye başlamıştı. Neler olduğunu soruyordum ama bir cevap alamamıştım. Sonunda kapattığı gözlerini açıp, gülümsedi.

''Artık gitmelisin. Güneş doğana kadar vaktin var ama orada zaman biraz farklı işler bunu unutma. Sana söylediğim yolu izle, hiçbir şeyle ilgilenme ve karşına çıkan yaratıkların neler dediğini sakın duyma.''

''Ne yaptın öyle Dean, benim de bilmeye hakkım var.'' dedim memnuniyetsizce. Alınmamıştı bile, sadece gülümsedi. 

''Sadece bir önlem, güven bana kardeşim.'' 

KARANLIK T'ARAFWhere stories live. Discover now