"Onunla mı evleneceksin?"
Gün içinde tekrar duyduğum bu soru beni bu sefer sinirlendirmekten çok güldürdü. Karşımda oturan Sehun ve onun küçük oğlu çok tatlıydı. Bir Asyalıya göre gözleri büyük ve parlaktı. Küçük dudakları aynı Sehun'un dudaklarına benziyordu ve bembeyaz teni ile şu ana kadar gördüğüm en tatlı çocuklardan biriydi muhtemelen.
"Evet, onunla evleneceğim."
Sehun ile kafeden el ele çıkışımızın ve ardınımızdan sayısız fotoğrafın çekilmesinin üzerinden saatler geçmişti. Bu magazin dünyasına resmi olarak birlikte olduğumuzu gösterme şekliydi.
Sehun'un evine gelene kadar kalbim gümbür gümbür atmış, hatta heyecandan arabamı park yerinden unutmuş, Sehun'un arabasıyla gelmiştim. Gerçi çokta umursamıyorum. Karşımda, sanki ben yokmuşum gibi konuşan iki güzel kişiyi izlemek güzeldi çünkü.
"Bizimle birlikte mi yaşayacak?" Sehun, oğlunun gür, kahverengi ve dalgalı saçlarına bir öpücükler kondurdu ve onayladı. Ardından bana baktı sanki yanlış bir şey söyleyip söylemedi ini anlamak ister gibi. Sanırım henüz bu konuyu konuşmadan, bana söz hakkı vermeden, kendi fikrini söylediği için endişe etmişti.
Yirmi dört yaşında olmama rağmen hâlâ ailem ile yaşadığıma göre evlendikten sonra buraya taşınmak sorun olmazdı. Sonuçta benim kurulu bir düzenim yoktu. Bu evde güzel ve ferah sayılırdı.
Sehun'a gözlerimi kırparak onay verdim. Oğlu beni yok sayıyordu. Oğlu diyoru çünkü adını hâlâ öğrenemedim.
"Seninle birlikte mi uyuyacak Appa?" Sehun ile uyumak mı? Düşüncesi bile mideme kramplar girmesine neden oluyordu. Neden bilmiyorum ama Sehun da çözemediğim bir şeyler vardı. Kısacık zamanda gözümde gerçekten çok ulaşılmaz olmuştu. Bu yaşının getirdiği olgun davranışları ve bakışları yüzünden olabilirdi.
"Bu..olmayabilir." Gözlerini kaçırdı sonra bana baktı. Evli çiftler aynı odada kalır, birlikte uyur, sarılırdı. Ama bizim evliliğimiz gerçek olmayacaktı ve Sehun ikimizin arkadaştan öteye gidemeyeceğimizi davranışlarıyla çok güzel belirtmişti.
Peki ben arkadaştan öteye gitmek istiyor muydum? Sanırım bu başka bir zamanın sorusu.
"Tabii ki hayır, ayrı odalarda kalırız." Sesim beklemediğim bir şekilde neşeli çıktı. Sehun bana hafifçe gülümserken oğlu geldiğimden beri ara ara attığı sert bakışlardan birini yolladı. Sehun'a mı çok düşkündü yoksa beni mi beğenmemişti bilmiyorum ama adını bile söylemiyordu.
Sehun bu muhabbetten sıkılmış olmalı ki güzel oğlunu kucağından indirip ayağa kalktı. "İçecek bir şey ister misin Jongin?"
"Çay..sanırım çay iyi olur?"
"Peki sen küçük canavar, sen bir şey istiyor musun?"
"Evet, istiyorum appa, bu adam gitsin." Parmağı ile beni işaret ettikten sonra kollarını göğsünde birleştirdi ve tekrar bana ölümcül bakışlarını yolladı. Dışı ne kadar Sehun'a benzese de içi bir o kadar zıttı. Appasının kibarlığını ve naifliğini hiç almamıştı.
"Onun adı Jongin ve sen böyle davranmaya devam edersen sinirlenmeye başlayacağım."
"Sen sinirlenirsen ben de ağlamaya başlarım." Sehun'un derince iç çekmesi ve oğluna sert sert bakmaya başlaması beni keyiflendiriyordu. Niye bilmiyorum ama ikisinin atışmalarını izlemek çok hoşuma gitmişti.
"Sen çok şımarık bir çocuksun."
"Beni yetiştiren sensin!"
"Ağzına biber süreceğim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ne Eksikse Sen Tamamla [ Sekai ]
Short StoryEşini kaybedeli dört yıl olmasına rağmen hala onu unutamayan Oh Sehun babasının ısrarı üzerine Kim şirketlerinin en küçük varisi Jongin ile bir randevuya çıkar.