Sen Benim Nefesimsin 4.Bölüm

41K 1.9K 70
                                    


Pencerenin önünde dikilmiş, yirminci kattan Boğaz manzarasına bakıyordum. Renkli camlara karşı yinede güneşin parlak ışıklarından gözlerim rahatsız olmuştu. Bir zamanlar köprünün neredeyse kesintisiz tamamını görürken artık önümüze yapılmış binalardan kısmi olarak görüyordum. Bir kısmını bile görsem, canım sıkıldığında bu pencerenin önünde dikilip Boğazın sularına bakmak beni her zaman dinlendirmişti. Şimdide can sıkıntıma ilaç gibi gelmişti. Boğaz parlayan güneşin altında pırıl pırıl görünüyordu.

Gözlerimi masmavi sulardan çekip yirmi kat altımda duran trafiğe baktım. Her ne kadar kalın camın arkasından gürültüyü duymuyorsam da trafik keşmekeşini görüyor ve birkaç saat sonra o keşmekeşin içine gireceğim için şimdiden sıkıntı duyuyordum.

Aklıma işler geldiğinde kaşlarımı çatarak yarın imzalayacağım büyük anlaşmayı düşünmeye başladım. Bu anlaşmayla gücümüze güç katacağımızı biliyordum. Yinede her şey pürüzsüz olmasına rağmen sabahtan beri içimdeki sıkıntıyı bir yere sığdıramamıştım.

Pencereden yansıyan görüntüme bakarak arkamı döndüm. Oldukça büyük ve ferah bir ofisim vardı. Camın önünü yerleştirilmiş ahşaptan masama baktım. Oldukça heybetli duruyordu. Önündeki gri deri ile döşenmiş chester tarzı devasa koltuk bile odanın büyüklüğünde kaybolmuş gibiydi. Az eşyalı ferah mekanları seviyordum. Ahşabın sıcaklığı ve beyazın saflığı benim bulunduğum mekanların değişmez renkleriydi. Onun içinde işyerimde de, evde de bu iki renk vazgeçilmezimdi.

Bir holding yönetmek sanıldığı kadar kolay bir şey değildi. Neredeyse okulu bitirdiğimden beri dur durak bilmeden çalışmıştım. Eğer şimdi bu durumdaysam, bunu yaşıtlarım gezip eğlenirken sürekli çalışmama borçluydum. Şimdi geriye baktığımda üniversite yılları sanki bir başka zaman dilimindeymiş gibi geliyordu.

Hele ki son zamanlarda ekonomik veriler ve işler de ki durgunluk bir çok sektör gibi bizi de zorluyordu. Babamın yıllarca çalışmalarından dolayı holdingi sağlam temeller üzerine inşa etmesi sayesinde her türlü badireyi atlatmıştık. Son üç yıldır ise her şey bana kalmış gibiydi. Ekonomideki fırsatları değerlendirmeyi bilmiş ve işleri ileriye götürebilmiştim. Babam, büyükbabasından devraldığı bu işi daha da ileri götürmüştü ve bende onun ilerisindeydim. Masama oturduğum anda telefonum çaldı.

Telefonu kaldırdığımda "Büyükanneniz arıyor," dedi sekreterim.

"Bağla bakalım Hamiyet Sultan ne istiyormuş."

Kısa bir duraksamadan sonra telefondaki neşeli ses gülümsememe neden oldu. Yaşını bilmesem genç bir kadınla konuştuğumu sanırdım.

"Nasılsın oğlum," diyen sesi o kadar canlıydı ki cevap vermeden önce hafifçe gülümsedim. Büyükannemdeki yaşama sevinci kardeşim Gökçe dışında, son yıllarda ailemin başka ferdinde ne yazık ki yoktu. Zor zamanlar geçirmiştik ve hala da geçirmeye devam ediyorduk. Ben bile anca toparlanmıştım.

"İyiyim Hamiyet sultan sen nasılsın, bir sıkıntın yok inşallah."

"Yok oğlum iyiyim, bir sesini duyayım dedim. Ne zaman geleceksin? Annenle konuştum İzmir'e geleceğini söyledi. Oradan da Manisa'ya gel, bu mevsimde buraları seversin sen. Kıvılcımında seni özlediğine eminim."

Gözlerimi yumarak bir an büyükannemin bahsettiği çiftliği düşündüm. Gerçekten de oraları özlediğimi anlamıştım. Sonra da cevap bekleyen büyükanneme "Bu sıralar işlerim çok, bir hafta sonra İzmir'e geleceğim o zaman uğrarım çiftliğe," dedim.

SEN BENİM NEFESİMSİN  *Raflarda*Où les histoires vivent. Découvrez maintenant