ANI YAŞAMAK YA DA GELECEĞİ DÜŞÜNMEK

154 26 32
                                    

 

Çok yoğun yaşıyoruz. Yaptığımız uğraşların elle tutulur yanları olmasa bile kendimizi yoğun bir zihinsel sürece sokuyoruz. En basitinden günlük yapmamız gereken uğraşları bile sıkıla sıkıla gerçekleştiriyoruz ve bu durumdan kendimize stres yükü çıkarıyoruz. Dinlenmesine izin vermediğimiz bir vücut ve duyular. İhtiyaçlarını karşılayamadığımız benliğimiz. Müziksiz, kitapsız, sporsuz ve filmsiz geçen günlerimiz. Var olan basit hayatı zorlaştırmamız. Bunları nasıl yaptığımızı bilen var mı? Kontrol bizde mi? İçimizde bizi kontrol eden bir sistem mi var?

Çocukken hayatın en güzel demlerini yaşamanın tadı vardır elbette. Her şeyden bihaber yaşarsın. Kaygısız, Mutlusundur. Sabahları heyecanla kalkar hızlı adımlarla okula giden öğrenci kalabalığına dalarsın. Gülüşürsün arkadaşlarınla. Tekrar eder bu günlerin. Gelecekte, büyüdüğünde seni nelerin beklediğini bilmezsin. Oynamak, bağırmak var olan enerjinle dünyaya sığmamak. Bunlardır senin tek düşüncelerin. Dünyan bu kadar berraktır. Yavaş yavaş büyümeye başlarsın. Sorumluluklar yüklenir sana küçücük bedenin büyümesine tam izin verilmeden. Anne babadan başlar ve okulla devam eder hayatındaki sorumluluklar. Gittiğin her mekan senden bir beklenti içerisindedir. Zamanla mutlu etmeye çalışırsın insanları, zorluklara göğüs germeye ve sorumluluk almaya çalışırsın. Kendin için var olduğunu unutursun başkalarını mutlu etmeye çalışırken. Alışkanlık olur sürekli yapmaya çalıştıkların. Geriye dönüp baktığında bir şey bulamazsın. Sende kalan stres, mutsuzluk ve kendini mutsuz etme isteği. Bu anı yaşamamaktır zannımca.

Geleceği düşünürsün biraz daha büyürsün. Okumak, ya da okumamak. Her iki durumda da bir iş bulma çabası ve onunla birlikte yaşadığımız zihinsel yıpranma. Tekrar geleceği düşünürsün hayatını düzene sokmaya çalışırsın ve evlenmek istersin. Sürekli peşinde koşup yakalamaya çalıştığımız amaçlar. Evlenmek iki insanın birbirine değer vermesi ve bir hayatı birlikte yaşamaya, paylaşmaya çalışması bunu sevgiyle süslemesidir bana göre. Çokça tanım yapabilirsiniz. Günümüzde yapılan evlilikler tamamen duygu ve düşünce zedelenmesi ekonomi çöküntüsü ve mutsuzluk yaratan eylemler haline geldi. Asıl amacın çok daha dışında gerçekleşiyor. Birbirlerini sevdiği için evlenmeye çalışan çiftler başkalarını mutlu etmeye çalışmaktadırlar. Gördüğünüz üzere hayatımızda çoğu kavramın asıl amacı sapmış durumda ve gerçekten insanlar mutlu olmak için yaptığı uğraşlarda mutsuz oluyorlar. Mutsuzluk eylemine alışmış bedenleriz hepimiz.

Duygu düşünce olarak kendimize verdiğimiz zararlar yetmediği gibi beslenme açısından da kendimize zarar veriyoruz. Örneğin, neden insanlar kendilerine pek az fayda sağlayan yüksek kalorili yiyeceklere saldırırlar? Bu yiyecekleri çokça tüketme sevdamız geçmişten mi geldi? Hata yapmaktan korkuyoruz. Ama yine de çokça hata yapıyoruz. Asıl eksikliğimiz her hatanın bir şeyler öğretme potansiyeli olduğunu göz ardı etmemiz. Bizi mutsuz eden çokça sebep bulunmaktadır. Yaşamımızın her anında yaşadığımız her mekanda etrafımızda oldukça fazla eşya bulunmaktadır. Bunların farkına bir yerden başka bir yere taşındığımızda varıyoruz. Az insanın mutlu ettiği bir dönemde az eşyanın da hayatı kolaylaştırdığı söylenebilir mi? Gelin hayatımızı berraklaştıralım bir çocuk dünyasına benzer ama içinde yetişkinlerinde yaşadığı bir dünya inşa edelim. Önceliğimiz benliğimiz olsun. Sürekli hayatta kaygılar yaşamayalım. Gelecek derken geçmişi, anı derken hayatımızın geri kalanını es geçmeyelim. Güzel müzikler dinleyelim güzel şarkılar söyleyelim. Güzel filmler izleyip güzel kitaplar okuyalım. Mutsuzluğa alışmış bedenlerimizi güzele ve mutlu olma haline alıştıralım.

BİR YAZI, BİR KİTAP, BİR DÜNYAWhere stories live. Discover now