40. Bölüm - Körkütük, sırılsıklam, deli divane

1.4K 138 63
                                    

** Medyadaki fan videosuna da göz atabilirsiniz, ben şarkı için koydum ama olsun ve edit en sevdiklerimden kjndkjfvnf**

****(SEHUN)

Benim için huzurun tanımı iyi geçen bir çekimin ardından evimde ayaklarımı uzatıp, bir şeyler izlerken, kahvemi yudumlamaktan geçiyordu. Ya da saf mutluluğun tanımını aldığım bir ödülle de tarif edebilirdim. Fakat önceden... Tüm bunlar benim için yaklaşık 6 ay öncesinde kalmıştı.

Artık benim için huzurun tanımı çok farklıydı. Onu kollarımın arasına alıp, kokusunu hissedebildiğim; korkmadan, çekinmeden ona sarılıp öpebildiğim her an huzurluydum ben. Mutluluk ise tek bir kelimeydi. Luhan. Benim için mutluluğun tanımı Luhan'dan geçiyordu. Saf mutluluğum sadece oydu.

Bu yüzdendir ki şu anda kollarımın arasında Luhan varken dünyanın en huzurlu yerinde gibiydim. Bu yüzdendir ki ben artık dünyanın en mutlu insanıydım. Sevdiğim adama kavuşmuş, nihayet onun duvarlarını yıkabilmiştim çünkü.

Dışarıda, telefonumda, sosyal medyada bir kargaşa hakim olsa da biz ikimiz, şu anda küçük dünyamızda oldukça mutluyduk. Hem acılarımız son bulmuştu, nasıl mutlu olmazdık ki?

Bacaklarımın arasında bana sırtını yaslayarak duran Luhan'ın saçlarının arasına yüzümde büyük bir gülümseme ile kocaman bir öpücük kondurdum. Tanrım! Onu nasıl da özlemiştim. Sırf şu öpücüğe bile dünyalarımı vermeye hazırdım ki vermiştim de. Onun için her şeyden geçmiştim.

Luhan ise öpücüğüm üzerine başını bana çevirip yanağıma tatlı bir öpücük kondurdu.

"Oh be! İşte bu! Ben artık yaşadığımı hissedebiliyorum." Varlığında hayat bulduğum adam söylediğimle beraber ayağa kalkıp, bana doğru bağdaş kurarak oturmuştu. Ardından ise ellerini yanaklarıma koyup dudaklarını içimi ısıtan o gülümseme için kıvırdı.

"Bu anın yeniden gelebileceğine hiç inanmazdım ama oldu. Artık sadece refleks olarak nefes almıyorum. Nefesimi içimde hissediyorum." Burnunu benimkine sürttüğünde onu kendime çekip sımsıkı sarıldım. O kadar çok zamanımız boşa geçmişti ki ne kadar seversem seveyim az gibi geliyordu. Bizim doldurmamız, telafi etmemiz gereken çok fazla zaman vardı ve ben hepsi için ona bol bol sarılacaktım.

"Luhan." Burunlarımız hala birbirine değerken ben de ellerimi yüzüne götürdüm. "Seni seviyorum. Seni çok seviyorum."

"Bunu yaklaşık 5 dakika önce de demiştin ve ondan önceki beş dakika önce de ve ondan önce de..."

"Biliyorum ve 5 dakika sonra yine söyleyeceğim." Bir saat önceki o kavuşma anımızdan beri her fırsat bulduğumda ona, onu sevdiğimi söyleyip duruyordum. Sebebi ise basitti. Onu seviyordum. "Bıkmadan, usanmadan, her gün, her an, her dakika sana bu gerçeği haykıracağım. Bugüne kadar söylemek isteyip de söyleyemediğim her sefer için bunu sürekli dile getireceğim. Alışsan iyi olur, sevgilim."

"Alışmamak ne mümkün? Çoktan bağımlısı oldum bile." Sürttüğü burnuma öpücük kondurup yavaşça geri çekildikten sonra yeniden bana sırtını dönmüştü. "Sıcaklığın öyle iyi geliyor ki bunca zaman buz gibi nasıl yaşamışım anlamıyorum. Sana tekrar kavuşunca sensiz olduğum anlar korkunç gelmeye başladı."

"Ben demiştim!" Kollarımı iki yana açıp bıkkınlıkla söyledim. "Sana boşuna uğraştığını, beraber olunca daha iyi olacağımızı anlatmaya çalıştım."

"Ama beni anlamaya hiç çalışmadın, Sehun." Bir anda Luhan'ın sesinde ciddiyet hakim olmaya başlamıştı. "Benim için senden uzak durmak, yanımdayken sana dokunamamak, beni sevdiğini ve seni sevdiğimi bildiğim halde yok saymaya çalışmak kolay mıydı sanıyorsun? Ne kadar zorlandım, acı çektim seni uzaklaştırırken bir bilsen... Ama mecburdum, sevgilim. Sen gözünü karartmışken birinin aklı başında davranması şarttı."

SASAENG'S NEWSWhere stories live. Discover now