•5•

494 61 33
                                    

Gece saat 3.30'du. 'Belki özel hocaya gerek kalmaz, ben anlayabilirim matematiği' diye düşünen Harry saatlerdir ders çalışıyordu. Son yarım saattir ağlayarak çalışmaya çalışıyordu desek daha doğru olur. Anlamıyordu çünkü. Sanki başka bir dildi matematik. Tam konuların baş kısımlarını anlıyordu ama test çözmeye gelince her şey zorlaşıyordu. Keşke kopya çekebilseydim diye düşündü ama Louis'ye de kızamazdı. Çünkü seneye gireceği üniversite sınavına artık çalışmaya başlamasını istiyordu sevgilisi. Haklıydı da. Son birkaç ayda kafa patlatmak onu daha da strese sokardı. Bu aklına gelince daha da şiddetlendi ağlaması. Hem matematiği anlayamadığı için ağlıyordu hem de Louis'nin bu denli onu düşünmesinin güzelliğine. Derken bir tıkırtı geldi. Gelen Louis'ydi.
"Sevgilim, neler oluyor? Uyuyamadın mı?"
"H-harry? Neden ağlıyorsun?"
"Ooh gel buraya."
Kolları arasına alıp sıkıca sarıldı küçüğüne. Böyle duygusallı zamanlarda önce sarılmak isterdi Harry bol bol. Sonra bu sarılmadan güç bulup öyle anlatırdı derdini. Bir süre sarıldılar. Sonra Harry burnunu sildi ve durumu anlatmaya başladı:
"Ben gerçekten matematikten hiçbir şey anlamıyorum ve sınavları geçemeyeceğim diye korkuyorum. Sınıfta kalmak istemiyorum. Özel hoca tutmak geldi aklıma ama belki güzelce çalışırsam anlarım diye düşündüm. Saatlerdir kafa patlatıyorum. Yine olmuyor, yine olmuyor..."

Böyle olmasına çok üzüldü Louis. Bilse o anlatacaktı matematiği ama o da bir şey anlamıyordu ve bu yüzden üniversite sınavında epey zorlanmıştı.
"Sınavların hayatımızdaki rolü beni de üzüyor sevgilim. Keşke ilgi alanlarımıza göre sorular sorulsa ama mecburuz. Çok üzgünüm."
"Ve yarın okuldaki tüm matematik hocalarınla konuşmanı istiyorum. Sana özel ders verebilecek olanların numaralarını al. Sonra beraber değerlendirelim hangisinin daha iyi olacağını, tamam mı meleğim?"
Sevgilisini biraz da olsa rahatlatmıştı Louis. Onu her zaman anlayışla karşılaması çok hoştu. Elinden tuttu sevgilisinin ve yatağa götürdü. Yüzünü güldürecek son dokunuşu yaptı sonra; bir iyi geceler öpücüğü...

~~
Sabahki rutinler tekrarlanmıştı ve ikisi için de yoğun bir gün olacaktı. Bütün matematik hocalarını gezen Harry birkaçının telefonunu almıştı. Günün sonunda eve geldiklerinde ikisinin de birbirlerine diyecek şeyleri vardı.
İlkin özel hoca işini hallettiler.
Bay Watson, kırklı yaşlarda olan, matematiğe sevgisini ve ilgisini vermiş bir öğretmendi. Harry'nin hiç dersine girmemişti ama okulda çok sevilirdi. Louis her ne kadar kadın öğretmen olmasını istediyse de mesele Harry'nin derslerini geçmesi olduğu için çok da sesini çıkartmamıştı.
Louis'nin vereceği habere gelince, iş gereği yurt dışına çıkması gerekiyordu. Yaklaşık bir hafta seminerlerle ve toplantılarla geçecekti. Bu haber Harry'yi daha da üzmeye yetmişti. Zamanlaması hiç de iyi değildi. Çünkü hassas bir dönemine denk gelmişti.

Haftada üç gün özel ders almanın yeterli olacağını söylemişti hocası. Salı, Perşembe ve Cuma olmasına karar vermişlerdi. Okuldan sonra Harry'nin evine gelecekti Bay Watson. Tabii her öğrencisi kendi evine gelirdi ama Louis'nin ricası üzerine bu sefer değişiklik yapmış ve öğrencisinin evine gitmişti Bay Watson.
  İlk dersleri başarılı geçmiş ve moralini toplamıştı Harry. Fakat ertesi gün Çarşambaydı ve yurt dışına çıkacaktı Louis. Akşam üzgün bir şekilde üzümlü kurabiye yaptı, uçakta yemesi için sevgilisinin. Sonra güzelce vakit geçirdiler. Bol bol moral verdi Louis Harry'ye. O yokken içini günlüğüne dökmesini söyledi. Öyle yapacaktı Harry.

~~
Okula gitmeden önce Louis'yle sıkıca sarıldı Harry ve mutsuz bir şekilde okula gitti. Biliyordu ki Niall onun moralini düzeltirdi.
Gün boyu kankası tarafından iğrenç şakalara maruz kalan Harry'nin morali pek de düzelmiş değildi. En son onu neşelendirecek bombayı patlattı Niall:
"Yaa sen üzül üzül daha! Benim Louis gibi sevgilim olsaydı yurt dışından acaba bana nasıl hediyeler alır diye düşünmekten çatlardım."
"Yaa hediye alır mı ki?"
"Senin gibi prensese hediye alınmaz mı be?"
Ardından sulu bir öpücük kondurdu yanağına Harry'nin. Harry onun bu aşırı sevgisine karşılık ne yapacağını bilemiyordu bazen. Bir keresinde öyle bir sarılmıştı ki, Harry'nin kaburgaları üç gün acımıştı.

Nihayet okul bitmişti ve eve doğru yola çıktı Harry. Ve şarkı mırıldandı:
"God knows, God knows I want to break free.
I've fallen in love
I've fallen in love for the first time
And this time I know it's for real
I've fallen in love, yeah
God knows, God knows I've fallen in love."

Eve gelince basit bir sandviç yapıp yedi, duşa girdi ve sevgilisini aradı. Kaldığı yer, katılacağı seminerler hakkında konuştular. Oradan çok güzel bir sürpriz alacağını söyledi Louis Harry'sine. İçinden 'Niall söylemişti' diye geçirdi Harry. Ve çok mutlu oldu.

(Telefon konuşmasından önce)
Niall: Louis
Louis: Efendim Niall
Niall: Bugün Harry'nin moralini düzeltmek için bir sürü şey yaptım ama suratı hep asıktı. Ben de son çare olarak senin çok güzel bir hediye alacağını, benim onun yerinde olsam somurtmak yerine sabırsız olacağımı söyledim. Eğer aklında böyle bir şey yoksa da ona hediye almalısın.
Louis: haha sakin ol sarışın! Aklımda zaten, alacağım
Niall: Yehaa işte Harry'min düşünceli sevgilisi!
Louis: :)

Erkenden uykusu gelen Harry, yatağa geçti ve uyudu.

'Green&Blue'Where stories live. Discover now