Giriş

18 7 2
                                    

Adım Sıla, BTS'in gerçekten büyük bir hayranıyım.

On yedi yıllık hayatımda pek çok çılgınlık yaptım. Evden kaçtım, annemi korkutmak için eve evcil yılan getirdim, en yakın arkadaşımın burnunu kırdım ve sevmediğim birine alerjisi olmasına rağmen kedileri musallat ettim.

Ancak hiçbir zaman erkek kılığına girip sahte kimlikle bir yarışmaya katılacak kadar delirmedim. En azından birkaç ay öncesine kadar durum buydu.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum, çünkü kayboldum. Sanıyorum ki zaten yanlış yerden başladım anlatmaya. Bu yüzden biraz geriye alacağım saatleri, izniniz olursa.

Başlangıca.

BTS çılgınlığı tüm dünya gibi ülkemizi de sardığında çoğu kız gibi beni de derinden etkiledi. Kore'ye gitme hayalleriyle yaşayan, ARMY olmakla ilgili her şeyi bilen minik, sevimli bir hayrana dönüşmem yalnızca bir hafta kadar sürdü.

Yıllarca bu durum değişmedi, üniversite sınavından ailemle geçirdiğim zor anlara kadar her zaman BTS yanımdaydı, somut olarak olmasalar da onların yerine onlar sayesinde tanıştığım arkadaşlarım da vardı.

O kadar seviyordum ki kendi şarkılarımı yazmaya başladım, elbette onlar da benim minik ilham perilerim olmuşlardı. Hepsini ayrı ayrı seviyor ve hepsine şarkılar yazıyordum. Ayrıca kendi kendime biraz da olsa Korece öğrenip kültürlerini araştırmıştım.

Sonra o haberi gördüm. Odamda oturmuş cips yerken ve yeni şarkımın bestesindeki eksiklikleri düşünürken BTS'in dünya turnesine çıkacağını ve Rap Monster sakatlandığı için onun yerine birini alacaklarını öğrendim. Bu kişi elbette erkek olmalıydı ve yarışma ile seçilecekti.

Büyük bir yıkımla iç çekerken ne zamandır orada olduğunu bilmediğim ağabeyim Uzay, "Ne oldu?" dedi odamın bir kenarından.

Hiç garipsemeden ona döndüm. "BTS ile dünya turnesine çıkmak isterdim ama çıkamıyorum." dudak büzdüm.

"Neden?" dedi bu kez esmer saçlarını düzelterek yanıma gelip otururken.

"Çünkü erkek bile değilim ve.. ve olsaydım bile seçilmezdim sanırım."

Uzanıp cipsimden dolu dolu bir avuç aldı ve hepsini ağzına sokuşturdu. Ancak yuttuğunda cevap verebilmişti. "Eğer erkek olsaydın katılır mıydın peki?"

Eğer erkek olsaydım cidden katılır mıydım? Evet, kazanamayacak olsam bile kesinlikle katılırdım. Bu yüzden onayladım. "Evet ama önemi yok."

"Aslında var." parmaklarını yaladı. "Küçük kardeşim, hep ne kadar erkeksi biri olduğun hakkında yakınmaz mıydı annem sana?"

Küçük kardeş olayına takılmayacak kadar meraklanmıştım. "Evet?"

Ellerini çırptı ve benimle göz göze geldi. "Peki sence de yüz hatların biraz makyajla tam bir erkeğinki gibi olmaz mı?"

"Bu delice," diye ciyakladım neden bahsedeceğini anlarken. "Asla olmaz Uzay."

"Kazanacağın yok ya, benim kıyafetlerimden bir kaç tane alırsın ve Mervede haftasonu geçirmek suretiyle minik bir Kore turu yaparsın."

Reddetmek istiyordum, başımı aşağı yukarı salladım. Reddetmeliydim, ayaklandım ve Uzay'ın bana kıyafetlerinden getirmesini izledim.

Kendimden nefret ediyordum ama onları giyip, peruğu takıp ağabeyimin karşısına çıktım.

"Benden daha yakışıklı olduğuna inanamıyorum," diye mırıldandı ve şakaklarını ovdu.

"Peki ya kimlik ve uçak parası ne olacak?" dedim onu görmezden gelirken.

Sırıttı. "Annemin 'İyi arkadaşlar edinme' öğütlerini asla dinlemedim ve sen, Sıla Babalı bunun faydasını göreceksin."

"Babalı mı.." Yüzümü buruşturdum. "How cringe is this bro?"

"Erkeksi, Türkçe bilen kimse hatta bilmeyenler bile şüphelenmeyecektir."

  Omuzlarım düştü. Başka bir şansım yoktu o yüzden bunu da kabul ettim.

İki hafta sonra nihayet sahnedeydim, ve kalbim delicesine atıyordu. O ana kadar hiçbir şey yanlış gitmemişti ve ben bu sefer gideceğine emindim.

"Adın ne?" dedi jürilerden ortada oturanı.

"Sıla." dudaklarımı birbirine bastırdım. "Sıla Babalı. Türkiye'den geldim."

Bu kez sağdaki, "Bize ne çalacaksın?" diye sordu. "Kendi yazdığım bir şarkımı." dedim ve başlamam için verilen işaretten sonra gözlerimi yumarak söylenileni yaptım.

Sadece duygularımı serbest bıraktım ve dudaklarımdan dökülen kelimeler anlam kazanarak şelaleye dönüştü. Hiç kesmeden buna devam ettim ve gözlerimi açtığımda alkış tufanı ile karşı karşıyaydım.

Herkes onay verirken ve gülümserken heyecanla sahne arkasına geçtim.

Tabi sonra uçağa ucu ucuna yetiştim ama başarmıştım ve eve dönerken bu heyecanın benim için bile aşırı olduğunu fark ettim. Uçakta hiperaktif bir şekilde tepindim ve eve girer girmez "Uzay!" diye çığlık atarak peruğumu bir köşeye attım.

Kazanmayı hala istiyordum ama eskisi kadar umrumda değildi, şoktan yeni yeni kurtuluyor olmama rağmen son iki günün hayatımın en güzel günleri olduğunu biliyordum.

Uzay hemen odasından çıktı. "Sıla?"

"Harikaydı!" yerimde zıplayıp ona sarıldım. "Her şey, hem de her şey harikaydı! Çok teşekkür ederim."

Gülerken saçlarımı öptü, önemli olmadığını söyledi. Hep böyle biriydi ama ilk defa bu kadar sevindirmişti beni.

Ve daha çok sevindirip şoka sokacak bir şey olamayacağını düşündüğüm günlerden birinde telefonum çaldı. Kore'den arandığımı anladığım an titreyen ellerle açtım. "Alo?"

Karşımdaki ses İngilizce, "Sila Babali ile mi konuşuyorum?" dedi. Küçük dilimi yuttuğum için sadece onaylayan bir mırıltı çıkarttım.

"Tebrik ederiz Sıla bey, yarışmayı siz kazandınız."

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Feb 23, 2019 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

perfect | btsHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin