07 | Ortak Payda

81 7 7
                                    

Herhangi bir çatı katından Gotham'a bakmak, başka şehirlerde bulunamayacak bir hava veriyordu insana. Dünyanın onlarca şehrin yüzlerce manzarası vardı ancak, Harley için bunların hiçbiri bir Gotham olamazdı. Özünde, Gotham'ı sevdiğinden şüpheliydi aslında. Kendisinin de dahil olduğu bu suç bulutu şehrin her bir karışında hissediliyordu. İnsanların şehirde kendilerini ne denli güvende hissederek yaşadıkları kadın için her daim bir muamma olmuştu. Ancak, orada yaşadığı bütün kötü ve iyi olaylara rağmen, seviyordu Gotham'ı. 

Nefreti Gotham şehrine karşı hislerinde üstün gelmeye başladığında, Harley için bunun çözümü yalnızca herhangi bir çatı katından Gotham'a bakmaktı. Kaç sokak ötesini görebildiğinin bir önemi yoktu. Yalnızca görebilmesi yeterliydi, üç mahalle ötesini, iki sokak ötesini, birkaç binanın penceresini ya da yalnızca sokaktan geçen yemeksizlikten zayıflamış kedileri. 

"Oyalanmamalısın,"

Havanın rüzgarsız olduğunu hissediyordu, ta ki arkasından gelen soğuk bir cümle omuzlarını teğet geçerek ufak bir esinti hissetmesine neden oluncaya kadar. 

"Şehir manzarasına bakmak benim için oyalanmak sayılmaz Bay Terminatör."

Kadının ona yakıştırdığı bu yeni lakabı zaten bin yıldır duyuyormuşçasına hiçbir tepki vermeyen Frank, yavaşça odadan çıkıp yana açılan iki cam kapının yanından geçti ve Gotham'ın manzarasına bakmak için Harley'e eşlik etmeye başladı. Kısa bir süre sessiz durmasının ardından, yüzünü hafifçe Harley'e çevirerek cevap verdi. 

"Terminatör robot değil miydi?"

"Senin de insan olmadığını düşünenler var. Bence ikinizi benzetecek çok insan var."

"Onlar masum insanları öldürüyorlardı. Benim masumlarla işim yok."

"Olabilir, ancak onlar da bütün silahları kullanabilen, durdurulamayan ve öldürürken yüzünde hiçbir mimik değişimi olmayan... varlıklardı. Seni insan öldürürken gördüm Frank."

İkisi de manzarayı bırakıp yüz yüze geldiler. "Sen birini öldürürken dişini bile sıkmıyorsun. Nefesini bile tutmuyor, kaşını bile oynatmıyorsun. Eğer üstünlük sendeyse ve ölme tehlikesinde değilsen yüzünde hiçbir değişiklik olmuyor. Kaşlarını çatmıyor, dudağını ne gülümseyecek ne de ağlayacak şekle sokuyorsun. Nefes almaktan bile daha sıradan bir şey nasıl olabilir senin için, öldürmek. Bu benim bile anlamayacağım bir çılgınlık."

"Görevim bu, Harley. Bütün pislikleri cehenneme yollamalıyım. Ben yapmazsam, diğer kimse yapmaz."

"Sonra da seni gördüklerinde cennete gitmiş olmanı dileyecekler, değil mi? Evet, oldukça havalı. Ancak, benim merak ettiğim bir şey var." Frank, merakının ne olduğuna dair bir soru sormayınca, Harley konuşmaya devam etti. Frank'in anlatacaklarını aşağı yukarı biliyor olsa da, onun ağzından da duymak istiyordu.

"Ben, bir adamın peşinden koştuğum için bu hale geldim. Ona olan aşkım beni bu duruma soktu. Peki ya sen? İnsanların seni 'deli' sanacakları ne oldu?"

Uzun uzun baktı Frank. Sanki Harley'e gözlerini odaklamak ile bu sorudan kaçabileceğini düşünüyordu. Ancak bir kaçışı yoktu. Harley'in neden internetten veya oradan buradan öğrenmediğini düşündü. Onun ağzından duyma zorunluluğu mu vardı. Uzun zamandır bu konudan birine bahsetmemişti, bahsetmeyi düşünmüyordu da. Ancak, Harley ikisinin de insanlar tarafından 'deli' olarak görüldüğünün altını çizince, kafasındaki bir takım şemalar değişti.

"Ailem iki mafya tarafı arasında çapraz ateşte kaldı. Ordudaki silah arkadaşımın da bunda parmağı vardı. Onların ölümünü gördüm. Kızım. Elleriyle, karnından yerlere dökülen bağırsaklarını toplamaya çalışıyordu. Hepsini tutabilirse, ölmeyecekmiş gibi. Bana bakıyordu. Suratındaki ifadeyi okuyabiliyordum. 'Neden?' diyordu. 'Neden bunları yaşamamıza sebep oldun baba,' diyordu. Oğlumun ise kafasından geriye kalanları gördüğüm kadarıyla, o da gözlerinde korkuyla ölmüştü."

İnfaz Maçası | Frank Castle x Harley QuinnHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin