Auralar Ustası

251 14 7
                                    

Banyodan çıktıktan sonra çantalarımı yerleştirme işine girdim. Annem bir dünya giysin var derken gerçketen de haklıydı. Çantalarımı yerleştirdikten sonra yatağıma doğru adım atmıştım ki bir soğukluk hissettim. Cama doğru döndüm. Cam açıktı. Daha çok yaklaştım. Camdan dışarıyı görebiliyordum ancak dışarıdaki sis her yer kaplamıştı. Normalde bana gizemli hissettiren bu şey şimdi beni ürkütüyordu. Gözüme bir şey takıldı. Bir şey ya da biri sisin içindeydi ve sisin içinde hareket ediyordu. Korkmuştum ve hemen camdan uzaklaştım. Kendimi hep bunlar sadece okuldan kaçmaya çalışan çocuklar deyip durdum. Ne olursa olsun birkaç kaçak çocuğun beni ürkütmesine izin veremezdim. Dinlenmek için yatağa uzandım. Tuhaf bir şekilde bitkin hissediyordum kendimi. Gözlerim tavanda sabitlendi. Elimde olmadan annemi düşündüm. Onu şimdiden özlemiştim. Daha önce de uzak kalmışlığımız vardı ancak bu ayrılık kalbimi burkuyordu. Hayatımın her karesindeydi annem. Onsuz nefes dahi alamazmışım küçükken. Her yere inunla gidermişim. Annem beni bu hikayeleri her yerde anlatarak utandırmayı da ihmal etmiyordu tabii.

Kafamı cama doğru çevirdim. Dışarıdan bakıldığında saatin çok geç olduğunu düşünebilirdiniz ancak saat henüz çok erkendi. Kolumdaki saate baktım. Saat 6:13'tü. Bu saatte hava kararmazdı normalde ama bu okulun nesi normaldi ki havası normal olsundu?

Üstümdekileri değiştirmek için yeni düzenlediğim dolaba gittim. Kapakları açtım ve elime ilk gelenleri giydim. Normalde ilk defa akademinin öğrencileriyle karşılaşacağımı hesaba katarsak daha özenli davranabilirdim ancak içimden gelmiyordu. Giydiklerime bakmak için aynanın önüne geçtim. Hiç de fena görünmüyordu aslında kot pantolonum bacaklarımın hatlarını belli ediyordu ki güzel bacaklarım vardır, üzerimde ise büyük ihtimalle annemle mağazları talan ederken aldığımız bir gömlek vardı. Gömleğimin düğmelerini kapatmak yerine açık bırakmayı yercih ettiğimden içime bir de body giymiştim. Boynumda hilal kolyem vardı. Hilal şeklindeki kolye ışığın altında parlıyordu. Ayakkabı olarak vazgeçilmezlerim olan Converselerimi giydim. Artık aşağıya inmeye hazırdım.

İnsanlar daha doğrusu cadı ve büyücüler, benden pek de farklı görünmüyordu aslında. Etrafta çok farklı enerjiler vardı. Hepsini hissediyordum. Dalga dalga bana ulaşıyorlardı. Sanki bir adadaymışım da etrafım denizle çevriliymiş gibi. Dalgaların hepsi farklı bir güçtü. Sanırım artık bu dalgaların ne anlama geldiğini anlayabiliyorumdum. Bunlar cadı ve büyücülerin auralarıydı. Bazıları büyük ve yoğun bazıları ise hafif ve küçük ama hepsi kişiye özel. Auraların sarhoş edici dünyasından beni çıkaran bir kızın yanıma gelmesi oldu.

Başta ne söylediğini anlamasam da gülümsemesine karşılık verdiğimde söylediği şeyi tekrarlamak zorunda kaldı.

''Sen yenisin değil mi?''

Ah, lanet olsun o kadar mı belli oluyor?

''Evet.'' ve cümlenin sonuna minik bir gülümseme...

''Yani kara mı ak olduğunu bilmiyorsun değil mi?''

''Yok, biliyorum aslında. Ben ak cadıyım, ışık cadısı...''

Gülümsemesi çarpıldı.

''Yaa, giyiminden ben kara cadı olduğunu düşünmüştüm.''

Bu cümlesi beni kıyafetime bakmaya itmişti. O kadar da ''BAD GİRL'' tarzında giyinmemiştim halbuki.

''Evet, her neyse görüşürüz.''

Bana doğru dürüst bakmadan uzaklaştı. Hiçbir şey anlamamıştım. Sonra aura olayını denedim. Kendimi güce bıraktım ve o rengarenk denizleri gördüm. Beni asıl şoke eden kız değil, aurası oldu. Gördüğüm diğer auralardan farkı, bütün o gücün ortasında, tam kızın kalbinin olduğu yerde bir karartı vardı ve durmaksızın kızın bedeninde dalgalanıyordu. Kızın bir kara cadı olduğu belli olmuş oldu böylece.

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Sep 16, 2015 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Cadılar Konseyi -Şeytan Kaçmış-Where stories live. Discover now