it's over, like me

5K 259 85
                                    

Merhabalar!
Bu bölüm aslında içime sindi ama çok uzattım gibi geldi. Yine de hikayeye biraz açıklık getirmek istedim çünkü biraz karmaşıklaşacak. Geçiş bölümü tarzı bir şey oldu, böyle bir bölüme ihtiyaç vardı. Sizi çok sıktıysam özür dilerim ama tanışma hikayelerini falan yazmak istiyordum bir süredir. Kitap da texting'den çıktı iyice. Kapağa 'yarı texting' yazıcam dşdmdşdös

Multimediayı söylememe gerek yok sanırım;)

İyi okumalar dilerim hepinize ❤️

"Emre."

Büyük ihtimal amfiye doğru ilerleyen Emre bana döndü. Arabamın anahtarlarını gösterdim. "Ben biraz dolaşıcam." diye bağırdım. Eliyle tamam işareti yapınca arkamı dönüp yürümeye başladım. Bu sırada kafama vurulması ile arkama döndüm.

"Kafama vurabilmek için zıpladın değil mi bücür?" dedim Selin'i sinirlendirmek için. Bana dil çıkartınca güldüm.

"Nereye?"

"Sahile gidicem." dedim, sonra aklıma gelen şeyle ona döndüm. "Sen de gelsene?"

"Klasik susma seansları mı?" dedi dudak bükerek.

"Bugün çok konuşmak istiyorum Selin, çok fazla."



Sahilde arabayı sürerken söylendim. "Siktiğimin İstanbul'u ya. Türkiye'deki herkes burada yaşamak zorunda diye bir kanun mu var amk? 60 yaş üstü memleketine falan dönsün kafayı yiyeceğim artık."

Selin dediğim şeye güldü. "Sakin ol atarlı çocuk. Buluruz şimdi park yeri."

"Selin park yeri aramaya başladığımızda İstanbul'daydık az önce Edirne tabelası gördüm ben amk."

Dediğim şeye daha şiddetli bir kahkaha attı ben ise oflayarak sürmeye devam ettim. Birkaç tur dolanmadan sonra gördüğüm boş yere arabanın burnunu direkt soktum. Anın gazı ile şarkı söylemeye başladım.

"We are the champions, my friend! And we will keep on fighting till th-"

Selin'in bağırmasıyla arabayı istop ettirdim.

"Ne bağırıyorsun be manyak mısın?"

"Koray, şenliklerde şarkı söylesene. Lütfen?" dedi kelimeleri uzatarak.

"Bunun için mi korkuttun beni." diyerek arabadan indim. Arka kapıyı açıp aldığımız şarabı ve kadehleri çıkarttım. Selin'in dediklerini umursamadan çimenlere yürüdüm ve kendimi bir ağacın altına attım.

"Çok asabisin bu aralar. Anlatıcak mısın?"

"Bu yüzden buraya geldik Selin." dedim ters bir ses ile. Hiçbir şey demeden kendini çimlenlere attı ve yanıma oturdu. Bu durumu o kadar çok yaşamıştık ki. İkimiz de ne yapmamız gerektiğini biliyorduk. Ben anlatana kadar susması gerektiğini biliyordu. Ellerim dizlerime dayalı öylece durdum. Kendimi hazır hissettiğimde konuşmaya başladım.

"Biri vardı."

Kafasını bana çevirdi. Hiçbir şey demedi. Artık olmadığını biliyordu, yıllardır sustuğumu da biliyordu.

"Çok küçüktük böyle 9 yaşında falandık. Yeni gelmişti sınıfa kimseyle konuşmuyordu. Masmavi gözleri vardı şaşkınca etrafa bakıyordu sürekli. Çocuktuk, merak etmiştim onu. Doğru düzgün Türkçe bile konuşamıyordu mesela."

Durdum. O günleri hatırlamak beni üzüyordu ama geçen günlerde kampüste ona benzeyen bir kız görmüştüm. Artık hayali odamın içinde, rüyalarımda geziyordu. Kendisi ise bambaşka bir yerde yeni bir hayat kurmuştu. Bunu tekrar hatırlamak canımı acıtıyordu. Bunun gerçek olduğunu bilmek nefesimi kesiyordu.

dolunay| yarı textingWhere stories live. Discover now