-5/Bende Lady Gaga!

2.9K 270 9
                                    

Oğlum çok seviyorum ya sizi. Voteların düşmesinden hatam elbetteki vardır ama çok seviyorum be sizi. Umarım sonuna kadar gideriz bu şeyin. Geçen parttaki beş bölüm bile hoşuma gitti yaa. O beş-altı yorum o kadar içtenlikle yazılmıştı ki hayran kaldım. Evet belki ikinci kitap yanlış bir karardı, kararında bırakmak gerekirdi ama, sırf okuyanlar için sonuna kadar gideceğim. Sizleri çok seviyorum ve ilham verici yorumlarınızı bekliyorum :) İyi okumalar!

“Eğer yağmur yağarsa diye kapalı bir bölümümüzde var. İnsanları oraya alıyoruz.”

“Kaç kişilik demiştiniz?”

“1500.” Yağmur Kıvanç’a döndü. Kendi tarafı 500 ederdi herhalde. Aile dostları falan filan diye düşününce. Ama Kıvanç’ın tarafını kestiremiyordu.

“Hayatım biz yanlış yaptık. Listemiz yok. Kaç kişi gelir. Farazi de yapılmaz ki. Menü çıkarılacak herkese.”

“Bak ne yapalım Yağmur. Ben mesaj atayım Sibel’e. O önce babamlara sorsun, sonra seninkilere liste çıkarsın. En son bize getirir kişi listesini denetleriz. Ne dersin?” Yağmur gözlerini kıstı. Bu şu meşhur Sibel’i görmek için harika bir fırsattı. Ayrıca liste hazırlamak zorunda kalmayacaktı! Daha ne olsun!

“İyi o halde. Ara halletsin akşama kadar.”

“Tamam. Ben onu hallederim de şimdi ne yapıyoruz?”

“Mobilya mı önce gelinlik-damatlık mı?”

“Mobilya.”

“Eh hadi o halde. Başlayalım.” Evden çıkıp hızla Samur Holding’in mimar ofisine geldiler. Kıvanç’ın Emir adında iç mimar bir arkadaşı vardı burada. Düğün hediyesi olarak evlerinin çizimini yapmak istemişti. Kıvanç’ta kabul etmişti bunu. Şimdi de üzerinden geçeceklerdi.

“Evet. Nasıl oldu bakalım?”

“Öncelikle salonda koltuklar beyaz, yani temel beyaz, geri kalan her şeyi renkli istedik, değil mi?”

“Aynen.” Diye onayladı Yağmur. Saflık dolu bir ev olsun istiyordu ve bunun en büyük örneği de beyaz rengiydi.

“Çizimler şöyle. Bakın. Salonunuz çok güzel. Fransız tipi camlarınızın hemen yanına iki berjer attık. Ortaya sehpa. Beraber bahçedeki çocuklarınızın oyun oynamasını izleyebilirsiniz.”

“Ah harika!”

“Mutfakta beyaz istendi. Yatak odası beyaz-mor dedik. Çocuk odalarının kapısı kilitli henüz. Ama oranın çizimleri de hazır. Hatta genç oldukları zamanki çizimler bile hazır. Oturma odalarına da renkler olarak sırayla biri gri, biri mavi, birine de krem dedik. Bir oda kalıyor. Onu da sinema odası yaptık. Sizin yatak odanızın hemen iki oda sağı. Yanınızdaki oda kilitli. Çocuk odalarından biri çünkü. Yeni doğmuş halini düşündük. Uzak tutmak istemezsiniz diye. Eh işte böyle. Size gidip mobilya beğenmek kaldı. İnternette tam Yağmur’un istediği gibi bir site var. Oradan renkli yastıkları sipariş edebilir. Bakın bunlar bilgisayarda çizilmiş, renkli çizimler. Buradan bakabilirsiniz. Değiştirmek istediğiniz bir şey olursa hiç çekinmeyin.”

“Ay bunlar harika Emir!” bir anda adama sarıldı Yağmur. Kendisi bile ne yaptığının farkında değildi ama Kıvanç kaşlarını çatmıştı. Hem de fazlasıyla.

“Bayıldım ben valla. Kalk Kıvanç. Hemen şu koltuklara falan bakalım. Akşam bende yastıklarımızı sipariş ederim. Of çok güzel olur çok!” Kıvanç kendini gülümsemeye zorlayarak oğlana döndü ve elini sıktı,

“Sağ ol kardeşim. Hakkını ödeyemeyiz.”

“Ne demek. Düğün hediyemiz olsun. Hadi size hayırlı gezmeler.” Diyerek odadan çıktı Emir. Arkasında sinirden köpürmüş bir Kıvanç bırakarak,

“Yağmur?”

“Efendim hayatım?”

“Ne yapıyorsun?”

“Çizimlere bakıyorum canım.”

“Hayır ne yaptığını zannediyorsun!”

“Ne yapmışım ki?”

“Yahu adamın kucağına atladın!”

“Ya sevindim bir an. Ne olmuş ki?”

“Ne demek ne olmuş ki be! Neye benziyorum ben! Başçavuşun eşeği mi var burada?”

“Estağfurullah hayatım. Niye öyle diyorsun?”

“Yağmur katil etme adamı! Bu kadar yakın olmanı istemiyorum erkeklerle!”

“Ay tamam hayatım. Dert ettiğin şeye bak.”

“Ederim tabi.”

“Kıskanç.”

“Kıskanmıyorum. Bu sahiplenme duygusu.”

“Hı-hı! Bende Lady Gaga.”

“Yağmur!”

“Ne?”

“Kaşınıyorsun.”

“Yok ya ne kaşınacağım.”

“Yok, yok çok kaşınıyorsun.”

“Saçmalama Kıvanç.”

“Kalk kız. Daha fazla dellendirme beni. Sibel’e söylüyorum. Gelecek hafta getirir bize listeyi. Bizde o zamana kadar mobilyaları hallederiz.”

“Tamam. Ya bak Kıvanç koltuklarımız sade olacak tamam mı? Düz beyaz bir koltuk takımı düşün. Biri pudra rengi olabilir. Teklilerden biri beyaz olurken birini pop-art kumaşla kaplatırız. Ona renk katan üstündeki farklı şekillerdeki yastıklar olacak. Ayrıca bir salon takımı istemiyorum. Özel tasarım şeyler gördüm, mükemmel gözüküyor. Sıradan bir ev olmayacak evimiz. Mesela düşün şimdi. Bildiğin konsol mesela. Ama siyah ve üstüne narçiçeği renginde ve yeşil yapraklı iri çiçekler resmetmişler. Yemek masamız da beyaz olacak fakat klasik tarzda biraz. Elizabeth modeli. Nasıl?”

“Valla değişik gözüküyor.”

“Orta sehpamızı düşün. Dümdüz beyaz mesela. Yemek takımımda öyle olacak. Yemek takımının sandalyeleri de koltukla aynı pudradan olacak. İki tane kör noktalara da parlak mavi ve kırmızı küçük çekmece, konsol tarzı dresuarlar olacak. Renkli ama göz yormayacak şekilde ama.”

“Harika ne diyeyim.”

“Ya bir sandalyeler görmüşüm ki sorma!”

“Nasıl sandalyeler?”

“Ya alt kısmı normal minderden. Ama sırt kısmı kocaman oval ve uzun. Bu uzunluğun içine de klasik düz çizgiler yerine ne yapmışlar beğenirsin?”

“Ne yapmışlar?”

“Renkli sarmaşıklar yapmışlar, bütün sırt kısmını o renkli sarmaşıklar oluşturuyor. Hem farklı, hem renkli, hem klasik, hem tarz, hem de değişik! Tam biz gibi!”

“Ah, o doğru. Tam biz gibi! Yalnız, kız sen bunları mı araştırdın?”

“Her işi de sen yapamazsın değil mi? Bak mobilya işimizi hallettim. Şimdi gidip oturma odalarımızı ve salon mobilyalarımızı alıyoruz. Bak salon takımımız hazır bile. Düş önüme de seni götüreyim mağazaya.”

“Emredersiniz efenim. Emrinize amadeyim.”

“Efe’leri de arayalım yolda. Düğünü haber edelim.”

“Tamam.” Oradan çıktılar ve ellerinde çizimlerle mobilya mağazasına gitmeye başladılar.

Yarım saatte 30 vote olursa bir bölüm daha atacağım yatmadan canlarım :)

*Aşk Belası* (*BB* 2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin