Anthony

4.2K 177 25
                                    

"Konuşmamız lazım" dedi.

Yediğim o bütün lokmalar boğazımda kaldı. Bir an nefes alamıyormuş gibi hissettim. Çünkü "konuşmamız lazım"lar hiç bir zaman iyiye işaret değildi. Ya çalıştığımı öğrendiği için , ya ona yalan söylediğim için, benden ayrılacaktı. Nefes alabilmek ve konuşabilmek için bir iki öksürüp boğazımı temizledim.

"Ne konuşmak istiyorsun Zack?" diye sordum Bulanıklaşmış gözlerimle.

"Şu iki gündür akşamları neredesin?" diye sordu. Kendini sakin tutmaya çalışıyordu ama bütün kasları gerilip gevşiyordu.

"Kat'leydim." dememle elini masaya vurdu. ilk kez...

"Bana yalan söyleme!" diye bağırdı.

"Diyelim ki çalışmaya başladım..." dedim.

"O saatte ne işi ne çalışması Tess.!" öyle bir bağırdı ki işte o zaman dank etti.

"Benim... seni.. aldattığımı mı düşünüyorsun..Zack?" Genlerimden kaçabildiğim kadar kaçmaya çalışmıştım. Başarılıydım da. Ben .. ASLA!

"Bilmiyorum! Tamam mı Bilmiyorum! Biriniz bana yalan söyleyip diğeriniz hiç bir şey söylemezken bilemiyorum! " diye bağırdı ve odamıza gitti. Bense yerimde kıpırdayamadım. Tek yapabildiğim ağlamaktı. Nefes almakta da zorlanıyordum. Saat 3'e kadar evde hiç hareket yoktu. Masayı topladım. Üstümü değiştirmek için odamıza gittim.

"Ben annemlere gidiyorum" dedim zack in tarafına bakmaksızın. Ama hareket etmeden tavanı izlediğini biliyordum. Dolaptan bir bluz, pantolon ve iç çamaşırlarımı aldım ve çıktım. Banyoda hemen giyindikten sonra annemlerin yanına gittim ve şu iki günde kazanabildiğim -günlük bahşişlerden payıma düşen- 250$ ı anneme verdim. Bar feci iş yapıyor ve müşterileri de oldukça cömert. Hele barmenleri gören bayan müşteriler...

Ordan direk işe gittim. Zaten annemlerin evi bizim eve çok yakın değildi. Poseidonda herkesi bir heyecan sarmıştı. Heyecanın nedenini sorduğumda ise patronun gelecek olmasıydı. Herkes ona 'patron' veya 'kaptan' diyordu. Ben hiç umursamadım. Benim gibi bir bulaşıkçı kızla ne işi olurdu. Diğer görevlileri azarlamaya gelecekti herhalde. Ben işimi yapmaya devam ettim. Ta ki James yanıma gelip

"Patron seninle görüşmek istiyor" diyene kadar. Elimdeki işi bitirip merak ve endişeyle patronun odasına gittim. Aklımdan Benden ne istediğini, kim olduğu veya beni kovucak olmasıyla ilgili abuk subuk fikirler geçti. 3. Günden kovulacaktım.

Kapıyı açtığımda karşımda duran taşı görmeyi beklemiyordum.

Anthony.

"Gir. Konuşmalıyız." dedi soğuk bir sesle. ufak bir dejavuya engel olamadım. Daha bu sabah Zack bana konuşmamız lazım demişti. Elim istemsizce alnımı ovmaya gitti. Gözyaşlarımı geriye ittim.

İçeri gittim ve masasının yanındaki boş sandalyeye oturdum. Üzerimdeki korku ve stresi atmaya çalışırken gölgelerin arasında gizlenmiş iki adam görmem bir oldu.

"Korkma, seni dövmeye gelmedim" dedim bir elimle gizlenen adamı gösterip gülerek. Stresi azaltmanın en iyi yolu işi dalgaya almaktı.

"Senin sınavını seyrettim. " dedi yüzünde tek kas oynamadan. Bu nasıl bir soğukluk. Gülmemi engelleyemedim.

"Dalga mı geçiyorsun?" diye sordum kahkahalarla. Benden korkmuş olamazdı değil mi. Gerçi biraz korku iyiydi.

"Tabiyki geçiyorum." dedi o soğuk ve ruhsuz sesiyle. Sonra adamlarına işaret etti ve dışarı çıktılar.

TutsakWhere stories live. Discover now