18| your song

2.9K 332 111
                                    

Kesinlikle içime sinmeyen bu bölümü paylaştığım için özür dilerim

Elton John-Your Song

Hayatımda yolunda gitmeyen birçok şey oldu, zorlandığım birçok zaman, ağlayarak kaçmak istediğim sayısız an. Fakat hiçbiri bu kadar zor ve yıkıcı değildi, bunu biliyordum, dizlerim titriyordu ve ellerimi soğuktan artık hissetmiyordum bile. Buz kesmiştim.

"Hadi, Yoongi."

Annem elini koluma koymuştu, beni cesaretlendiriyor muydu yoksa zorluyor muydu anlamıyordum o sırada. Sadece yardım dilenen gözlerle Jungkook'a bakıyordum ancak bu defa beni o bile kurtaramazdı.

Hazır değildim.

Her ne kadar soğukkanlı olduğumu söylersem söyleyeyim, her şeyi kaybettiğim anlar elbette oluyordu. Ben başımı dik ve yüzümü ifadesiz tutmaya çabalar, içim yanıyor olsa bile sesimi çıkarmazdım. Buna alışkındım ama bu farklıydu. Babamı dört yıldır hiç görmedim.

Şimdi içerideydi, uyanıktı ve beni bekliyordu.

"Tamam," dedim, kaybettiğimi başından biliyordum. "Tamam, giriyorum." Az önce annemin aralık bıraktığı kapıyı ittim, içerisi koridordan daha aydınlık ve daha ferahtı. Hastaneye verdiğimiz parayla doğru orantılı büyüklükte bir yatak ve birçok medikal cihaz vardı, hiçbirinden de anlamazdım. Gözlerimi yerde tuttum, azarlanmayı beklediğim onlarca an zihnimden geçip gitti, onun karşısında başımı eğdiğim her seferi hatırladım, öfkemi bir kenara atacağıma dair kendime ve Jungkook'a söz vermeseydim bu odayı terk ederdim. Belli ki henüz onunla görüşecek olgunluğa erişememiştim. Hiç iyi hissetmiyordum, midem çalkalanıyordu resmen ve dizlerim zaten son demlerindeydi.

Sessiz kaldım, ona bakmadım, koltuğa oturmadım. Belki de böyle bir işe en başından kalkışmamalıydım, belli mi olurdu, belki de ardıma bakmadan kaçardım.

"Beni özlemedin mi?" Sesi hırıltılıydı, hasta ve yorgundu. İşi yerine çocuklarını düşünse bu kadar yorulmazdı belki, ben yormazdım onu, ne bileyim, yanında kalırdım. "Yoongi," dedi. "Bana bakmayacak mısın?"

Belki de bakmamalıydım.

Gözleri öylesine küçülmüştü, yüzü kırışmıştı ve zayıflamıştı ki tanıyamıyordum bile. Önceden, gençken sağlıklı dururdu. Ne kiloluydu ne zayıf, simsiyah saçları vardı, her şeye kuvvetinin yeteceğini düşünürdüm. Demek ki yetmiyormuş.

"Benden nefret ediyorsun, değil mi?" Konuşarak kendini yoruyordu, değil mi? "Kendini öldürmediğin için minnettarım yine de."

"Denedim," dedim. Belki de ona söyleyeceğim ilk şey bu olmamalıydı ama öfkemi bir türlü unutamıyordum, bir türlü gitmiyordu aklımdan, o günleri atlatamıyordum işte. "Olmadı." Sesim titredi ya da ben öyle sandım, bütün bedenin titriyordu. Heyecanlı, sinirli ve üzgündüm, aynı zamanda evde gibi hissediyordum ama etmiyordum da. Garipti, ne hissettiğim hakkında hiçbir fikrim yoktu. "Kalmak için nedenler buldum," dedim. Kalp krizi geçirme riski neydi bilmiyorum ama onu korkutmak da istemedim. "Bu nedenler siz olun isterdim."

"Öfke de, hüzün, hayal kırıklığı, belki de öz benliğinden nefret etmek." O konuşurken yavaşça koltuğa doğru yürüdüm. "Abini yaşatacak güce sahip olamamak, onun kendi hayatından nefret etmesine sebep olmak... Yoongi, ben böyle bir baba olmak istememiştim."

Koltuğa oturduğumda aramızda bir metre falan kalmıştı, gözleri direkt benim gözlerime bakıyordu ama hiçbir şey anlayamıyordum. Yüzü düzdü, kesinlikle ağlayacak gibi değildi. Babama benzediğimi biliyordum.

"Ben de istemedim," dedim.

"Sana sinirlendim," dedi. "Oğullarımın ikisinin de ellerimden kayıp gittiğini görmek ama durduramamak bana nasıl hissettirdi anlatamam, gitmek istedin, abin de gitti." Derin bir nefes aldı. "Yeterince güçlü olsaydım ikinize de izin vermezdim ama hepsi benim hatamdı, hatalarımla yüzleşmeyi beceremedim ve sizi suçladım. Masum olan ikinizi."

Lilac Wine |yoonkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin