Sorular ve cevaplar...
Birbirleriyle bağlantılı olan bu kelimeler hayatımızın odak noktasıydı. Sorulmaması gereken bazı sorular vardır. Bununla beraber doğru olmaması gereken tehlikeli cevaplar. Bu iki kelime birbirinin içine sıkışıp kalmıştı. Bunu ayırmakta tamamen bize düşüyordu.
Alkan'ın sorduğu soru tehlikeli ve bir o kadar da cevaplanması zor bir soruydu. Aslında bunları düşünmemem lazımdı. Benim tek düşünmem gereken Alkan'ın bebeği nereden öğrenmiş olacağıydı? Ceren'den başka kimse bu durumu bilmiyordu ama Ceren beni ispiyonlar mıydı? Hayır, hiç sanmıyordum. Başka bir şey olmuş olmalıydı.
"Neyden bahsediyorsun?"
Alkan'ın kaşları çatıldı. Ceren ise tedirgin bir şekilde bir Alkan'a bir bana bakıyordu. Olası bir harekette müdahale edeceği kesindi.
"Karnındaki bebekten bahsettiğimi bal gibi biliyorsun."
Kaçamak bir cevap verdim. "Saçmalıyorsun!"
Alkan kolumu tutmayı çalıştı ama anında kendimi geri çektim. "Sakın bana dokunayım deme!"
Alkan bakışlarını benden aldı ve yüzüne gergince sıvazladı. Baya bi sabır ettiği aşikardı. Simge hızlı adımlarla yanımıza geldi ve olaya dahil oldu.
"Sakin olur musunuz lütfen."
"Sakin olacak bir şey yok Simge."
Alkan sinirli bir şekilde güldü. Yeşil gözleri öfkenin en acı tonunu barındırıyordu. Lanet olsun! Nerden öğrenmişti?
"Ona ben söyledim."
Ceren'in sesiyle resmen çöküntü yaşamıştım. Aldığım nefes boğazımda asılı kaldı. Hemen Ceren'den tarafa döndüm. Onu üzgün görmeyi beklerken aksine dimdik bir şekilde bana bakıyordu.
Sinirlenerek konuştum. "Nasıl yaparsın bunu?"
Eliyle Alkan'ı göstererek konuştu. "Onunda bilmeye hakkı vardı. Bebeğin babası o."
Arkamı döndüm ve başımı iki yana salladım. Tanrım, sanırım deliriyordum. Ne yapacaktım şimdi ben?
"Bebeğin babası olması umurumda değil. Buraya sana güvenerek geldim. Sen ise bıçağı çıkarıp beni sırtımdan vurmaya dünden razımışsın."
"Tutkum sakin ol lütfen."
Simge yanıma geldi ve bana sarıldı. Ben ona karşılık vermemiştim. Alkan ise dayanamamış olacak ki kızgın bir sesle konuştu.
"Amına koyduğumun cevabını verecek misin artık?"
"Aldırdım onu." Bunu ruhsuz bir şekilde söylemiştim. Alkan'ın ise bakışları donmuştu. Neyi bekliyordu ki?
Ceren olaya müdahil oldu. "Aldırmadı. Bebek hala duruyor."
Kaşlarımı çatarak Ceren'den tarafa döndüm. Resmen foyamı ortaya çıkarmıştı. Alkan'ın ise bakışları yumuşadı. Hatta dudaklarında hafif bir tebessüm bile vardı.
Sinirlenerek Simge'den ayrıldım ve Ceren'in yanında biti verdim. Kolunu hırsla tuttum ve onu sarstım ama o bana karşı bir atakta bulunmamıştı.
"Sana güvenerek buraya gelmem büyük bir hataydı. Bir daha yüzünü dahi görmek istemiyorum."
Söylediklerim ile Ceren'in gözleri doldu. Onu kırmıştım ama oda yapmaması gereken bir şeyi yaparak Alkan'ı buraya çağırmıştı.
Ceren zorlukla konuştu. "Ben kalbimin sesini dinledim. Bebeğin babası o. Peki sen niye bebeği aldırmadın? Sende rahat hissetmiyordun."
Boğazım düğümlenmişti. Gerçekten de bebeği aldırmayarak ne düşünmüştüm ki? Kendimi hazır hissetmemiştim ve bu yüzden bebeği aldırmamıştım. Şimdi ise Alkan her şeyi öğrenmişti.

YOU ARE READING
Soluksuz Tutku
Teen Fictionİki yanlıştık biz. Olmayacak şeyler yaşamış ve umulmayacak hatalar yapmıştık. Baştan sona yanlışlara bulanmışken doğru yolu bulabilir miydik? Gözlerimdeki akan yaş ruhumun derinliklerin de birikiyordu. Onu kırmak istemiyordum ama başka bir seçeneği...