BAŞLANGIÇ PART 1: İLK GÖRÜŞ

8.9K 251 169
                                    

Merhaba okuyucularım bu hikayeyi baştan düzenlemek istiyordum ama başlangıç bölümüne karar vermek biraz zor oldu. Umarım siz de beğenirsiniz ve okurken keyif alırsınız. Beğenmezseniz de yorumla ya da mesajla bildirirseniz hikayemi daha da geliştirebilirim. İyi okumalar😄

Şiirler yazmamı istediler benden, duygularla dolan taşan coşkun aşk ırmağını, mürekkebi bir ressamın ustalığıyla kâğıda döker gibi.

Bir güzel yazdım ellerini havaya açmış karanlığın bile uyuduğu bir saatte yaratıcısına dua eden... Öyle parlak ki güzelliği karanlığı bile aydınlatır adeta ışık olurdu ıssız geceye. Öyle masum ki düşünceleri bile su gibi berrak, pürüzsüzdü.

Bir güzele aşık oldum o gecede, ışığımı buldum bu karanlık dünyada.

Arden Karanlığın Efendisi

Arden Adası M.S. 1019

Akdeniz'de küçük bir ada olan Arden Adası bir zamanlar iyi insanların yaşadığı düzgün bir yerdi. Ada sakinleri on üç hane olmasına rağmen insanlar birbiriyle çok iyi anlaşır, en küçük sorunda bir araya gelir ve birbirlerine yardım ederlerdi. Sorunları birlikte çözdüklerinde insanlar birbirlerine daha da bağlanır, çok büyük sorunlar bile hayatlarını etkilemezdi. Bu durum geçimlerini de kolaylaştırıyordu.

Adadaki insanların geçimi ekilebilir birkaç dönüm arazi ve denizden tuttukları balıklarla sağlanıyordu. Adada erkeklerin bazıları tarla işleriyle uğraşıyordu, bazıları da balık tutmak için denize açılıyordu. Kadınlarsa yaşlılarla ilgilenip evlerin düzenini sağlıyor, kimsenin bahçenin dışına çıkmaması için önlemler alıyorlardı.

Bahçe bütün evlerin etrafını çevreleyen dikenli gül sarmaşıklarıyla örülmüş çitlerle çevrili büyük bir alandı. Çocuklar çok meraklıydı ve çitin dışında ne tür canlıların olduğunu öğrenmek için arada çitin dışına çıkmaya çalışıyorlardı. İki nöbetçi onları korumak için sorumluydular. Geceleriyse durum tersine döner ve gündüz nöbetçilerinin yerine beş savaşçı gece sabaha kadar evlerin çevresinde nöbet tutardı. Adada yalnız değillerdi, bunu bilen sadece onlar da değildi. Adadaki vahşi hayvanlar insanların bulunduğu bölgeye girmek için her şeyi yapıyorlardı. İnsanlar da onlardan korunmak için savaşa karşılık veriyorlardı. İçeri giremeyen öfkeli hayvanlar dışarı çıkan balıkçılara saldırıyor ve bazen onların ölümcül yaralar almasına neden oluyorlardı. İyi insanlar o yaraları aldıklarında eski hallerinin aksine sinirli, kötü davranışlar gösteriyorlardı. O insanların sayısı arttıkça ada eskisinden daha kötü olmaya başladı. Tarım alanları zamanla daha da azaldı, eskiden verimli olan topraklar kurudu. Günlerce yağan yağmur artık ayda bir kere bile yağmadı. Deniz de sanki adadaki bu durumdan hoşnutsuzluğunu belli eder gibi onlara yüz çevirdi, canlı yaşamını terk etti, ölü bir su birikintisi gibi sessiz ve soğuktu. Balığa giden adamlar eli boş döndü. Kuraklık onları tüketti, bir zamanlar yemyeşil bir ağaç kadar canlı olan bedenlerini kuru odun parçaları gibi zayıf bıraktı.

Adadaki insanlar açlıktan ne yapacaklarını şaşırdılar. Onlar bu duruma çare ararken durum daha da kötüleşti. Ada artık eskisi gibi olmadığından geceleri ürkütücü bir sessizlik hakimdi. Önceleri gülerek sohbet havasında ateş başında oturan nöbetçiler de şimdi gece gibi sessizdi.

O gece de diğer günler olduğu gibi adayı ölüm sessizliği kaplamıştı, insanlar açtı, yorgundu, çaresizdi ve yaşam istekleri de azalmaya başlamıştı. Adadaki nöbetçiler dâhil bütün insanlar uykuya dalmıştı, bir kişi hariç. Genç kız ellerini açmış gökyüzündeki dolunaya bakarken her gece olduğu gibi duasını tekrarladı.

KAN VE GÜLWhere stories live. Discover now