11

2.3K 76 3
                                    

Emre'nin yaptığı saçmalığı nasıl düzeltirim diye yana yana düşünüyordum.
Ama pek çözüm bulmuş gibi de durmuyordum. Çünkü yeni hastaneden çıkmış bir insan olarak gerçekten hiç halim yoktu.
Şuan hiçbir derdimi düşünmek istemiyorum.
Her şeyden önemli bir şey var sağlığım.
Kendimi rahatlatmak için yatağıma geçip başımı derin bir nefes alarak yastığa koydum.
Umarım yarın bu sorunu hallederim.
Yoksa aileme rezil olacaktım.

Telefonumun alarm sesiyle uyandım.
Saate baktığımda sabahın sekiziydi.
Ama benim üniversiteye gidecek, ders dinleyecek bir gram halim yoktu.
Alarmımı kapatıp uyumaya çalıştım. Ama sonra aklıma çok işimin olduğunu fark etmiştim.
Emre'yi okuldan alıp Taylan Bey'e olan şikayetini geri çekmesi için onu ikna etmeyi deneyecektim.
Tam uyku moduna giriyordum ki odama annem bana seslenerek geldi.

"Afra ben işe gidiyorum vaktin olursa babana da kahvaaltı yaptır ben geç kaldım işe" diyerek ceketini giyiyordu.

Yatağımda doğruldum ve anneme baktım "Tamam anne aklın kalmasın" diyerek gülümsedim.

Annem yanağıma bir öpücük kondurup "Kendine dikkat et seni seviyorum" diyerek odamdan hızlıca çıkıp gitmişti.

'Hayat telaşı işte' düşüncesi ile annemin arkasından bakakaldım.
Daha sonra da yatağımdan bir zorlukla kalkıp "Sana da günaydın Afra" dedim kendi kendime konuşarak.

Hala ağrılarım vardı. Mutfağa gidip ilaçlarımı içmiştim. Ardından da ocağa çay koyarken evin içinde bir gürültü oluşmuştu.
Babamın odasından geliyordu. Elimdeki işi bırakıp hemen babamın odasına koştum.

"Baba" diye odaya girdim ki babam yerde kıvranıyordu. Yere düşmüş.

Ah babam benim beni ne diye çağırmazsın ki...

Babamı yerden yavaşça kaldırarak "Bir yerin acıyor mu baba?" dedim yatağına oturturarak.

Babam utanan bir yüzle gülümsedi.
"Kusura bakma kızım lavaboya gidecektim seni de uyuyor sandım" diye konuştuğu anda yanına oturdum.

"Ne kusuru baba bana seslenmen yeter" diyerek elini gülümseyerek tuttum.

"Soğal kızım" dedi sevgi dolu bakışları ile.

"Eee hadi o zaman ben seni lavaboya kadar eşlik edeyim tamam mı?" diyerek babamı yavaşça yerinden kaldırdım.

İşin kötü yanı babamın bütün gücünü kendi omzuma aldığım için kaza da oluşan ufak tefek yaralarım sızlıyordu.
Ama tabi bunu babama belli etmemeye çalıştım.

Babamı lavaboya götürdükten sonra hazırladığım kahvaaltıyı beraber yapmıştık. Kahvaaltı faslından sonra mutfakta olan bulaşıkları yıkadım.
Sonra da odama geçip üzerimi giyindim.
Emre'nin okuluna gidip izin alacaktım. Şu şikayet konusunu halletmem gerekti.

"Baba ben çıkıyorum bir şey diyor musun bir şeye ihtiyacın var mı?" dedim.

Babam gülümseyerek "Yok sağol kızım dikkat et kendine" dediği anda spor ayakkabılarımı giymeye başlamıştım.

"Görüşürüz baba" diyerek çantamı ve montumu elime alarak evden çıktım.

Montumu giymeye çalışarak otobüs durağına doğru ilerliyordum ki karşımda arabasına yaslanmış bir şekilde bana masum masum bakan Aybars Bey'le göz göze geldim.
Şaşkınlıkla onun yanına gittim.

Ne işi vardı acaba burada?

"Sorsam ayıp olur mu bilmem ama sizin burada ne işiniz var?" dedim.

Aybars Bey gülerek bana bir bakış atıp toparlandı.

"Ayıptır söylemesi ama seni bekliyorum tam tamına bir saat boyunca" dediği anda kaşlarımı çatarak "Bir saat mi? Neden" dedim.

KUĞU AŞKIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin