Bütün Ruhunla

64 6 11
                                    

"Her yerdeler."

"Tanrı aşkına! Bot atmayı bırak gerizekalı!"

"Sen ne iş yapıyorsun it? Sabahtan beri deli gibi gank yiyorum!" Jeon Jungkook ellerini klavyenin üzerinde hızla oynatırken arkadaşı Yugyeom bir eliyle muzlu sütünün pipetini bulmaya çalışıyor,diğer eliyle de oyuna devam ediyordu.

"Hay sizin yapacağınız işe ben!" İkisinin de ekranında beliren game over yazısından sonra Jungkook sinirle kulaklığı çıkardı ve klavyenin üzerine attı. "Sinir oldum şu noob'a. Onun yüzünden kaybettik gene." Yugyeom muzlu sütünü yudumlarken bilgisayarı gösterek arkadaşının omzunu sıktı.

Jungkook yorgun omuzlarını kaldırıp indirdi ve masanın üzerindeki cüzdanını alıp ayağa kalktı. Birkaç saattir internet kafede arkadaşıyla vakit öldürüyordu fakat eve gidip ders çalışması gerekiyordu. İşte tüm gerçekliği buydu zaten. Tıkırında giden bir hayatı olmamıştı,bu yüzden her şeyi yerli yerine oturtmak onun ellerindeydi. Hayatının ipleri kendi elindeydi bu yüzden olabildiğince sıkı tutmaya çalışıyordu. Herkes kadar bir gelecek hayali vardı ve elbette ona ulaşmak için çabalamaktan başka bir şey yapmıyordu.

İnternet kafeden çıkıp Yugyeom ile ayrıldıktan sonra kaldığı yurda doğru ilerlemeye başladı. Derslerinde gösterdiği başarı sayesinde okulun yurdunda çok az bir ücretle kalıyor ve devletten burs alıyordu. Aylık bursu,kendisine fazlasıyla yetiyordu. Zaten fazla gideri olan biri değildi.

Okulun içine tekrar girip etüte kalmış birkaö arkadaşına selam verirken kızlar Jungkook'un içeriye girmesiyle kendi aralarında onun hakkında konuşmaya başlamışlardı. Birkaç kız ona selam vermişti fakat Jungkook kimseyi tanımıyordu.

Kızlar hiçbir zaman ilgisini çekmemişti zaten. İnkar etmezdi. Saklanmazdı. Jungkook net bir şekilde erkeklerden hoşlanıyordu. Ama koskocaman lisedr,hoşuna giden kimse yoktu.

Okulun arkasındaki yurda giden ağaçlık yoldaydı. Toprak yolda ilerlerken kulağında çalan müziğe eşlik ederek kafasını sallıyordu. Dikkatini bozan şey omzuna dokunan el olmuştu. Kafasını yerden kaldırıp arkasını döndü ve ilk kez karşılaştığı yabancı yüze baktı.

"Kaç saattir seni arıyorum! Kitabını sınıfta unutmuşsun. Önemlidir diye getirmek istedim." Jungkook ellerine bırakılan beyaz kapaklı kitaba bakmış ve ağzında lolipop olan şapkalı çocuğa çıkarmıştı gözlerini. "Teşekkür ederim...Yeni misin sınıfta? Fark etmedim seni hiç."

Şapkalı çocuk gülümseyip ellerini ceketinin cebine koydu. "Sayılır,umarım daha sık görüşürüz Jeon Jungkook." Jungkook gülümseyip esmer çocuğun elini sıktı. O arkasını dönüp hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladığında Jungkook da omuz silkip yeniden önüne dönmüştü. Birkaç adım attıktan sonra adımları yavaşlamış ve elindeki kitaba tekrar bakmıştı.

İyi de son sınıfta nakil gelemezdi ki.

Yavaşça topukları üzerinde arkasına dönmüştü ama ortalıkta kimsecikler yoktu. Yurda koşarak girmiş ve odasına merdivenleri üçer beşer atlayarak çıkmıştı. Kapıyı arkasından kilitleyip üzerindeki tişörtü bol beyaz bir başka tişört ile değiştirip altındaki pantolonu çıkarmış ve yatağa oturarak kitabı eline almıştı.

Sayfaları karıştırmaya başladığında sayfalarda yer yer altı çizilen kelimeler olduğunu fark etmişti. Aklına gelen ihtimalle kaşlarını kaldırdı ve ilk kelimeyi buldu.

Bana

Sayfaları çevirip ikinci kelimeyi buldu.

Bütün

Üçüncüyü aramaya başladığında heyecandan ayaklanmıştı bile.

Ruhunla

Son sayfayı açtığında kitabın son kelimesine baktı uzunca.

Güvenebilir misin?

Ellerini iki yanına salıp derin bir nefes aldı. Anlamdıramıyordu. Vücudundan soğuk terler boşaldığını hissediyordu.

Aynadaki yansımasına bakıp gözlerini yumdu. Ardından pantolonunun cebindeki telefonu titrediğinde yavaşça eğilip yerden aldı ve ekran kilidini açıp mesaja baktı.

xxx
*konum*
Yarın saat 2.30'da
Bütün ruhunla Jeon Jungkook
Bütün ruhunla...

Bölüm kısaydı:(

Rise [bts.(vk.ym + j.n.h)]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin