biyolojik katalizörler ve kapitalist sistemin köpekleri

295 32 13
                                    

"LAN NE OLUYOR BURADA!"

Sabahları hep böyle bağırarak kalkarım. Uyanır uyanmaz böyle bağırmam hem uykulu halimden sıyrılmamı kolaylaştırıyor hem de bana dünyanın ne garip bir yer olduğunu hatırlatıyor. Bu aptalca rutinimi dünyanın ne kadar şaşılası bir yer olduğunu unutmaya başladığımızı fark ettiğimden beri yapıyorum.

Manyak mısın oğlum sen, filan diyor olabilirsiniz bana bakıp bakıp. Hakkınız var, sabahları evin içinde LAN NE OLUYOR BURADA diye haykırmam, bunu istisnasız her sabah ev arkadaşlarımdan dayak yememe rağmen yapmam saçmalığın daniskası çünkü. Bir anlamı yok. Ama aslında bu soruyu sormanın bir anlamı var.

Kalıbımı basarım, dünyadaki bütün bokluklar insanlar bu soruyu sormadığından baş gösteriyor. Şaşırmıyoruz artık hiçbir şeye. Uzayda koloni kuruyormuşuz, olur öyle. Ayşe geçen gün estetik cerrahiden randevu almış, sonra hastanenin lavabosuna çöküp ağlamış. O bok kokan yere çöküp ağlamayı göze alabilmesi için bir insanın mental olarak ne kadar çökmüş olması gerektiğini siz düşünün. Tanrı aşkına, spor arabanda veya en kötü ihtimalle evinin bir köşesinde postmodern dünya insanının stresli varoluş krizi bol sorunlarını düşünerek ağlamak varken, niçin hastanenin bok kokan tuvaletine çöküp ağlarsın? Çünkü ayşe o aynada KENDİ yüzünü son kez görmüş. Üstelik biliyor musunuz, çirkin bir kız olduğunu filan da düşünmüyormuş. Halinden memnun birini bile aynadaki yansımasına bakıp tiksinç lavabo zemininde ağlatacak kadar boktan bir sistemimiz var çünkü. Lavaboya girip çıkan onca insan ayşe'nin yanı başına çöküp "neyin var" diye sormamış. Neden? Eh, olur öyle. Hastanenin bok kokulu tuvaletinde canın çıkasıya kadar ağlamak çok normal bir şey çünkü. Bizim ayşecik de muhtemelen külotluçorabı kaçtı diye filan ağlıyordur böyle, başka neden olacak? Olur öyle. Kimse tuvalette canı çıkasıya ağlayan birine LAN NE OLUYOR BURADA diye sormaz. Şöyle bir göz ucuyla bakıp geçerler, sonra arkadaşlarıyla kafenin birine oturup kapitalist sistemin çarklarını döndüren liberal markalardan beğendikleri timsah derisi çantayı filan konuşurlar, içlerinden biri der ki şu elbiseyi çok beğendim, içine girebilmek için dört kilo vermem gerekiyor. Olaya bak sen! İnsan artık kendini bir kumaş parçasına beğendirmeye çalışacak duruma düşürmüş kendini, vah vah. Sonra içlerinden bir diğeri kahvesinden bir yudum daha almadan önce şöyle der: "Bugün tuvalette ağlayan bir kadın gördüm, niye ağlıyordu acaba ya çok üzüldüm." Ben de şöyle derim ona: Seni biyolojik katalizör ona LAN NE OLDU SANA diye sormak ŞANSIN VARDI. Ayrıca şekerim, o içtiğin boktan Starbucks kahvesinin içinde böcek var. Evet, doğru duydun, cochineal. Şu anda bir böceği yudumluyorsun. Afiyet olsun sevgili biyolojik katalizör!

Yanlış anlamayın, enzimlere karşı bir nefretim yok. Lafın gelişi işte. Neyse, neden bahsediyorduk? Olur öyle. Evet evet, bizim bundan bahsetmemiz gerekiyor. Belki farkında değiliz ama 21. yüzyıl artıklarının (bizim) en sık kullandığı cümle bu. İstediğiniz kadar inkar edin, bu cümleyi direkt söylemeseniz bile hepiniz aslında günde onlarca kez tekrarlıyorsunuz bunu. Televizyonda bir tecavüz haberi mi gördün? Olur öyle, değiştir kanalı. Biri birine "yan gözle baktı" diye bıçakla mı saldırmış? Olur öyle, alıştık böyle haberlere. Nee, komşun karısını mı dövüyormuş? Olur öyle abi, ülkenin her yerinde oluyor bu. Çocuk istisma- bakma bile bu habere, bak şimdiden midem kalktı. Olur öyle, olur öyle, bu sikik dünyada her şey olur, öyle işte. Bak, sıkıntı tam da bu kabulleniş anında başlıyor. Neden şaşırmıyorsun oğlum, komşunun karısını dövmesi nasıl anormal gelmez sana? Bağırsana apartman boşluğunda LAN NE OLUYOR BURADA diye, çünkü bu olay tam da LAN NE OLUYOR BURADA diye bağırılmalık bir olay. Haber bültenlerini atladığını biliyorum, atlama. Bırak miden bulansın. Bırak tiksin bu dünyadan, insanlardan. Tiksin ki LAN NE OLUYOR BURADA diye sorabilesin. Duyarsızlaşma. Bırak vicdanın sızlasın. Sen mideni bulandıran şeylere gözünün perdesini çektikçe hissizleşiyorsun etrafına. Sonra da zırlıyorsun spor arabanda "ben artık hiçbir şey hissedemiyorum, hissizleştim" diye. Postmodern dünya insanı problemi. Her şeyi kulak arkası eder hissetmekten kaçarsan eninde sonunda hissizleşirsin tabii, aptal biyolojik katalizör.

Böyle ahkam kestiğime bakmayın, en nihayetinde ben de postmodern dünya insanıyım. Varoluş krizlerimle boğuşur, keriz keriz gülerim her savaşımdan sonra. Spor arabamda ağlamam veya kumaş parçasına kendimi beğendirmeye çalışmam ama kapitalist sistemin çarklarının dönmesinde herkes kadar katkım var. Elimde tuttuğum boktan telefonun üst modelini ben de istiyorum mesela. Ya da aston martin istiyorum, vanquish hem de. Arada zırlıyorum ben de duygusuzum diye. Benimki her şeyi kulak arkası etmekten değil, yaradılışım böyle. En azından ben hiç barbie'min kafası koptu diye ağlamadım, zaten hiç barbie'm olmadı. O plastik şeyden nefret ettim küçüklüğümden beri. Hayır, mükemmel göründüğünden buna içerlememden filan değil, kaldı ki barbie çirkin. Sadece küçücük kızlara empoze edilen bütün o saçma sapan "kurallar" kafamı bozuyordu. Bir de reklamını yapmışlar şimdi, barbie bebeklerinin yanında pıtı pıtı kızlar "kızlar her şeyi yapabilir!!! girl power!!!" diyorlar. Külahıma konuşsunlar. Yanlış anlaşılmasın, pıtı pıtı kızlarımıza demiyorum bunu reklamcılara diyorum, şirkete diyorum. Sen git 70 yıl boyunca küçücük kızlara "böyle olacaksın, şöyle olacaksın, sarışın renkli gözlü olacaksın, beyaz tenli, alımlı, ince belli büyük göğüslü kıvrımlı olacaksın, aptal ama yakışıklı bir oğlanı koluna takacaksın her daim moda defilesinden fırlamış gibi giyineceksin" de, sonra çıkıp "GIRL POWER!!! KIZLAR HER ŞEYİN ÜSTESİNDEN GELİR!!! HADİ ÇOCUKLARINIZA DAHA ÇOK BARBIE BEBEK ALIN!!!" diye reklam yap. Külahıma konuş mattel.

Bu çarkları paslı siktiğimin düzeninin postmodern dünya insanına "olur öyle"yi empoze etmesinden ben sıkıldım. Artık "lan ne oluyor burada"cıların dönemi başlasın istiyorum. İnsanları suçlamıyorum, sistemin insan karakterini belirlemesinden rahatsızım. Öyle ya da böyle ben de, sen de, o da, hepimiz kapitalist sistemin köpeğiyiz. Köpeği olduğumuz şey kapitalizm değil, sistem. Biz devlete tabiiyiz, biz toplum normlarına, geleneğe göreneğe, evrensel ahlak yasalarına(!) tabiiyiz. Sistem neyse ona göre yaşarız. Sistemi değiştirmen için yine sistem içinde doğup büyümen gerekir. Sistemi değiştirmen için sistem kadar güçlü olman gerekir. Sistemi değiştirmen için sistem kadar ahlaksız olman gerekir. Makyavelist politika, sikeyim seni. Asabımı bozuyorsun.

Öyle işte, istisnasız her sabah uyanır uyanmaz LAN NE OLUYOR BURADA diye bağırıp üstüne bir güzel dayak yememin bütün sebebi bu. Ben en az sistem kadar ahlaksız olanım sistemin evrensel ahlak yasasına göre. Dayak arsızıyım, sistem ne kadar tekmelerse tekmelesin beni ben LAN NE OLUYOR BURADA diye bağırmaktan vazgeçmeyeceğim.

Son olarak, johnny depp, senden nefret ediyorum çünkü kapitalist hollywood'un gönülçelen yürek dağlayan heartbrekarı sensin. Şimdi konumuzla ne alakası var, ama öylesin yani.

Ha bir de, barbie, sen gördüğüm en büyük biyolojik katalizörsün. Üstelik çirkinsin.

kafayı kırdık mı biraberWhere stories live. Discover now