25.BÖLÜM - AZ SONRA...

8.5K 810 82
                                    

Hadi başlayalım =) mutlu bir haftasonu geçirdim ve pazartesiye enerji ve moral depoladım =) hepinize mutlu bir hafta diliyorum. Dönemediğim yorumlar için özür diliyorum. ama hepsini okuduğuma ve mutlu olduğuma emin olabilirsiniz. Kaliteli okuyucularım olduğu için şanslı bir yazar adayıyım sanırım =) hepinizi seviyorum...

------------------------------
“Baba ben İlker’i seviyorum!” diye gürledi Naz evin içinde. Zehra kızına sus işareti yapsa da kızının pek susmaya niyeti yoktu. “Sen de annemi sevdin. Beni nasıl anlamazsın?”
“Sen daha çocuksun!”
“Değilim.”

Mirza karısına döndü, “Kızımıza onun hala benim küçük kızım olduğunu söyler misin Zehra?” diye bağırdı adam karısına.
Naz dudaklarını büzüp, “Sen de babama benim aşık olacak kadar büyüdüğümü söyler misin anne?” diyerek karşılık verdi.

Zehra her iki tarafa da “Kesin!” diye bağırdı. “Sen bay koca bebek Hazaroğlu, ben sana aşık olduğumda kızından çok daha küçüktüm.”
“Ama seninki platonikti o zamanlar!” kadının yanına yaklaştı, “Bununki karşılıklı, Zehra’m. Tehlikeli kuru kafa işaretini bir ben mi görüyorum Allah aşkınıza?”

“Kafayı görüyorum ben Hazaroğlu. Ama gördüğüm kafa kuru değil, geri.”
“Ben geri kafalı değilim! Aksine ileriyi görebiliyorum. O çocuk benim kızımı üzer!”
“Üzmez baba ya! Ben onu seviyorum...” diye mırıldandı sessizce.

Mirza kızına baktı, evet aşkı yaşamıştı, hala da yaşıyordu. Hemde iliklerine kadar. Anlıyordu da kızını ama, korkuyordu. Ya üzülürse, ya kırılırsa. O onun nazlı, küçük kızıydı. Naz diğer kızlar gibi değildi. Naifti, minikti, dokunsan kırılacak bir hali vardı.

“Mirza... İyiyi de kötüyü de bırak yaşayarak kendi öğrensin. Ömrünün sonuna kadar onu acılardan koruyamazsın. Ama yanında olabilirsin ve birgün Mirza Hazaroğlu biz gittiğimizde onun yanında olacak sevgi dolu birinin olduğunu bilmemiz gerekiyor. İkimiz de biliyoruz ki sadece aşık olduğu, ona aşkla bağlı birine güvenebiliriz.”

Mirza gözlerini kapattı. derin bir nefes alıp verdikten sonra cebinden telefonu çıkardı. Rehberde istediği numarayı bulduğunda üstüne tıkladı ve bekledi.

“Mirza amca bey.” İlker araba ile hastahaneye yetişmeye çalışırken, gelen telefon onu germişti.
“Yarın gel, konuşalım.”
“Şey... Mirza amca bey, bey amca, yani şey...”

Mirza sabırsızca ofladı, “Ne İlker? Vaz mı geçtin de kıvırıyorsun? Tamam sen bilirsin-”
“Ha-hayır! Asla!” diye gürledi ve aynı anda korna sesleri kulağını tırmaladı, kaza yapacaktı. “Haberiniz yok sanırım. Serdar... vuruldu. Hastahanedeyiz.”

“Ne? Hangi hastahane?” diye konuşurken, Zehra’ya ceketini getirmesini işaret ediyordu.
“Burak’ın hastahanesindeyiz.”
“Hemen geliyoruz.”
“Naz da mı?”
“İlker!” diye bağırdı adam.
“Görüşürüz, Mirza amca bey.”

***

“Burak doktorlar hazır mı?”
“Hazır, kapıda ambulansı bekliyoruz.”
Sertaç bir yandan gaza yüklenirken, bir yandan da telefonla konuşuyordu. “Tamam, gelmek üzeredirler.”
“Durumu ne tam olarak?”

“Bilmiyorum Burak hiçbir şey bilmiyorum!” diyerek direksiyona vurdu. “Şuan nefes alıyor mu almıyor mu onu bile bilmiyorum.”
Annesinin hıçkırığını duyunca aynadan arkaya baktı ve Sevda’nın uyaran bakışları ile kendine küfretti.

Burak telefonu kapatınca Oğuz’un aradığını gördü. Onunla da kısa bir konuşma yapıp kapattı.
Hastahaneye ambulansla aynı anda giriş yaptılar. Arabayı rast gele bırakıp, indi ve sedye ile götürülen kardeşinin peşinden içeri koştu.

NAZ'LI SEVDA'M - Aşkın Çocukları Serisi II - FİNALحيث تعيش القصص. اكتشف الآن