yedi

19.2K 1.9K 648
                                    

Aylin Aslım - Hasret

O günden sonra her şey yerli yerine oturmuş gibiydi. Her gün beraber gidiyor, her gün beraber müzik dinliyorlardı. Bu günlerin çoğunda bir şeyler anlatan taraf Kavin oluyordu. Hayatını anlatıyordu. Yaşadıklarını, yaşamak istediklerini... Bu bile genç adamı güldürmeye yetiyordu.

Bugün yine aynı otobüste, aynı yerdeydiler. Aralarında sözsüz bir anlaşma vardı artık. Kavin'in merak ettiklerini onun telefonuna yazarak aktarıyordu Barış. Kendisi telefon kullanmadığı için onun telefonuna yazıyor, bir tek ona anlatıyordu.

Barış yazıyor, Kavin okuyordu.

Otobüse biner binmez artık kendisinin bellediği yere oturdu. "Günaydın!" Daha onun mimiklerine bakmadan cebinden çıkardığı telefonu uzattı hızla. "Al hadi, yaz!"

Onun hakkında bir şeyler öğrenmeyi seviyordu.

Barış, onun bu tatlı heyecanına gülerek aldı telefonu. Onun çok merak ettiği, kendisininse konuşmaktan pek hoşlanmadığı o konuyu yazdı ve geri uzattı. Kavin, telefonu alır almaz yazılan satırları okudu büyük bir merakla.

"Günaydın, bugün biraz aceleci misin?"

İlk cümleden sonra ona dönüp omuz silkti. Bu onun dilinde 'aceleciyim yani nolmuş?' demek gibi bir şeydi.

"Sabah sabah canını sıkmak istemem ama gözlerin yalvarıyor resmen anlatmam için. O yüzden anlatıyorum. Konuşma engelim doğuştan değil ki sen bir sağlıkçı olarak bunu anlamışsındır. Doğuştan olsaydı, duyamazdım da. Her neyse. Bundan 9 sene önce geçirdiğim bir trafik kazasında kaybettim sesimi. Kaybettiğim tek şey sesim olmadı. Sesimle birlikte hayatımı, hayallerimi, benliğimi de kaybettim. O günden sonra ben öldüm. Hiç yaşayamadım, hiç Barış olamadım. Yanında gördüğün adam oldum. Sessiz, soğuk, pısırık, aptal... Bunlar yanımdan geçip giden insanların kurduğu bir kaç kalıp kelime sadece. O kadar alıştım ki bu ve buna benzer sözlere, söyledikleri kişi oldum. Sessiz bir aptal."

Durdu kadın.

Yutkunamadı, boğazına bir yumru oturdu sanki.

Nefes alamadı, otobüs dar geldi o an.

Bu halini fark etmesin diye başını kaldırmadı telefondan. Kendine iki saniye toparlanma süresi tanıdı, ardından telefonu bırakıp ona döndü. Barış merakla ondan gelecek tepkiyi bekliyordu. Acır mıydı ona? Bırakır mıydı onu? Bir daha gelmez miydi yanına? Dinlemezler miydi en sevdikleri şarkıları birlikte?

Ondan her şeyi bekliyordu ama kolunu çimdiklemesini beklemediği de aşikardı.

Kavin sinirle kolunu başparmağı ve işaret parmağı arasına sıkıştırmıştı. Barış beklemediği bu davranış karşısında şaşırarak kolunu tuttu. Acıtmıştı. Eli ağırdı. Kavin'e gelen hastalara geçmiş olsunlar diledi içinden. İğne yaparken ona davrandığı gibi davranıyorsa hastalarına, işleri zordu.

"Hissettin mi?" diye sorduğunda başıyla onayladı. Hissedilmeyecek gibi değildi. "Güzel, demek ki yaşıyormuşsun. Barış'sın sen, nasıl kendini öyle hissetmezsin? Bir daha ellerini böyle şeyler yazarken görmeyeyim, çok kötü yaparım seni."

Çocuk gibi azarlanıyordu.

Gülmemek için kendini sıktı. Karşısındaki kadının ciddi tavırlarına haksızlık olmasın diye. Gülmeyeceğinden emin olduğu vakit ellerini kaldırdı ve sordu. "Ne yaparsın?"

Kavin o an aklına gelen ilk şeyi söyledi. "İğne! İğne yaparım sana." İşaret parmağını kaldırarak tehdit eder şekilde salladı. "Yok öyle kötü şeyler hissetmek, cızz!"

O an farkında olmadan ikisini de şaşırtacak bir harekette bulundu adam.

Kadının ona sevimli gelen görüntüsüne dayanamayıp ona doğru salladığı tehdit parmağını tuttu.

Ve öptü.

Kavin parmağına dokunan sıcak dudaklarla neye uğradığını şaşırdı. Tabiri caizse dumur olmuştu. O tüy kadar hafif dokunuş önce parmağına, sonra kalbine ulaştı. Anlam veremedi benliğindeki bu değişime. Belki de bu kadar şaşırmamalıydı, saniyelik bir olay için ama elinde değildi. Ne elindeydi şaşırmamak ne de kalbinde.

Barış'ın da ondan aşağı kalır yanı yoktu. Öpen oydu ama kadından daha fazla şaşıran yine oydu. Uzun zaman sonra ilk defa içinden geldiği gibi davranmıştı. Karşısındaki kadının kalakaldığını görünce telaşlandı. Hemen aklına doluştu kötü düşünceler. Ya yanlış anlarsa? Ya artık yanına gelmezse? Ya onu sıkıcı hayatında yine bir başına bırakırsa?

Telaşlandığı gibi olmadı.

Kavin çabucak toparlandı, aynı sevecen tavrıyla devam etti. "Seni hileci, beni böyle yumuşatabileceğini mi sanıyorsun?" Cevap vermesine gerek kalmadan konuşmasını sürdürdü. "Doğru sanıyorsun o zaman."

Kadın güldü.

Adam o gülüşte takılı kaldı.

"Bugünlük bu kadar konuşma yeter, hadi müzik dinleyelim." Kavin'in kurduğu cümleyi başıyla onayladı, daha sonra mp3 çalarına döndü şarkı açmak için ama Kavin ondan önce davrandı. "Bugün ben açacağım."

Ona iyi hissettireceğini düşündüğü şarkıyı açtı.

Kulaklığı takıp geriye yaslandılar.

Akıp giden yolu seyrederken ikisinin kulağında da aynı sözler yankılandı.

Ters dönecek anahtarlar bir gün elbet, çıkacaksın ışığa...

Ters dönecek anahtarlar bir gün elbet, çıkacaksın ışığa

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Müzikle kalın,seviliyorsunuz.

ŞARKILARDA BULUŞURUZ ✔Where stories live. Discover now